Hz.İsmailin 12 oğlu dünyaya gelmiş ve birçok torunları olmuştu. Torunlarından birinin adı Kureyş idi. Yıllar ve yüzyıllar geçtikçe, Kureyşin zürriyeti çoğalmış, bunlar da bir kabile teşkil etmişlerdi. Bu kabileye de Kureyş kabilesi denilmişti.
Türk babadan ve Arap anadan vücuda gelen bu kabile, ahlak, adet, zarafet ve kibarlık gibi birtakım özellikler göstermiş ve bu sebeple öteki bedevi Arap kabileleri arasında yükselmişti.
Kabe ve Beytullah denilen mabedin muhafazasını, Kureyş kabilesi üzerine almıştı. Kabilenin başkanlığına daima İsmailin en büyük torunu gelmiş ve böylece, yüzyıllar geçmişti.
Sonunda miladın 450ci yılında İsmailin torunlarından ve Kureyş kabilesi başkanlarından Kusay adındaki zat, Kabe civarında bir şehir vücuda getirmek istemişti. Bunun için evvela Kabeyi onarmış, sonra da oraya kendine mahsus bir saray yaptırmıştı. Bu suretle Makke şehrinin esasını kurmuş oluyordu.
Bunu gören Kureyş zenginlerinden birçokları da, konaklar ve evler yaptırarak buraya gelip yerleşmişler; çöl ve çadır hayatından vazgeçerek şehir hayatına girmişlerdi.
Kusay, bu suretle orada bir uygarlık temeli kurduktan sonra, kendinin Mekke Hakimi olduğunu ilan etmişti. Halkın hak ve ihtiyaçlarını düşünülerek birtakım kanunlar yapıldıktan sonra, ilk defa olarak ve özelikle zenginler üzerine vergiler tarh edilmiştir.
Kusay, uzun yıllar yaşamış; gerek şehri ve gerek kabilesini, çok iyi idare ermişti. Her yıl belli zamanlarda Kabeyi ziyarete gelen hacıların fakirlerine yiyecekler ve içecekler dağıttığı için, hacıların sayısı artıkça artmış; Mekke şehride, gün geçtikçe önem kazanmıştır.
Kusay, miladın 480inci yılında ölmüş, yerine en büyük oğlu Abdüddar geçmişti. O da, birçok yıllar, Mekkede özgür bir hükümdar gibi yaşadıktan sonra, işleri kardeşi Abdi Menaf eline almıştı.