"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Kuran-da, Bozatlı Hızır ve Musa muhabbeti

“Biz ona tarafımızdan bir Rahmet vermiş ve Nezdimizden (halimizden) Özel bir İlim Öğretmiştik”. (kehf 65)
“İşte Adı Filiz (yeşil) olan bir Adam. Ve O, durduğu yerden filizlenecek ve Rabbin Mabedini Yaptıracaktır”. (Tevrat Zekeriya 6/2)
El-Kehf Ayetlerinde(60-82) anlatılan olay, hangi peygamberler arsında gerçekleşmiş ve mevzusu nedir?
El-Kehf olayı, Musa ve Hızır Nebi arasında gerçekleşmiştir. Alevilerde; Musa ile görüşen Bozatlı Hızırın, binbir donda zuhur eden Şahı Merdan Ali olduğu inancı hakimdir.
Zulmet deryasını nur edip gelen,
Hızır-Ilyas Şahı Merdan Alidir.
Gariban mazlumun halini bilen,
Hızır-Ilyas Şahı Merdan Alidir.
Şükrü Metin Baba
El-Kehf ayetlerinde, Musan ile Bozatlı Hızır yolculuğu…
Birgün, “Hz.Musaya, insanların en bilgini kimdir diye soruldu? O da, ‘benim karşılığını verdi. Tanrı, ‘Allah bilir demediği için Musaya vah edip şöyle azarladı; “Denizlerin birleştiği yerde bir kulum vardır ki, o senden bilgilidir.” Tasavvuf yorumcuları bu kulun, Hızır Nebi olduğu görüşündeler.
Islam tarihi ile oldukça içli dışlı olan ünlü Fıransız araştırmacı Louis Massignona göre, bu üç olay, lslam dininin en önemli ip ucunu vermektedir.
Louis Massingona göre:
Birinci olayda, bütün kalpleriyle kendilerini Allahın iradesine teslim eden iman sahiplerinin üstünlüğü,
Ikici olayda, Musanın karşısına çıkarılan manevi kılavuz durumunda ki bilge, dervişin (Hızırın) esrarengiz kişiliğidir.
Üçüncü olayda ise, buna rağmen insanın kendini buna karşı koymaya çalışmaktan alıkoymasıdır.
El-Kehf suresinin bu bölümüne kısaca değidikten sonra, Musa ile Ona kılavuzluk eden esrarengiz yani Hızır nebi arasında geçtiği belirtilen olay şöyledir:
Bir zamanlar Musa, genç bir adamına (bazı kaynaklara göre, uşağına) şöyle demiştir: “Ben iki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayıp gideceğim, yahut maksadıma erinceye kadar uzun zamanlar geçireceğim.
Bunun üzerine onlar, bu iki denizin arasının birleştiği yere ulaşınca balıklarını unuttular. Balık bir denize doğru yolunu tutmuştur.
Vaktaki oradan geçip gittiler. Musa genç adamına der ki, “Kuşluk yemeğimizi getir. Bu yolculuğumuzda and olsun ki yorgun düştük.”
Genç adam, “Gördün mü kayaya sığındığımız vakit ben balığı unutmuşum. Ona söylememi Şeytandan başkası unutturmadı; O şaşılacak bir suretde denize atıldı, yolunu tutup gitti.”
Hz.Musa “işte, dedi bizim arıyacağımız bu idi”. Şimdi izlerinin üzerine gerisin geri döndüler. Derken, kullarımızdan öyle bir kul buldularki, biz ona tarafımızdan bir rahmet vermiş, nezdimizden hasır bir ilim öğretmişdik.
Hz.Musa, Bozatlı Hızıra “Sana öğretilen ilimden bana da öğretmen için sana tabi olayım mı?” demiş.
Bozatlı Hızır, Musaya “doğrusu sen benim beraberimde asla sabredemezsin, iç yüzünü kavrıyamadığın bir bilgeye nasıl sabredebilirsin?”
Hz.Musa da: “Allah dilerse beni sabredici bulacaksın, sana hiç bir işte karşı gelmeyeceğim” demiştir.
Hızır Nebi de; “Eğer bu suretle bana tabi olacaksan ben sana kendisini anıp söyleyinceye kadar, bana hiç bir şey sorma” der.
Bunu üzerine kalkıp giderler. Nihayet bir gemiye bindikleri zaman Hızır Nebi, gemiyi delivermiş.
Hz.Musa, der ki; “Içindekileri, suda boğasın diye mi onu deldin? Andolsun ki büyük bir iş yaptın.”
Hızır Nebi der ki; “Sen beraberimde asla sabredemezsin demedim mi?”
Hz.Musa; “Unuttuğumuzdan dolayı, der. Beni muaheze etme. Şu arkadaşlığımızda bana güçlük yükleme.
Yine yola devam ederler. Nihayet bir oğlan çocuğuna rast geldikleri zaman Hızır Nebi, hemen o çocuğu öldürür.
Hz.Musa dediki: “Tertemiz masum bir canı, diğer bir can karşılığı olmaksızın öldürdün ha! Andolsun ki sen kötü bir iş yaptın!”
Hızır Nebi: “Ben sana beraberimde asla sabredemezsin demedim mi?”
Hz.Musa; “Eğer dedi, bundan sonra sana birşey sorarsam benimle arkadaşlık etme!”
O taktirde tarafımdan muhakkak bir özre ulaşmışımdır. Benden ayrılmakta mazur sayılırsın. Yine yola devam ettiler. Nihayet bir memleket halkına vardılar ki, orada ahalisinden yemek istedikleri halde kendilerini misafir etmekten imtina etmişlerdi. Derken yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır Nebi bunu hemen doğrultu vermiş. Musa der ki: “Dileseydin elbet buna karşı bir üçret alırdın.”
Hızır Nebi; “Işte bu, benimle senin ayrılışımızdır. Sana, üzerinde asla sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber vereceğim.
“Gemi denizde iş yapan yoksullarındı. Onun için ben onu kusurlu yapmak istedim ki, arkalarında her sağlam gemiyi zorla almakta olan bir hükümdar vardı.
Oğlana gelince, onun anası da babası da iman etmiş kimselerdi. Bunun için onları azgınlık ve kafirlik bürümesinden endişe ettik.
“Istedik ki onların Rabb-ı bunu yerine temizlikçe daha hayırlısını, merhametçe daha yakınını versin.
“Duvara gelince, bu o şehirde iki yetim oğlanındı. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları iyi bir adamdı. Rabbin alemin diledi ki, ikisi de rüştlerine ersinler. Definelerini çıkarsınlar.
Bu Rabbinden bir merhammetti. Ben bunları kendi reyimle yapmadım. Işte üzerine sabredemediğin şeylerin içyüzü.”
Alevi inancındaki Hızır Nebi; Iki denizin birleştiği yer yani “Mecma-ül – Bahreyn” den maksat ve anlamı: Zahiri ilim denizi olan, Musa ile Batın denizi olan, Hızır Nebinin birleşmesi ve görüşmesidir.
Zahiri ilim sahibi Musa ile Ledun Ilim sahibi Hızır Nebinin buluşmasını anlatan 60. – 82. ayetlerin mevzusu ise; Batın-Ledün Ilmi yani Allahın ilahi sırrıdır diğer bir deyimle Zahir ve Batın ilminin buluşmasıdır..