Orda, Resulullah dücihanda düzettiler ki, hakkın emir böyle idi. Resul, minbere çıktı ve Şahı Merdanın sağ elini tutu. Hutbe okudu. Hutbeden sonar, bu ayeti okudu.
(Fetih Süresi-10) Türkçesi: Sana biat edenler ancak Allaha etti. Hakkın eli onların elleri üstündeydi. Onun için kim sözünü bozarsa yarına, bozmuş olur, kendinin öz nefsi zararına kim Allaha andını yerine tam getirir, Tanrıdan ona büyük ödüller, sevap verir. (bu Ayete «Biat Ayeti» denir. Bir canın nasip alma töreninde mürşit tarafından okunur). Ve orda bu hadisi okudu yani Şahı Merdan şanına okudu:
Türkçesi; “Allahım! Aliyi seveni sen de sev. Düşman olana düşman ol. Ona yardım edene sende yardım et. Onu hor göreni sende hor gör. Onun yardımcılarına (Şiasına) yardım et. Insan ve cinlerden olan düşmanlarını helak et..“ bizi Ehl-i Beytin şefaatine eriştir. Onların zümresinden ve Seyyid-ül evvelin olan Muhammed Mustafanın devletinde daim eyle, kıyamete kadar onların yolundan ayırma. Sen, esigeyen, bağışlayan, rahmetinle bizleri yargıla. (M.Y.) deyip Resul cemaatiyle kalktılar. Resulullah o zaman meyan bendin seccade üstünden getirdi anlattı ki: bu benim meyan bendimdir ki: Cebrail ve Ali, miraç gecesinde, benim belim ey cemaat ki kaldılar, ta onyedi kimseye Selman-ı Farisi Şahı Merdanın icazetiyle kemerlerini bağladı. Heft deh kemerbest onlardı.
Ve orda, on bağ hurma getirdiler ve Şahı Velayetin taliplerine kısmet etti. Ve bundan sonar, bir ihlas ve dört itikat ile ikrar ettiler ki, pir ve halife mutlak Şahı Velayeto taamdan imam Hasan ve imam Hüseyine ve Fatıma-tüz zöhre için kısmet getirdi. Selman Farisiyle tapşırdı. Ta ki Selman Farisi onu Medineye getirdi. Ve onun helvacılığın verdiler idi. Lokma getirmek ve muhabbet için sufilere ordan kaldı. Bu arada halife Muhammeddir ve pir Alidir. O zaman istediler ki, her tarafa bir halife getireler, göndereler. Evvel Selman Farisiyi Iraka gönderdiler. Irak, Arap ve Acemden ibarettir. Şehri şirazdır.