"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Ayşe ve Muaviye

Muaviye artık kendisine karşı olanları yeneceğinden emindi. Meseleyi yerinde halletmek için yanına üç bin kişi almış, Medineye gelmişti.
Mervanın teşvikiyle bütün Medine halkı, Muaviyeyi karşılamıştı. Mescitte parlak bir surette biatı yenileme töreni yapılmıştı.
Halkın gösterdiği bu iyi karşılayıştan mağrur olan Muaviye, mimbere çıkmış, bir hutbe söylemişti. Bu hutbenin sonunda: Oğlum Yezide biat etmeyenler, layık oldukları akıbeti beklesinler!… demişti.
Ayşe, bu sözleri haber alır almaz, derhal Muaviyeye gitmiş: Ya Muaviye!… Sen bir hutbe söylemiş ve oğlun Yezidin veliahtlığını kabul etmeyenleri tehdit etmiştin. Bu sözlerin, akıllı sözü değildir. Önce şunu iyi bil ki, sen hilafeti gesbettin. Bu uğurda işlediğin birçok cinayetlerden birine de kardeşim Mehmed kurban gitti. Sen onu Mısırda katlettirdin ve cesedini de ateşler arasında erittidin….
Bu yetmedi mi ki, şimdi de buraya gelmiş; öteki kardeşim Abdurrahmanı hapis ve katil ile tehdit edersin?… Şu anda, senin yakandan yapışsam, «Kısas isterim» diye bağırsam… Kardeşimin kanını almak için seni öldürmeye kalkışsam, bana kim engel olabilir? demişti.
Bu sözler, hem Muaviyeye hem de onun yanındakilere fena bir ürküntü vermişti. Muaviye derhal yumuşamış ve: Ya Ayşe! Sakin ol, kerdeşin Mehmeti öldürmeyi emretmedim. Mehmet, Mısır valisine karşı geldi, o da tutup kendisini öldürdü. Ya Ayşe! Sen beni kısas etmek istersin. Halbuki ben, şimdi Medine-i Resulullahta bulunuyorum, burada herkes amandadır, kimse Medinede öldürülemez. Sertliği bırakınız da sizinle tatlı tatlı konuşalım!… demişti.
Ayşenin öfkesi kolayca geçmemişti: Mademki burada kimse öldürülemez; o halde, senin adamların, benim kardeşimi, ne cüretle hapis veya ölümle tehdit ederler?… Ya sen, buraya maiyetinde üç bin atlı ile niçin geldin? Burada sana muhalefet gösteren olursa, onu öldürtmeyecek misin? diye karşılık vermişti.
Ayşe, Muaviyeye daha birkaç acı söz söyledikten sonra, tehditlerine devam etmişti: Ya Muaviye!… Bak, sana kesin olarak söylüyorum: kardeşim Abdurrahmana, Resulü Ekremin torunu Hüseyine, Ömerin oğlu Abdullaha ve benim kardeşimin oğlu Abdullah ibni Zübeyre en küçük bir harekete kastedersen, karşında beni bulacaksın.
Sen ve herkes, şunu iyice bilmelidir ki, bu dört kişiden hangisine bir fenalık gelirse, Resulü Ekremin üzerine yemin ediyorum ki, onu sağ komam. Çünkü onlar, gözbebeklerimden daha aziz ve kıymetlidirler….
Bu tehdit karşısında, Muaviyenin kalbine bir ürküntü gelmişti. Bu dört kişiye Yezidin veliahtlığını tasdik ettirmezse, şimdiye kadar yaptığı fedakarlıklar boşa gidecek; başka yerlerde de yeniden muhalefet baş gösterecekti.
Onun için, Muaviye, Ayşeyi iknaa girişmiş: Ya Ayşe!… Bu hususta ben de seninle beraberim. Emin ol ki, ben sağ kaldıkça onlardan birinin bir kılına hata gelmez….
Ancak şu var ki, İslam hükümetini sertlik ve arabozuculuktan korumak için bütün ülema ve rüesanın oylarıyle oğlum Yezidi, veliaht tayin ettim. Maşrıktan Mağrıba kadar bütün müslümanlar bu emre itaat ettiler. halbuki bu dört kişi, muhalefet gösterdiler. Sen ki, Resulü Ekremin o kadar sevdiği ve inandığı pakize bir zevcesin. Bunların bu itirazları doğru mudur? Hak rızası içinsen söyle. Ben de, bu dört kişinin kıymetlerini takdir ederim. Kendilerine yumuşaklıkla muamele etmek isterim. Lakin onlar, sertlik gösterirler. Madem bana barış ve müsalemet tavsiye ediyorsun; şu halde sen de bu meseleye bir çare bul… demişti.
Bu sözler Ayşeyi biraz yatıştırabilmişti: Pekala… Sen onlara şiddet gösterme… Ümit ederim zaman geçtikçe onlar da itiraz muhalefeti bırakacaklar. Yezidin veliahtlığına karışmayacaklar… diye cevap vermişti.