Amr As ile Muaviyenin hilesi, her tarafta anlaşılmıştı.
İmam Alinin ordusundan, beş kişilik bir zümre ayrılmıştı. Bunlar Nehrivan taraflarına çekilerek, şidetli bir isyan bayrağını kaldırmışlardı.
Kendilerine Harici adı verilen bu adamlar, hilekarlığından dolayı da Muaviyeye isyan ediyorlar ve bu hileye kapıldığından dolayı da imam Aliye karşı protestoda bulunuyor; bütün İslam alemini kışkırtmaya çalışıyorlardı.
İmam Ali, onlara haber göndermiş: Siz, Muaviye ile aramızdaki işi hakeme bırakalım, diyerek ısrar ettiniz. Ben ise, bunun hile olduğunu söyledim. Sonra da Museleşarinin hakem olmasını istediniz. Ben, Musanın bu işi yapamayacağını anlattım ve sizin ısrarınız üzerine onu hakem yapmak zorunda kaldım. Şimdi de: «Niçin hakem usulünü kabul eyledin ve Museleşariyi hakem seçtin?» diyerek bana hata yüklüyorsunuz… Muhalefetten vazgeçiniz ve doğru yolu kabul ediniz…. demişse de, yararı görülmemişti.
İmam Ali, bir aralık Muaviyeye karşı koymak için yenidene ordu topluyordu. Ama, etrafındakiler: Ya Ali… Önce bir fesatçıları yola getirelim de sonra Muaviyeyi düşünelim demişler; imam Ali de bu sözü benimsemiş ve Haricilerin üzerine yürümüştü.
Nehrivan olaylarında toplanan bu haricilerden bir kısım, yaptıklarına pişman olarak dağılmış; bir kısmı da savaşa karar vererek, saldırıya başlamışlardı (imam Ali, Eba Eyyübülensariyi bir aman bayrağıyle meydana göndermişti. Bu bayrağın altına gelenler, asilerden ayrılıp evlerine gidenler amanda olacaktı. Haricilerden bir kısmı, ayrılarak evlerine gitmiş: bir kısmı da imam Alinin ordusuna katılmıştı. Kalan 1500 kişi, saf çekerek savaşa başlamış olduklarından, imam Ali de savaş emrini vermişti).
İmam Alinin bunlara verdiği öğütler kar etmediğinden, O da karşı koymaya mecbur olmuştu. Bu savaştan Haricilerden ancak yedi kişi kurtulabilmişti. İşte bunlardan biri İbni Mülcem, öteki Berek, üçüncüsü de Amr idi. Bunlar da önce yazdığımız gibi, Mekkede birleşerek, Nehrivan intikamını almak için imam Aliyi, Muaviyeyi ve Amr Ası öldürmeye karar vermişlerdi.
Muaviyeye gelince; imam Alinin şidetli darbeleri altında ordusu kuvvetini kaybettiği için, Şama çekilmişti. Ama Muaviye, çok geçmeden Mısırı istila ederek, imam Aliye karşı kuvvetlenmek istemişti.
Kendisine bu fikri veren de, yine Amr As idi. Muaviye, bu arzusunu başarabilmek için önce Mısırdaki Emeviler aracılığıyle halkı isyana teşvik etmiş, sonra da, imam Alinin bu isyanı bastırmaya gönderdiği Malik Eşteri, yolda kendi adamları aracılığıyle bal şerbeti içirterek zehirlemişti.
Bu karışıklık arasında, Amr Asda bir ordu ile Mısıra girerek, Mısırı Muaviye adına istila etmiş ve vali sıfatı ile oraya yerleşmişti.
İmam Ali, bu durum karşısında, acı bir üzüntü duyarak önce Şam üzerine yürüyüp, Muaviyeyi yola getirmek, sonra da Mısır üzerine sefer ederek, orayı da istirdat eylemek istemişti. Ama, bu iş için çağrılan Basra ve Kufe vilayetleri halkı, gelmemiş: üç yıldan beri rahat ve huzur yüzü görmedik, savaşmaktan, ellerimizdeki silahlar tersine döndü. Hele biraz dinlenelim. Silahlarımızı temizliyelim… Ondan sonra geliriz… diye cevap vermişlerdi. (İmam Alinin etrafındaki ciddi ve samimi adamların çoğu, Saffeyn savaşında şehit olmuş, bir kısmı da Muaviye ve Amr As tarafından zehirlettirilmişlerdi. Kalanlar ise, ortada yağma edilecek mal olmadığını gördükleri için, savaşa girmek istemiyorlardı. (Ravza)
Bu cevap, imam Aliyi daha ziyade üzmüştü ve artık, bütün olayları, muhakadderata terk etmekten başka çare görmemişti. İşte bu sırada idi ki, Mekkede toplanan üç Harici tarafından o uğursuz suikast kararı verilmiş ve bu kararın sonucu olarak da, imam Alinin faziletkar hayatı İbni Mülcemin zehirli kılıcı altında sönerek hilafet makamınına büyük oğlu imam Hasan geçirilmişti.
Muaviye, bu büyük ve kaadir düşmandan kurtulduğunu işittiği zaman, bu haberi getireni altına boğmuştu. Hatta, ünlü olan metanet ve soğukkanlılığına rağmen, itidalini muhafaza edemeyerek: artık, Haşimilerin ocakları söndü. Meydan Emevilerindir… diyecek kadar sevinmiş; yani halife imam Hasanın kuvvetlenmesine meydan vermeden, onu bir hamlede ezebilmek için, derhal bir ordunun hazırlanmasını emretmişti.