"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Gadir-i Hum ve önemi

Gadr-i Hum, olayı nedir?
Hz.Muhammed Mustafa, Cebrail vasıtasıyla akıl boyutunun bittiği, ilahi aşk ile ulaşılan Allaha en yakın makam Sidret-ül Münteha(Allaha yaklaşmada varlıkların ulaşabileceği son sınır) geldiklerinde, Cebrail: “Ben buradan ileriye geçemem, geçersem yanarım” deyince; Muhammed Mustafa; “Öyleyse sen yerinde kal. Ben ezelden bu aşk yoluna canımı kurban koymuşum. Yanarsam tek başıma yanayım. Canını canından sakınan, cananını nasıl görebilir? Cananı uğrunda bu can feda olsun” diyerek ve Allahın huzuruna yanlız gider.
Hz.Muhammed Mustafa, son veda ziyaretinde islam tarihinde önemli bir olayı gerçekleştirmiştir. Bu çok önemli olay, Gadir Humda yaptığı konuşmadır(Hutbedir).
Hz.Muhammed Mustafa ve beraberindeki heyet Medine, Mısır ve Irak yol ayrımı olan Gadir-i Huma ulaştıklarında Melek Cebrail şu ayeti indirmiştir: “Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmayacak olursan, Onun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır.“ Bu ayet ile gelen ilahi emir;
Hz.Muhammed Mustafanın, kendisinden sonra Şahı Merdan Alinin halkın Velisi olarak tanıtmasını ve velayet hakkında nazil olanı, kendilerine tebliğ etmesini ve onların da, Şahı Merdan Aliye uymalarını farz kılmıştır.
Miracdan dönenlerden ilk grup Cuhfeye yaklaştığında Muhammed Mustafa, önde gidenlerin geri dönmesini ve geride kalanların da Gadir Hum bölgesinde onlara ulaşmasını buyurmuştur. Ve Cemaat, Muhammed Mustafanın buyurduğu yerde buluşurlar.
Hz.Muhammed Mustafa, cemaatin ortasında deve semerlerini üst üste koydurarak ve bu semerlerin en üstekinin üzerine çıkarak herkesin duyacağı şekilde yüksek bir sesle şöyle buyurmuştur: „Bütün övgüler Allaha mahsustur; Ondan yardım diliyor, Ona iman ediyor, Ona güveniyoruz. Nefsimizin şerlerinden, kötü amellerimizden Allaha sığınıyoruz. Sapan kimseyi Ondan başka kimse hidayet edemez; Onun hidayet ettiğini ise, kimse saptıramaz. Allahtan başka ilah olmadığına, benim de Onun kulu ve elçisi olduğuna şehadet ediyorum.“
Daha sonra şöyle devam etmiştir:
Ey insanlar! Latif(yumuşak, hoş) ve Habir(tüm bilgilere hakim olan) olan Allah bana haber verdi ki, hiçbir Peygamber kendisinden önceki peygamberin ömrünün yarısından fazlasını yaşamamıştır; Ben, yakında Rabbimin davetine icabet edeceğim. Ben sorumluyum, siz de sorumlusunuz. O halde sizler, ne düşünüyorsunuz?
Halk; Biz senin tebliğ ettiğine, nasihatte bulunduğuna, çaba sarf ettiğine tanıklık ediyoruz. Allah sana mükafat versin.
Hz.Muhammed Mustafa; Allahtan başka ilah olmadığına, benim de Onun kulu ve elçisi olduğuna, cennet ve cehenneminin hak olduğuna, mahşer gününün geleceğine ve kabirde olanların dirileceğine şehadet ediyor musunuz?
Halk; Evet, buna şehadet ediyoruz.
Hz.Muhammed Mustafa; Allahım! şahit ol.
Yine Muhammed Mustafa, değerli ve büyük emanet Allahın kitabıdır. Bir tarafı Allahın elindedir, diğer tarafı ise sizin elinizdedir. Ona sımsıkı sarılın, sapmayın. Değerli küçük emanet ise, Ehli Beytimdir. Allah-u Teala bana bildirdi ki, Onlar havuzun başında bana ulaşıncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır. Bunların birbirinden ayrılmamasını ben de Rabbimden istedim. Onlardan, ne öne geçin ve ne de geride kalın, çünkü helak olursunuz.
Hz.Muhammed Mustafa, daha sonra Şahı Merdan Alinin elini tutup her ikisinin koltuk altları görülecek kadar kolunu yukarıya kaldırmıştır. Herkes onu görüp tanımıştır ve sonra şöyle buyurmuştur: „Ey Insanlar! Müminlerin, kendilerinden onlara daha mevla, kimdir?“
Halk; Allah ve Resulü daha iyi bilir derler.
Hz.Muhammed Mustafa; „Allah-u Teala benim mevlamdır, ben de müminlerin mevlasıyım. Ben, onlara kendilerinden daha mevlayım. Öyleyse ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır.“ Ve Muhammed Mustafa, bu cümleyi üç defa tekrarlamıştır.
Daha sonra şöyle buyurmuştur
„Allahım, onunla dost olana dost, ona düşman olana düşman ol. Onu seveni sev, Ona buğz edene buğzet. Ona yardım edene yardım et, ondan yardımını esirgeyenden yardımını esirge. O, nereye dönerse Hakkı onunla döndür. Sonrasında halka dönerek biliniz ki, bu sözleri hazır olanlar hazır olmayanlara bildirmelidirler.„
Halk, henüz dağılmadan Allah-u Teala şu ayeti indirmiştir; „Bugün dininizi kemale erdirdim, nimetimi size tamamladım ve din olarak, islamı size beğendim.“
Bunun üzerine Muhammed Mustafa, şöyle buyurmuştur; „Allah-u Ekber! Din kemale erdi, nimet tamamlandı, Allah benim risaletime ve benden sonra Alinin velayetine razı oldu“ der.
Daha sonra orada bulunan insanlar, Şahı Merdan Aliyi tebrik etmeye ve kutlamaya başlamışlardır. Ebu Bekir ile Ömer, Şahı Merdan Aliyi ilk kutlayan kimselerdendirler. Onlardan her biri; „Bu makam sana kutlu olsun ey Ebu Talibin oğlu! Sen, her mümin erkek ve kadının mevlası oldun“ demişlerdir.
Şahı Merdan Aliyi kutlayıp “Sen, her mümin erkek ve kadının mevlası oldun“ diyenler daha sonra bu sözlerinde durmamışlardır yani Muhammed Mustafaya ve Şahı Merdan Aliye verdikleri ikrardan dönmüşlerdir. Bu iki yüzlülüğün arkasında yatan yeğane sebep ise; Arap kabile reislerinin tek endişeleri, “Gadir Hum” ahdi geçerli olup da Muhammed Mustafanın yerini Şahı Merdan Ali alırsa, Arap kabileleri üzerinde bir daha egemenlik kuramayacaklarını anlamış olmalarıdır. Aralarında türlü türlü hileler kurup, planlar düzenleyip, Allahın ve Muhammed Mustafanın emri olan “Gadir Hum Buyruğu”nu kısa sürede yok ederek, Muhammed Mustafanın emrini hiçe saymışlardır.
Arap kabile büyükleri baştan beri, Muhammed Mustafanın peygamberliğini ve Onun islam anayasasını kabul etmemişlerdir. Etmiş gibi görünmeleri ise, gelişen islamın adı altnda; Kendi putperesliklerini, örf ve adetlerini geçekleştirmeyi daha kolay yapacakları hesabı yatıyordu.
Dolayısıyla din kaygılarını bir yana bırakarak, binbir hileler ve entrikalar çevirerek, Şahı Merdan Alinin velilik makamına gelmesine engel olmak, Muhammed Mustafayı ve gelişen islamı yıpratmaktır.Ve başarılı da oldular. Işte bugün Arap yarım adasında islam dininin perişan bir durumda olması, Emevilerin islam üzerinde oynadıkları oyunun sonucudur…