İbni Ziyadın memurlarından Kadisiye komutanının etrafa gönderdiği müfrezelerden birisi, çabucak Kufeye yaklaşan Kaysa rastlamış ve derhal onun etrafını çevirmişti.
Ele geçeçeğini anlayan Kays, hayatından önce imam Hüseyinin mektubunu düşünmüş; bu mektubu bir hamlede parçalamış yok etmişti.
Kaysın bu hareketi, şüpheleri büsbütün kuvvetlendirmiş: derhal tutuklanarak Kufeye götürülmüş; İbni Ziyadın huzuruna çıkarılmıştı.
İbni Ziyad, onu sorguya çekmiş: O kağıdı niçin yırtın? demişti.
Artık hayatından ümidini kesen Kays, büyük bir soğuk kanlılıkla: Dostum sırrını, düşmandan saklamak, gayet tabiidir…. diye cevap vermiş ve imam Hüseyinin sadık kölesi olduğunu itiraftan çekinmemişti.
Kays, yapılan bütün işkencelere rağmen, imam Hüseyinin mektubunu kime getirdiğini söylememişti.
Bunun üzerine, İbni Ziyad emir vermişti. Kaysın vucudu, bir tahta çarmıha gerilmiş, önce halka teşhir edilmişti. Sonra o çarmıhın üzerinde kılıçlarla parça parça edilerek Kufe mescidinin kapısı önüne atılmış, halka yeni bir dehşet sahnesi gösterilmişti (Kays öldükten sonra, cesedini kalenin hisarından hendeğe attıklarını da tarihler yazmışlardır).