Alevi olmayıp da Alevi gibi görünmek ve ikrarından dönmek, iki yüzlülüktür. Çünkü Alevilerin ikrarı, Tevella ve Teberra ikrarıdır.
Alevi olup da ikrarından dönmüş, asimile olmuş, alevi ilim irfaniyle bağdaşmayan, ezberlenmiş bir kaç ayet ile kendini alim sanmak, oldu bittiye getirmek, daldan dala konup bilgi fukaralıklarını gizlemek, vs. Alevi duruşuyla bağdaşmaz.
Aleviler, Hakk ve hakikate ikrar verenlerdir. Hakk meydanında, Pir huzurunda verilen ikrarın amacı, kendini bir pire teslim etmektir ve O Pir tarafından tüm kötü alışkanlıklardan, huylardan; Yıkanmak, yunmak, arınıp temizlenmek ve yolun ilim irfanı ile doyrulmaktır.
Alevilerin ikrarı, Kal-u Belada yani Bezm-i Eleste verilen ikrardır. Bundan dolayıdır ki ikrar, bir kereye mahsus verlir ve verilen ikrar dil ile verilip kalp ile tasdiklenmesi gerekiyor.
Muhammed Ali yolu, ikrar yoludur. Ikrar veren, ikrarında duranlar ancak Alevi olabiliyor. Ikrarında dönenler ise, yol düşkünüdürler.
Kal-u Bela / Bezm-i Elest; Bu sözler, Yaratanın yarattıklarıyla; Hususiyle insanla olan mukavelesine ait bir kısım sözlerdir ki, bu mukavelede:
* Ayet 172: Hani Rabbin Adem oğullarının bellerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine şahit tutarak: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sormuştu. Onlar da: “Evet, şahitlik ederiz ki sen bizim Rabbimizsin” demişlerdir. Böyle yaptık ki, kıyamet günü: “Doğrusu bizim bundan haberimiz yoktu!” demeyesiniz.
* Ayet 173: Veya “Çok önceden beri atalarımız, Allaha şirk koşmuşlardı; Biz de, onların ardından gelip yapabileceği başka bir şey olmayan bir nesil idik. Şimdi kalkıp, o batıl, şirk yolunu başlatanların yaptıkları yüzünden bizi helak mi edeceksin?” şeklinde bir mazerette bulunmayasınız.
* Ayet 174: Işte biz Ayetleri böyle detaylı bir şekilde açıklıyoruz ki, belki onlar doğru yola dönerler. Araf Suresi, 172-174. Ayetler
Yol düşkünü olanlar yani suç işleyip ikrarında durmayanlar artık Alevi değildirler çünkü ikrarından vaz geçmişlerdir, dönmüşlerdir.
Cem erkanında, Pir huzurunda verilen ikrar, Kal-u Belada verilen ikrara göndermedir. Kal-u Belada verilen ikrar, yer yüzünde zuhur ettikten sonra o gerçeğe ve hakikate tekrardan geri dönme noktasında verilen söz, teslimiyet sözüdür. Bir insanın, Kamil-i Insan olabilmesi için arınması gereken bütün ilkelere söz yani ikrar veriyordur. Çünkü o ikrara, teslim olmadıktan sonra zaten Hakk ve hakikat yolunu sürmek, mümkün değildir.
Kuran, ikrarından dönenlere; Tüm bunlardan sonra yüz çevirenler, sapıkların ta kendileridir. Ali Imran suresi 82. Ayet
Ve yine Kuran; O seninle el tutuşup sözleşenler var ya, onlar gerçekte Allah ile beyatleşiyorlar. Allahın eli, onların ellerinin üstündedir. Kim ahdi bozar, döneklik ederse kendi aleyhine döneklik etmiş olur. Ve kim Allaha verdiği sözde vefalı davranırsa, Allah ona büyük bir ödül verecektir. Fetih Suresi, 10. Ayet
Hz.Muhammed Mustafa ve Şahı Merdan Ali de Allaha, ikrar vermişlerdir.
Allah ile Muhammed Mustafa arasında ki ikrar; Vahiy yoluyla kendisine ulaştırılmış olan ilahi emirleri insanlara eksiksiz, katkısız bildirmek ve tebliğ etmektir.
Aliyyen Veliullah yani Şahı Merdan Alinin ikrarı; Muhammed Mustafadan sonra Velilik mertebesi gereği O kutsal öğretiyi, ilahi emirleri koruyup devamını sağlamaktır.
Bu kutsal yolda, taliplerin görevi ise; Peygamber ve Veliullahın ikrarını kendilerine klavuz, çerağ tutarak verilen ikrara bağlı kalarak edep erkan ile Tevella ve Teberra ilkeleri doğrultusunda yolunu yol, halini hal etmektir.
Dolayısıyla ikrar, söz demektir. Allah ile peygamber arasındaki söz, ilahi tebliğ etmesidir yani insanların doğruya, gerçeğe, hakikate sevk edilmelerini sağlamaktır. Peygamberin vasisinin sözü ise, Peygamberin tebliğ ettmiş olduğu ilahi emirlerin korunarak devam etmesidir.
Bu kutsal yolda, taliplerin görevi ise; Muhammed Mustafa ve Şashı Merdan Alinin ikrarını kendilerine klavuz, çerağ tutarak verilen ikrara bağlı kalarak edep erkan ile Tevella ve Teberra ilkeleri doğrultusunda yolunu yol, halini hal etmektir…
Alevilerin ikrarı Kufelilerin ikrarı değildir ve olmamalıdır. Çünkü Kufeliler, İmam Hüseyine; „Ya Hüseyin kalbimiz senden yana fakat Yezidin kılıcı güçlü“ deyip iki yüzlülük yaparak Muhammed Mustafnın torunlarını Yezid gibi bir zalime peşkeş çekmişlerdir.
Muhammed Ali yolu, bedel yoludur. Canını seven bu yola gelmesin, rahatını düşünen mazlum ve zalimin kavgasına girmesin.
Dolayısıyla dil ile ikrar, kalp ile tasdik olmayınca ikrar, ikrar olamaz. Bir çok insan yola girmek ister, ikrar vermek ister fakat verdiği ikrar gereği Teverra ve Teberra ilkesine bağlık kalarak yola devam etmesidir.
Aleviler, İmam Hüseyinin izinde yürüyenlerdir; Gerektiği zaman Hakk ve hakikat için, insanlık onuru için serini kurban etmekten kaçınmazlar fakat hiç bir zaman mazlumdan yana görünüp, zalimin safında yer almazlar. Alevilik; Karanlığa ışık olmak için, ateşte semaha durmaktır