Miraç, zahiri alemden batıni aleme geçiştir.
Batıni alemde, Allah katına yükselmek; Bir devrin bitimi ve diğer bir devrin başlaması demektir.
Hz.Muhammed Mustafanın bu ziyareti; Recep ayının yirmi yedisini, yirmi sekize bağlayan gece, Kudüsten mesciti Aksaya, oradan da semaya yani göğe yükselerek Allah ile görüşmesidir. Bu buluşma, Hiçbir beklenti olmadan salt şevkat, merhamet ve sevgi bütünleşmesine ermesidir.
Geldi çağırdı Cebrail
Hakk Muhammed Mustafaya
Hakk seni Miraca okur
Davete Kadir Hüdaya.
Şah Ismail Hatayi
Bu göç suretin, sırrete dönüşümüdür yani ikrarın tazelenmesi, nasip almasıdır. Buradaki nasip Allahın gizli sırları, derin ilmidir.
Doksan bin kelam danıştı
İki cihan dostu dostuna
Tevhidi armağan verdi
Yeryüzündeki insana.
Şah Ismail Hatayi
Miractan alınan Allahın derin ilminin, zahire dönüşümüdür.
Batıni alemde olduğu gibi, zahiri alemde de mirac vardır. Cemevinde Pir huzuruna çıkmak, niyaz olmak ve yapılan ibadettir. Buradaki Miraç; Edep erkandan geçmektir, pirin öğüt nasihatından, ilminden, muhabbetinden nasip almaktır.
Muhammed ile bile Miraca ağan benim.
Ashab-ı suffey ile yalıncak olan benim.
Yunus Emre.
Hz.Muhammed Mustafa, Cebrail vasıtasıyla akıl boyutunun bittiği, ilahi aşk ile ulaşılan Allaha en yakın makam Sidret-ül Münteha yani Allaha yaklaşmada varlıkların ulaşabileceği son sınırına gelince, Cebrail: “Ben buradan ileriye geçemem, geçersem yanarım” deyince Muhammed; “Öyleyse sen yerinde kal. Ben ezelden bu aşk yoluna canımı kurban koymuşum. Yanarsam tek başıma yanayım. Canını canından sakınan, cananını nasıl görebilir? Cananı uğrunda bu can feda olsun” diyerek, Allahın huzuruna yanlız çıkmıştır.