"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
İslam Tarihi - İbnül Esir
Mesnevi Şerif - Mevlana
Peygamberler Tarihi
Tabakat - İbn Sad
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Fuzulinin hayatı

Fuzuli hakkında yazılan ve çizilenler derlendirildiğinde, okumuş bir aileden geldiği ve aynı zamanda iyi bir eğitim aldığına şahit oluyoruz. Edebi yönünün gelişmesinde Azeri şairi Habibi ve Ali Şir Nevainin kendisine büyük etkisi olmuştur.
Fuzulinin, Türkçe, Arapça ve Farsça dillerinde şiir yazacak kadar ileri bir dil bilgisine sahip olan, Türkçe divanının önsözünde, uzun yıllarını akli ve nakli bilimleri öğrenmeye, hikmetli ve geometrik ile teknik bilgileri edinmeye harcadığını, hadis ve tevsir ile uğraştığını açıklar. Farsça divanının önsözünde ise, „Fuzuli“ mahlasını neden seçtiğini anlatırken, bu ismin başkalarının hoşuna gitmeyecek ve kimse tarafından kullanılmayacak bir kelime olduğundan dolayı seçtiğini belirtmiştir. Fuzuli kelimesinin manası; Işe yaramayan, gereksiz, anlamsız anlamına gelen Fuzuli sözcüğünün diğer bir manası da erdem, erdemlik anlamındadır
Türkçe, Farça ve Arapça olmak üzere üç divanı mevcuttur. O zamanın sanat ile bilim dili, Arapça ve Farsça olmasına rağmen Türkçe dilinde de mükkemel şiir yazabileceğini öne sürmüş ve bunu kanıtlamıştır.
Yol olarak, On Iki Imam‘a bağlılık yolunu seçen Fuzulinin, Ali‘yyül Mürtezaya ve Pak soyu Ehli Beyte duyduğu aşk ve muhabbet onun, „vahdet-i vücut“ ilkesine inanan bir inanç ile, ilim şehrinin kapısına giden bir „yolcu“ olduğu kesindir.
Fuzuli, Ermişlerin Bahçesi (Hadikatüs Süeda) adlı eserinde tüm peygamber ile resüllerin Hakk ve hakikat uğruna çektikleri çileleri, ödedikleri bedelleri anlatmıș, Kerbela çölünde susuz ve mecalsiz bırakılıp haince şehit edilen Pir İmam Hüseyinin çektiği çile ve Hakk yolunda ödediği bedel ile karşılaştırmıştır. Sonuç itibariyle hiç bir peygamberin ve nebinin bu yolda katlandığı çile, ödediği bedel, Pir İmam Hüseyinin katlandığı çile ve ödediği bedel ile kıyaslanamayacağını hatırlatmıştır.
Kerbela belası da Şah Hüseyin kadrini,
Arttırıp ona halkın üstünde makam verdi.
Kerbela da o masum Şahtan yücelik buldu,
Halk gözünde en ulu bir mertebeye erdi.
Fuzulinin bu dizelerinde ifade ettiği gibi insan, inancı uğrunda Ibrahim gibi ateş narına atılmayı, Zekerye gibi hızar ile biçilmeyi, Isa gibi çarmıha gerilmeyi, Musa ve Muhammed Mustafa gibi diyardan diyara sürülmeyi göze alabilir. Daha acısı, daha zor olanı, 72 yakınını ve canından fazla sevdiği ev halkını, dostlarını zalimin zulmü altında cellat oklarının açtığı yaralardan akan kanlar içerisinde görmek ve böylesi bir vahşet saçan zulüme tahammül edebilmek ançak Pir İmam Hüseyine mahsus bir üstün nitelik olduğunu, kendisine has bir dille anlatmıștır.
Velayet şahininin yuvasını yıkmaya,
Kerbela sahrasında kargalar hücüm etmiş.
Savaş av yerlerinin aslanı saldırınca,
Fıratın hoş suyunu hep köpekler menetmiş.
Fuzuli, ün salanlara övgü yazmaktan ziyade Pir İmam Hüseyin ve Kerbala katliamı hakkında duygulu beyitler ve Hakk ile batılın savaşındaki haksızların zulmünü doğru bir şekilde dile getirmesi, mazlumlara olan haksızlıkları doğru bir dille anlatması, „Fuzuli“ adını, dünyanın bir çok yerine kadar duyurmuştur. Fuzulinin „Ermişler Bahçesi“ yapıtını okuyan islam ve islam olmayan tüm insanlar, peygamber nesline yapılan bu vahşi zulmün aslını öğrenmelerıni sağlamıştır.
Emevi ve Abbasi hanadanlarının bu „Nesli pak“ soya karşı takındıkları insanlık dışı tavrın, asıl nedeninin „hak ile batıl“ ve „mazlum ile zalim“ savaşı olduğunu anlayan insanlar, Muhammedin ümmetine emanet ettiği Ehli Beytine yakından tanıyıp yanlış bildiklerinden kurtulmalarına ışık olmuștur.
Riya Yezid oğlu Hurr denen işte benim.
Ki, Ali Abanın ezelden aşıkıyım,
Allaha şükür olsun sadakatin yolunda,
Hüdanın velisine hizmet edenlerdenim,
Kanlar içinde kılıçla şecaat zamanında,
Alçak düşmana karşı belaları dökenim.
Böylece Fuzuli, Ehli Beyte yapılan zulmün üzerine örtülen perdeyi aralamıştır. 1400 seneden beri Emevi ve Abbasi zulmünün aslını bilmeyenler „Ermişler Bahçesi“ yapıtını okuyunca, karanlık çağın kalıntıları olan uydurma hadislerin ilimsiz, irfansız felsefenin pençesinden kurtulmuşturlar.
Yedi Ulu Ozan, arasında yer alan Fuzulinin asıl adı Mehmed bin Süleymandır. 1504 yılında doğan Fuzuli, 1556 tarihinde taun (veba) salgın hastalığına yakalanarak, Kerbelada Hakka yürüyüp ve bu şehirde toprağa verilmiştir.