Iranda ki Türkmenlerle çıkar çatışmasına girene kadar Osmanlı yönetimi, Alevi toplumuna küfür ve hakaret içeren açıklamalar yapmamıştır. Çünkü bu toplum Gaziyan-ı Rum, denilen Anadolu Gazilerinin tabanını oluşturuyordu. Balkanların ele geçirilmesinde Gaziyan-ı Rum, örgütlü Osmanlı ordusundan daha etkili olmuştur.
Dolayısıyla bu kesimin içinde yer alan zamanın Alevi inanç önderleri Hıristiyan ikliminde serbest felsefe ile islamı yaymış ve Balkanların yoksulları, ezilmişleri Kızılbaşlık kanalından islamlaştırılmışlardır.
Lakin 1299 yılında kurulan Osmanlı imparatorluğunun devlet anlayışı, kökten veya aşırı dinci, Sünni ulemadan kurulmuş olan bir yönetim feodal Emevi Arap şeriatını, örf adetlerini islam din esaslarıymış gibi uygulayan kadılar ve ordudan oluşan organizeli bir yönetimden oluşmakta olup, oluşturulan düzenli ordu, halkın üzerindeki baskının sistemli bir hale gelmesini sağlamıştır.
Inranda kurulan Safeviler devleti(1501) hükümdarı Şah Ismail Hatayi Ehli Beyte, derin bir sevgi duyan ve gönülden bağlı bir hükümdar imiş. Ancak Osmanlı Imparatorluğu, sünni şeriat devleti dışındaki hiç bir dine ve örgütlenmeye izin vermemiştir.
Zulüm ve baskılar karşısında bıkan Aleviler, Şah Ismail Hatayiye yakınlık duymaya başlamışlardır. Bu yakınlık Anadoluya gelen Horasan Erenlerinin öncülüğünde, Osmanlıya karşı örgütlenmenin de başlangıcı olmuştur.
Osmanlı imparatorluğunun sömürü sistemi, zamanın ünlü ozanı Dadaloğlunun şu dörtlüğüne konu olmuştur
Şalvarı şaltak Osmanlı,
Eyeri kaltak Osmanlı,
Ekende yok biçende yok,
Yiyende ortak Osmanlı.
Dadaloğlu
Osmanlının baskıcı, yok sayıcı anlayışına boyun eğmeyen Aleviler ve yoksul halk başkaldırarak isyan etmişlerdir. Osmanlı, direniş gösteren Türkmen aşiretlerini zorunlu iskana tabi tutmasıyla topraklarını ellerinden almasıyla isyanlar daha da yoğunlaşmıştır.
Alevilere karşı baskısını arttırmak ve bunu sistematik bir hale getirmek için Osmanlı, Alevi nüfusunun tespitine bile çalışmış ve bu konuda fetvalar vermiştir.
Dolayısıyla Özel eğitimle yetiştirilen Yavuz Sultan Selim padişahlık koltuğunu ele geçirmek uğruna baba ve kardeş katili dahi olabilmiştir.
Alevi düşmanı olan katil Yavuz Sultan Selimin, padişahlık döneminde; Anadoluda başlayan tüm ayaklanmalar kanla bastırılmış özellikle Şah Ismail Hatayi ile yapılan savaşta kırkbin Alevi kılıçtan geçirilmiştir,
Katil Yavuz Sultan Süleyman öncülüğünde, Alevilere yapılan zulümler yetmiyormuş gibi Alevilerin yaşadığı yaşam alanları talan edilerek bu bölgeler Alevilerden arındırılmaya büyük çaba gösterilmiştir.
Şah Ismail Hatayi, iktidar hırsıyla babasını ve kardeşlerini katledecek kadar gaddar olan Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selimle 19 Mart 1514de yaptığı Çaldırandaki savaşı kaybetmiştir. Bu yenilgi Şah Ismail Hatayi için, sonun başlangıcı olmuştur. 1524de 38 yaşında iken Azerbaycanda, geçirdiği bir kanamayla Hakka yürümüştür. Bedeni Erdebile götürülerek, dedesi Şeyh Safiyüddinin türbesi yanında toprağa sırlanmıştır.
Şah Ismail Hatayi, Türkçeye büyük önem vermiş ve devlet geleninde Türk kesimi egemen kılmıştır. Safevilerin dayandığı Türk kesiminin çoğunluğunu Anadoludan Irana göç etmiş Türk boyları oluşturmuştur.
Şah Ismail Hatayi, Abbasiler döneminde doruğa ulaşan Türk Mevali kimliği ile Horasan kökenli Türk Halk Islamını sentezleyen ilk hükümdardır.
Şah Ismail Hatayinin „Hatayi“ mahlasıyla Türkçe yazdığı şiirleri, halk ve divan edebiyatı arasında bir köprü oluşturmuştur.
Maalesef, ikdidar hırsı ile babasını ve kardeşlerini katledecek kadar gaddar bir zalim hükümdar Yavuz Sultan Selim‘le karşı karşıya kalması onu, Hakk Muhammed Ali ve Ehli Beyt yolunda yapacağı bir çok yararlı hizmetlerden alıkoymuştur.
Aşk ile, lanet olsun Ehli Beyt ve bendesine kin besleyen yobaz zihniyetine