"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Soru ve cevaplarla, Alevilik ve tarihi konumu

Sorulan sekiz sorular
1- Alevilik nedir?
2- Alevilik, nerden başlamış ve tarihi konumu
3- Alevilik, nasıl yayılmıştır?
4- Kerbela katliamında veya sonrasında Aleviliğin konumu nedir?
5- Alevilik, Türk halklarıyla ne zaman buluşmuştur?
6- Hünkar Hace Bektaş-ı Velinin Aleviliğe etkisi ve katkısı nedir?
7- Hace Ahmet Yesevinin Alevilikteki konumu nedir?
8- Yedi Ulu ozanların konumu, öğretisi nedir? Aleviliğe ve günümüz Aleviliğine nasıl bir katkısı söz konusudur?
Ssorulan sekiz sorunun cevapları
1- Alevilik nedir?
Alevilik Allah Muhammed Ali kutsallığını, kalbinde taşımak ve bağlı kalmaktır.
Büyük bir itikat ve inançla Allaha, Muhammed Mustafa‘ya, Şahı Merdan Aliye, Muhammed Mustafanın iki kutsal emaneti olan Kuran ile Ehli Beytine, Aleviliğin edebiyatı ve felsefesi olan islamiyetin özü; Özde yapılmak istenen değişikliklere evet demeyen, doğruları esas alıp mazlumla bir olup zalime karşı koyan, Hakkın kelamına gönülden sadık kalan, her türlü karanlık ile bağnaz düşünceye karşı koyan; Kırklar Meclisinde, “büyüğümüzde bir küçüğümüzde bir” teziyle bir nazarda görülen insanı, inanç merkezine oturtup, insan hakları temelinin atıldığı ve bugünkü Dünya insan hakları cemiyetine de ışık olmuş bu güzel düşünceye sahip çıkarak, Allahın cemalinden yaratıp kutsal kıldığı insanı ve bu kutsallık Kırklar Ceminde daha da pekiştirilmiş, Dört Kapı Kırk Makam ile Kamil-i Insan şeklini veren felsefeyle tevalla ile teberra ilkesiyle ikrarına bağlı kalmak ve İmam Cafer-i Sadıkın akıl ölçüsünü rehber alan, Horasan Erenlerinin himmetiyle Anadoluya gelen Pir Hünkar ve Ulu Ozanlarımızın nefesleriyle hayat bulan inancın adıdır.
Alevi inancında, hayatın amacı; Insanın ham ervahlıktan çıkarak Insan-i Kamil olup, tekrardan öze masumiyet sıfatında geri dönmek olarak tanımlar.
Dolayısıyla Alevilik, Aleviliktir. Aleviliği tarif etmeye kaltığınızda, muhakak bir yerlerde eksiklik kalır. Alevi yol önderlerinin de buyurduğu gibi: Inanç tarif edilmez, ancak yaşanır. Çünkü bir inanç, ne kadar yaşanırsa o kadar o inancın doğruluğu ve yanlışı anlaşılır. Tüm bu değerlendirmelerden yola çıkarsak Alevilik, Islamın tasavvuf yani batıni yüzüdür, yorumudur.
Alevi isminin tarihçesi
Alevi isminin kaynağı, Şahı Merdan Alidir.
Manası
Alevi ismi, Alinin evine gidip gelmekten alınmıştır algısı yanlıştır.
Doğru anlamı islam dininin esasları doğrultusunda, toplumun yaşamına yön veren bir inanç sistemidir.
Dolayısıyla Şahı Merdan Ali gibi, Hakk ile hakikatın taraftarı olmak, sahiplenmek, yaşamak ve yaşatmaktır. Bunun için de ilim ile irfan kapısı olan Şahı Merdan Alinin, taraftarı ve yandaşı olmak anlamına gelmektedir.
Aleviliği var eden, değerler vardır ve bu değerlerden taviz verilemez
Çünkü tartışılan ve tartışılmayan değerler vardır. Alevi inancını da var eden, değerler vardır ve bu değerlerden taviz verilemez.
2- Alevilik, nerden başlamış ve tarihi konumu
Alevi inancının ana kaynağı, islam dininin batıni boyutu, yansıması ve özüdür. Diğer bir deyimle islam dininin batıni boyutunu doğru algılama, yorumlama ve yaşama yoludur.
Alevi inancını ve tarihi konumunu, süreçleme olarak üç süreçte ele alabiliriz…
Birici süreç, Kal-u Beladan Muhammed Mustafanın Hakka göçtüğü süreçtir,
Ikinci süreç, Muhammed Mustafadan sonra Şahı Merdan Ali ile On Iki Imamların sürecidir ve
Üçüncü süreç ise, Kal-u Beladan günümüze kadar ki süreçtir.
Alevi inancının isim olarak tarihi çıkış noktası, Şahı Merdan Ali ve On Iki Imamların sürecidir. Tarih olarak Hicri 632 yılıdır.
Alevi inancı ile tanış olan veya arıştıran canlar ve bazı art niyetli şahıslar bilinçli veya bilinçsiz bir yaklaşımla, Aleviliğin 1400 senelik bir tarihe sahip olduğunu dile getirmiş ve getirmekteler. Fakat bu algı, tamamen yanlıştır. Çünkü Aleviliği, islamdan ayrı görmek veya yorumlamak tamamen yanlış ve kıl tutulmasıdır.
3- Alevilik, nasıl yayılmıştır?
Alevilik, günümüze „Yazılı“ ve „sözlü“ kaynaklarla gelinmiştir. Bu süreç içerisinde inancı uğruna serini veren hunharca yol erenleri, evlatları olmuştur. Dolayısıyla Anadoluda hayat bulan Alevilik, hunharca masum insanların kanıyla harmanlanmıştır.
Alevi inancının Anadoluya yayılması, tarihi olarak takriben 1071 dir.
Hz.Muhammed Mustafanın Hakka yürümesinden sonra Emevi, Abbasi ve Kureyş hanedanları, saltanatlarını huzur içinde sürdükmek için Şahı Merdan Ali, Ehli Beytle birlikte islamı ortadan kaldırmak istemişlerdir.
Bu istemleri doğrultusunda On Iki Imamların atası olan Şahı Merdan Ali ile birlikte On Imamı çeşitli entrikaarla katletmişlerdir. Islam dininin yaşıyabilmesi için Arap yarım adasının dışına çıkarılması gerekiyordu. Katledilmekten kurtulan Ehli Beyt evlatları ve sadık dostları, Arabistanın dışına çıkma kararına varmışlardır. Sığındıkları ülkelerden bazıları Horasan bölgesi olarak Iran, Afkanistan, Özbekistan ve Türkmenistan‘ı kapsar.
Dolayısıyla islam inancı Horasan Erenlerinin öncülüğünde Anadoluya ve çeşitli ülkelerde hayat bulmasını sağlamışlardır. Ancak bu yayılma, kılıç zoruyla değil, tamamen gönül rızalığıyla kabul görülmüştür.
Hz.Muhammed Mustafa; „Size iki emanet bırakıyorum” buyurmuştur.
Birincisi Ehli Beyt ve ikincisi, Allahın kelamı olan Kuran-dır.
Bu ıki emanet, yolun teminatı olmuştur. Yani uyulması gereken asıl ilkelerdir.
Yazılı kaynaklar
1- Şahı Merdan Alinin Neçh-ül Belaga kitabı. Yani Kuran-ı Kerimin özetlenmiş hali.
2- İmam Cafer-i Sadık Buyruğu, Şeyh Safi buyruğu, vs.Buyruklarda Muhammed Ali yolunun ilim irfanı, manevi yaşama dair gelenek ve görenekler yer almaktadır.
3- Hüsniye kitabı. Abbasi halifesi Harun Reşidin sarayında; Hüsniye ile Emevi yanlısı diğer bir deyimle sünni alimleri arasındaki Ehli Beyt tartışmasını konu edinen kitaptır.
4- Pir Hünkarın Muhammed Ali yolunu anlatan Velayetname ve Menkıbesi ve
5- Muhammed Ali yoluna gönül vermiş şairler, yazarlar, tarihçiler, araştırmacılar, vs.
Sözlü kaynaklar
Ulu Ozanlardır. Aleviliğin günümüze taşınmasında büyük payı olan Ulu Ozanlar Allahın ilahi kelamı olan Kur‘an-ı Kerimi, şiirlerinde, deyişlerinde, ağıtlarında, mersiyelerinde, Duaz-ı Imamlarında, en sade ve anlaşır dilden özetliyerek, tecrübe ederek insanlara ulaştırmış, aktarmış ve insanların mazlumiyet içinde, riyasızca inanç ve ibadetlerini yapmaları sağlanmıştır. Ulu Ozanlarımızın bu kutsal çizgisi günümüzde, diğer yol ozanlarınca devam edilmektedir.
Sonuç itibariyle yazılı ve sözlü kaynaklarda, anlatılan Alevilik; Muhammed Ali ve On Iki Imam, yoludur. Muhammed Mustafa‘yla sonlanan peygamberlik, dini önderlik Velayet makamı ile devam etmiştir.
Velayet makamı, Hakka giden manevi yolda; Insanlara yol göstermekle, bireysel-toplumsal adaleti sağlamakla, kısacası taliplerin bir bütün olarak ikararında durmalarını sağlamakla yükümlüdür.
4- Kerbela katliamında veya sonrasında Aleviliğin konumu nedir?
Kerbela katliamında, insanlık onuru adına haksızlığın karşısında eğilmenin alçaklık olduğunu, kölelik olduğunu, onursuzluk olduğunu ve haksızlık karşısında susmanın ise „dilsiz şeytan“ olduğunun mesajı verilmiştir.
Kerbela katliamı, insanlık ve onurlu yaşam için bir uyanış ve dönüm noktası olmuştur.
Eğer Pir İmam Hüseyin ve gönül dostları, insanlık onuru için bu duruşu ortaya koymamış olsaydılar Hallacı Mansurun Enel Hakk demesi, Seyyid Nesiminin derisinin yüzülürek idam edilmesi, Pir Sultan Abdalın “Açılın kapılar Şaha gidelim“ deyip dar ağacına gitmesi, Yemininin inancı uğruna katledilmesi, vs. Daha nice Hakk dostları serini vermezlerdi.
Dolayısıyla Yezid zihniyetine, zalimlere boyun eğilmesi Hakk ile hakikat adına, insanlık adına, onurlu yaşam adına zulüm olacağının bilincinden kaynaklanmaktadır ki ve bu bilinç, Muhammed Ali yolunun bilincidir.
Kerbela katliamından sonra Islam dini yaşama imkanı bulmuş, Alevilik tam bir rönesans devrini yaşamış ve Islam dininin batıni boyutu öne çıkmasıyla birlikte büyük bir önem kazanmıştır.
5- Alevilik, Türk veya Anadolu halkıyla ne zaman buluşmuştur?
Hz.Muhammed Mustafanın, Şahı Merdan Alinin Hakka yürümelerinden sonra ve On Iki Imamların birer birer katledilmeleriyle birlikte islam dini, Arap hanedanlığı tarafından yok edilmek istenildiği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla Evrensel olan islam dininin yaşaya bilmesi için Arap eğemenliğinden kurtarılıp Dünyaya açılması gerekiyordu. Islam dini, tahminen 900 lü yıllardan sonra Anadolu ve diğer halklarla buluşmuştur.
Islam dininin Dünyaya açılması ve halklarla buluşması, Horasan Erenlerinin öncülüğünde gerçekleştirilmiştir. Bu buluşma, kılıç zoruyla değil gönül rızalığıyla geçekleşmiştir.
6- Hünkar Hace Bektaş-ı Velinin Aleviliğe etkisi ve katkısı nedir?
Horasan Erenlerinin piri olan Hünkar Hace Bektaş-ı Veli, yolun hizmetkarıdır.
Muhammed Ali yolunun ilim irfanının doğru bir şekilde yayılmasında, hayat bulmasında, halklarla buluşmasında büyük katkısı olmuştur. Hoşgörü ile engin gönlüyle, insanları yolun ilim irfanıyla irşad etmiş bir inanç önderi ve Piridir.
7- Hace Ahmet Yesevinin Alevilikteki konumu nedir?
Islam ümmeti içerisinde, gerçeklerle bağdaşmayan fikir ve görüşler söz konusudur. Örneğin mezhepçilik. Islam dininde, mezhepçiliğe yer verilmezken mezhepçiliği soktular ve Islam dinine hizmet eden Erenlerin adına mezhepler kurmuşlardır.
Bunlardan bazıları
1- İmam cafer-i Sadık dına, Cafer mezhebi,
2- Hünkar Hace Bektaş-ı Veli adına, Bektaşilik mezhebi,
3- Ebu Hanife adına, Hanefi mezhebi,
4- Muhammed bin Idris bin Abbas eş-Şafii adına, Şafii mezhebi,
5- Malik ibn Anas adına, Maliki mezhebi,
6- Ahmad ibn Hanbal adına, Hanbeli mezhebi,
7- Mevlana Celaleddin Rumi adına, Mevlevi mezhebi.
Oysaki mezhepçilik Evrensel olan islam dinine ters ve bağdaşmıyor. Çünkü mezhep kelime anlamı ayrılık, muhalefet, görüş ayrılığı, vs. Allahın kelamı bir ise, o zaman kelamda ayrılık olmaz. Fakat algıda olabilir ve algı da gerçeği bağlamaz. Dolayısıyla belirleyici olan algı değil, olgu yani somut olandır.
Peki bunlar neden yapılmıştır?
Işin gerçeği çıkar, menfaat, din telalçılığı ve insanların birliğini istemeyen art niyetli güçlerin çabası ve gayretidir. Bilgisiz insanlar da bu güçlerin oyunlarına alet olmuşlardır. Bu durum, adına dört mezhep kurulan islam hizmetkarlarında olduğu gibi Hace Ahmet Yesivi için de geçerlidir. Oysaki bunlar, bir islam tasavvufçusu ve hizmetkarıdırlar.
8- Yedi Ulu ozanların konumu ve öğretisi nedir? Aleviliğe ve günümüz Aleviliğine nasıl bir katkısı olmuştur?
Ulu ozanların, Alevi inancındaki konumu
Muhammed Ali yoluna ve halka yapmış olduğu hizmetle birlikte ödemiş oldukları bedel, Ulu ozanları ululuk mertebesine çıkartmıştır. Bu mertebe, ölümsüzlük mertebesidir.
Ulu ozanların öğretisi
Allah Muhammed Ali kutsallığını, kalbinde taşımak ve bağlı kalmaktır.
Dolayısıyla Allahın birliğine inanmak, Muhammed Mustafanın peygamberliğini ve Şahı Merdan Alinin veliahtlığını kabul etmek, Islam dinini benimsemek, Allahın kelamı olan Kuran-a bağlı olmak, Ehli Beyti sevmek, ibatedi niyazla bütünleştirerek ve ibadetini anladığı dilde yerine getirmek, hür insan olarak yaradan ile yaradılan ayrılığını Vahdeti Vucutla birleştirmek, Allah korkusu yerine onun sevgisini benimsemek, zahir ile batın ilmine erişmek için Şeriat kapısını aşıp marifet yoluyla hakikat alemine ulaşmak, Kuran-ın şekline değil özüne-manasına inen ruhen olgunlaşmanın tasavvuf öğretisidir.
Ulu Ozanların, Aleviliğe katkısı…
Ulu ozanlar, Alevi inancının tarihi sürecinde başta yolun ilmi halini, yaşanılan sorunları, uğradıkları haksızlıkları, yaşanılan katliamları, hayat koşullarını doğru anlaşılır bir dille halka anlatılmış, aydınlanmalarını sağlamış, Hakk Muhammed Ali ve Ehli Beyte bağlı kalınmasında, Aleviliğin günümüze gelmesinde, Kal-u Bela ikrarının yaşamasında, insanların inancın esasları doğrultusunda yani bir bütün olarak sorumluluklarının bilincinde yaşamalarına katkı sağlayan Ulu ozanların nefesleri ile onların duruşları olmuştur.
Sonuç itibariyle Muhammed Ali yolunun hayat bulması, Ulu ozanların nefeslerinin payı oldukça büyüktür. Onları rahmetle anıyor ve kendilerine minnettarız.