"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Hoşgörü ve Hoşgörülü olmak, insanlığın temel ilkesidir

Hoşgörü ve hoşgörülü olmak, güzel ve anlamlı bir kelimedir.
Neden hoşgörülü olalım?
Biraz hoşgörülü ol diyoruz, neden?
Burada kast edilen nedir?
Hoşgörünün sınırı varmıdır?
Yoksa sınırsız bir olgumudur?
Başkasının yanlışına veya kabul edilmez hareketlerine veya sesli müzik dinleyen komşumuza hoşgörü göstermek zorundamıyız? Neden, birilerinden hoşgörü bekliyoruz? Işte bunun gibi daha bir sürü soru işaretlerini sayabilmek mümkündür.
Bu soruları süzgeçten geçirdiğimiz zaman „iyilik ve kötülük“ ortaya çıkar. Bir örnek vereçek olursak. Sen iyi insansın o ahmağa veya kendini bilmeze uyma deniliyor. Evet doğru gerçektende öyledir. Fakat insanların hatalarına, yanlışlarına hoşgörülü davranmakla, göz ardı etmekle kendilerine iyilik mi yoksa kötülük mü yapıyoruz? Hakikat şudur ki, iyiliğin kötülüğe ve kötülüğün de iyiliğe karşı mücadele ettiğini biliyoruz.
Yanlışı kabul etmek, hoşgörü müdür? Elbette ki değildir. Sadece göz yummak ve görmemezlikten gelmektir. Yanlış yaparsa hoşgörü gösterilir fakat yanlışını kabul etmez ise, o zaman hoşgörü göstermek yerine yanlışla mücadele edilmelidir.
Şunu kabul etmek gerekir ki hoşgörü, ortak yaşamın ançak uzlaşmayla mümkün olabileceğidir. Bu nedenle ortak doğrunun bireysel doğrudan daha öncelikli sayılması gerektiğini anlamış kişilerin tutumu, hoşgörüye dayanan bir tutumdur.
Hoşgörü, tahamül göstermek değildir istiyerek benimsenen bir tutumdur. Hoşgörüyü nasihat etmek yerine, niçin hoşgörülü olmadığımızı sorgulayan ve uzlaşmaya hazır bir toplum olmak daha mantıklıdır.
Dolayısıyla insanlığın, böylesi bir topluma daha da ihtiyacı vardır. Herkesin benim gibi düşünmesi, yaşaması, kendi doğrularının başkaları tarafından doğru olarak kabul edilmesini bekleyen kişiler; Bencil, egoyist ve hoşgörüsüzdür. Hoşgörü eğitimi, en nihai sorunlarından biridir. Çünkü en büyük mücadele, okumuş cahillerle savaşmaktır.
Hoşgörünün diğer bir olgusuda, psiklojik durumdur…
Eğer neden derseniz? Bunun arkasında güvensizlik, korku yatar. Kendini yenilemekten, değişmekten, değişikliklerden, alışkanlıklarından vaz geçme korkusu yatmaktadır. Dolayısıyla korku, hoşgörüyü ve hoşgörü de, korkuyu tetikler. Insanlar açısında önemli koşul bir fikiri, bir görüşü kabul etmeden de hoşgörüyü göstermek mümkündür.
Zaten gerçekliğin sırrı da burada yatmaktadır. Demokrasilerde olduğu gibi, sınırsız düşünce alternatifi ve sayısız yaşam felsefesi vardır. Bu düşünce alternatiflerini kabul etmesekte, yaşamalarına izin vermeliyiz. Bizce, buda hoşgörünün ta kendisidir.
Sonuç itibariyle Hoşgörü, birilerinin düşüncesi veya fikri, kendi düşüncemize aykırı gelse de anlayışla karşılamaktır. Yani insanların, kendi düşüncelerini özgür iradeleriyle dile getirmelerinden rahatsız olmamak ve tepki göstermemektir.
Siz siz olun, hoşgörülü ve yaşam hakkına saygı duyan insanlardan olun. Safınız da, hoşgörü içinde yanlışlarla mücadele eden insanların safı olsun. Unutmayalım ki hoşgörü, el ele vermektir.