Öyle malüm olsun ki, cümle sahabe vardılar Aliye biat kılıp boyun sunup talip olup iradet getirdiler. Resul buyurdu:
-Iki adam birbiriyle musahip olmalı, dedi. Hemen ol saat Muhammed, Şahı merdan Ali ile musahip ve kardeş olup birlik manasını gösterdiler. Muhammed Mustafa sallallahu taala aleyhi veselam kendi mübarek eliyle kuşağını açtı. ŞahI merdan Aliyyel Murtazayı bağrına bastı. Ikisi bir gömlekten baş gösterdiler. Başı iki gövdeyi bir gördüler. Resul, Ali hakkında bu hadisi okudu. «Lahmike lahmi, demike demi, ruhike ruhi, cismike cismi.» “senin kanın benim kanım, senin etin benim etim, senin vücudun benim vücudum, senin ruhun benim ruhum, senin canın benim canım.”
Olayı izleyen ashaplar bu sözleri duyunca şaşırdılar. Onlardan biri hasetle sordu: “Ey Tanrının elçisi gömleğinizi çıkarın birde biz görelim” dedi. Bunun üzerine peygamber teninden gömleğini çıkardı. Tüm orada olanlar Muhammed ile Alinin ikisinin bir vücut olduğunu gördüler. “inandık ey! Tanrının elçisi” dediler.
Peygamber kutsal gömleği giydi. “Ali ile ben bir ağacın meyvesiyiz” buyurdu. Sonar Alinin elini tutu. Baş parmağını baş parmağına koydu. Kendisine vekil olsun diye kendi yerine dikti. (Feth süresi 10.Ayeti okudu)
Innelleziyne yubayiüneke innma yübayiunallah, yedullahifevka eydiyhim, femen nekese feinnema yenküsü ala nefsih ve mev evfa bima ahead aleyhullahe feseyütiyhi ecren azima:
Türkçesi: sana biat edenler ancak Allaha etti. Hakkın eli onların elleri üstündeydi. Onun için sözünü kim bozarsa yarına bozmuş olur. Kendinin öz nefsi zararına.. kim allahla andını yerine tam getirir, Tanrı da onu büyük ödüller, sevap verir. Sonra kendi secdesini getirmelerini istedi. Seccayi getirdiler. Muhammed minberden aşağı indi. Ali, Muhammedin izniyleseccadeyi serdi. Muhammed kutsal kuşağını seccadenin üzerine bıraktı. Sonar birinci adımı Tarının, ikinci adımı Cebrailin, üçüncü adımı da kendi adını anarak seccadeden üç adım uzaklaştı. Onları bütün inananlar hayranlıkla izliyordu.
Hz.Muhammed söze başladı: “Bu kuşak Mirac gecesi Cebrailin benim belime bağladığı kuşaktır. Ben de senin beeline kuşatıyorum” dedi. Kuşağı Alinin beeline bağladı. Birici düğümü Tanrının, ikinci düğümü Cebrailin, üçüncü düğümü kendinin adını anarak düğümledi. O sıkı bağın uçlarından birini sağ, birini sol yana soktu.
„La ilahe illallah, Muhammed Resulullah, Aliyyün veliyyullah!” dedi ve yerine oturdu. Ardından bütün ashaplar oturdu. Muhammed inananlara döndü: „Ey inananlar, her iki kişi birbirinizi kardeşliğe kabul edin“ buyurdu. O zaman her inanan kendisine bir kardeş buldu. Her iki kişi birbirini kardeşliğe kabul etti. Böylece bütün inananlar müsahip oldu.
Hz.Muhammed: „Ey Ali, sen benim kardeşimsin. Tıpkı Musa ve Harun gibi. Bundan sonar sende seni izliyenlerin inananların belini bağla“ buyurdu. Bunun üzerine Ali, Muhammed Katında önce Selman-ı Farisinin, sonra Kamberin ve üçüncü olarak da Süheylin kuşağını bağladı. Inananlar bu olayı kutlamak istediler. Bir inanan peksimet, yağ ve hurma getirdi. Ali, Muhammedin önünde peksimet, yağ ve hurmayı lokma yaptı, o lokmadan tüm insanlara sundu. Inananların tümü o lokmadan yiyerek doydu. Bir parça lokma arttı. O sırada Hasan, Hüseyin ve Fatima tüz Zöhre Medinede bulunuyorlardı. O mecliste bulunanlarbu artan lokmayı bir kaba koydular. Kabı hanedaın hizmetkarı Selman-ı Farisiye verdiler. Selman-ı Farisi kabı hiç yere koymaksızın Medineye ulaştırdı. Orda bir sehbanın üzerine bıraktı. Sevgi belirtmek için Sofular arasında lokma göndermek bu olaydan kaldı. Bu olayın anısına günümüzde de tarikat ehli canlar birbirine lokma verirler. Ve de yer gök yaratılırken Cebrail Ademin belini bağlamıştı. Onlarda birbirine kardeş saymıştı.