Hayat, hep seçimle alakalıdır. Birilerinin sevdiğini bir diğeri sevmiyebiliyor, birilerinin yediğini bir diğeri yemiyebiliyor, birinin okuduğu kitabı bir diğeri okumıyabiliyor, vs. bunun gibi hayatımız hep seçimlerimizle alakalıdır.
Bu seçimlerle birlikte, hayatın yaşam çarkı da hızlanmaktadır. Insan mı yaşam çarkına uymalı yoksa yaşam çarkı mı insana uymalı? Soru bu kadar netttir.ancak her insanın soruya cevabı elbetteki farklıdır ve gayet doğaldır.
Velhasıl günümüz de hayatın her alanında yeni devrimler, yeni seçimler ve hızlı bir değișim süreci söz konusudur. Koșturmaca bir yașam sağlıklı düșünmekten daha çok kavușmak, kavușturmak, yetiștirmek çabası söz konusudur.
Teknikte, üretimde, düșüncede, yaklașımda, muhabbette, iletișimde, velhasıl hayatın her alanında biraz bașarılı olmak sağlıklı bir yașam için yeterli olmamıștır. Çünkü biraz bașarı ile arzu edilen hedefe varmanın mümkün olmadığını gören insanlar, strese kapılıp panik içine düșmüșlerdir.
Bu sıkıntılara, Fatoşa ve Ayşeye bakarak hayatına yön verme arzuları, para pul ve mal mülk hırsı eklenince olanlar oluveriyor. Maalesef insandaki para, pul, mal mülk hırsı tıpkı çevizin kurduna benzer ve insana huzur vermez. Dolayısıyla insanı ruhen çökerten, umutsuzluğa sürükleyen süreç; Başkalarına bakarak yaşamak, stres ve panik sürecidir.
Yunus Emrenin buyurduğu gibi; “ Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi? Mal da yalan mülkte yalan, var biraz da sen oyalan.”
Yunus Emrenin bu sözünden yola çıkarak önemli savunma kendine olan manevi öz güveni yitirmemek, süküneti sağlamak ve her yağmurlu günün arkasında, güneșli günün geleceğini unutmamaktır.
Sonuç itibariyle siz siz olun hayatınızda istediğinizi değil, yapabileceğinizi yapın. Diğer bir deyimle Ayağınızı, Melek Mikailin yorganına göre değil, kendi yorganınıza göre uzatın.