"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Gidi Yezid, bize Kızılbaş demiş

Uhud savaşı sırasında Hayber kalesinin fethinde ve daha sonraki tarih süreci dahil olmak üzere, „Kızılbaş“ ifadesiyle ilgili birçok rivayet bulunmaktadır.
Osmanlı sünni yönetimi, Alevilerin Muhammed Ali ve Ehli Beyte olan manevi desteğini kırmak için, kızılbaş hitabını kullanmışlardır. Çünkü KIZILBAŞ, Osmanlı hanedanlarının nezdinde kötülüğü sembolize ediyordu.
Aleviliği inkar etmeye kalkan iki yüzlü münafıklar, Anadoludaki Alevi toplumu için resmi Osmanlı kaynaklarında Alevi hitabı kullanılmıyordu. Çünkü, Alevi sözü; Aliye bağlı, Onun yolunda giden anlamına geliyordu. Bu da onlara, dinsel bir saygıyı zorunlu kılıyordu.
1299 yılında kurulan Osmanlı imparatorluğunun devlet anlayışı, Ortodoks Sünni ulemadan kurulu bir yönetim; Feodal Emevi Arap şeriatını, örf adetlerini islam din esaslarıymış gibi uygulayan kadılar ve ordudan oluşan organizeli bir yönetimden oluşmakta olup oluşturulan düzenli ordu ve halkın üzerindeki baskının, sistemli bir hale gelmesini sağlamıştır.
Ve hal böyleyken Osmanlı ortodoks sünni yönetimi, Alevi halkının Muhammed Ali ve Ehli Beytine olan manevi desteğini kırmak için, Alevi hitabını kullanmamışlardır. Bunun yerine, genellikle “Kızılbaş” hitabı ile yetinmişlerdir. Oysaki Alevi inanç önderleri, Alevi sıfatını 16. yüzyılda açık açık kullanmışlardır.
Örneğin, Sivasta 1550ler dolayında dara çekilen Pir Sultan Abdal, bir şiirinde şöyle demiştir:
Gidi Yezid bize Kızılbaş demiş,
Hüseyniyem Aleviyem ne dersin?
Pir Sultan Abdal
Bir diğer neden ise, Safevi devleti dönemidir. Osmanlı, Şah Ismail Hatayi askerlerinin 12 dilimli kızıl renkli külah-börk taktıklarından dolayı kendilerine, “Kızılbaş” sözcüğünü kullanmışlardır. Aynı zamanda Anadoludaki Alevilerin Şah Ismail Hatayiye duydukları yakınlıktan ötürü Osmanlı yönetimi, kendilerini küçümsemek, aşağılamak ve hakaret niteliğinde “Kızılbaş” sözcüğünü kullanmaya başlamışlardır. Çünkü KIZILBAŞ, Osmanlı hanedanlarının nezdinde kötülüğü sembolize etmiştir.
Aleviler bunca art niyetlere, haince yapılan zulümlere rağmen; Muhammed Ali ve Ehli Beytine duydukları sevgiden, muhabbetten, onların yolundan, Ehli Beyte olan bağlılıklarından vaz geçmedikleri gibi taviz de vermemişlerdir.
Alevi Ozanlarından Derviş Mehmet(16. yy) Kızılbaşlığı şöyle sahiplenmiştir;
Gidi Yezid bize Kızılbaş demiş,
Bahçede açılan gül de kırmızı.
Incinme ey gönül ne derse desin,
Kuran-ı derc eden dil de kırmızı.
Akıl ve mantıktan uzak olan Osmanlı, Emevi Arap gelenek göreneklerini islamın ilkeleriymiş gibi kabul etmiş ve nefsin hislerine kapılarak, kula kulluk görevini yerine getirmiştir.

Sonuçta aklın yerine, hislerle hareket eden bir zihniyetten; Doğruları savunmasını, doğruları ifade etmesini ve doğruların safında yerini almasını beklemek, edepsiz insana edebi öğretmeye benzer. Başarabilene aşk olsun.