"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Aleviler ve 30 gün Ramazan orucu

Orucun zahiri ve batıni boyutuna baktığımızda, zahiri boyutu yani madde aleminde; Allahın verdiği nimmetlerine şükretmek. Yoksul, yetim, çaresiz ve sağlığı kendisini geçindirmeye yetmeyen insanlarımızın çaresizliklerini, sıkıntılarını ve umutsuzluklarını hissedip, merhamet duygularının gelişmesi, vicdan mahkemesinin harekete geçmesiyle, çaresiz insanlara yardım elini uzatmak ve paylaşmaktır.
Batıni boyutu ise; Gerçek müminlerin orucu ise bir ömür boyunca devam eder. Ve gece gündüz bütün azalarını kötü duygulardan sakınmak-korumak zorundadır; Kötülük etmemek, zulümkar olmamak, kimseye fenalık düşünmemek, duygularını kötüye kullanmamak, her daim için paylaşıcı olmak, yardım elini uzatmakdır. Ve asıl oruçla amaçlanan da budur.
Ramazan ayının kutsallığı…
Hz.Muhammed Mustafa daha kendisine peygamberlik nazil olmadan önce her zaman yaptığı gibi bir Pazartesi geçesi hira mağarasına çekilmiş, bütün varlığiyle Canab-ı Hakka ibadet ve dua ile meşkul olmuştur. Bu esnada melek Cebrailin gelişi, Muhammed Mustafaya ayan olur.
Melek Cebrail, Hz-Muhammed Mustafaya: Oku, demiş.
Hz.Muhammed Mustafa: Ben, okuma bilmem.
Melek Cebrail; Muhammed Mustafayı tutarak kendisine tekrardan oku demiş.
Hz.Muhammed Mustafa; Tekrarliyarak ben, okuma bilmem diye cevap vermiştir. Çünkü O, gerçekten okumayı bilmiyormuş.
Melek Cebrail; Yine Muhammed Mustafayı tutar, sirkeleyip bıraktıktan sonar kendisine oku demiş.
Hz.Muhammed Mustafa; Ne okuyayım? diye cevap vermiş.
Melek Cebrail; „Insanı yaratan Rabbinin adıyla oku! Oku, Rabbin Ekremdir, en büyük çömertliğin sahibidir. Odur kalemle öğreten!, Insana bilmediğini öğreten“, demiş. Hadislere göre böylece Alak suresinin ilk 5 ayeti 610 yılında, Ramazanın 27ci gecesi Muhammed Mustafaya intikal edip, inmiştir.
Diğer bir neden ise; Şahı Merdan Ali miladi 661 yılı Ramazan ayının 19cu günü kiralık katil Ibni Mülcem tarafından zehirli bir kılıçla evinden uzaklaştıktan sonra arkadan saldırıya uğramış, başından aldığı darbe neticesinde üç gün sonra yani Ramazan ayının 21ci gecesi Hakka yürümüş olmasıdır.
Muaviye, Şahı Merdan Alinin ölüm haberini alınca „çok şükür, çok şükür Aliden kurtuldum!“ diyerek üç gün üç gece bayram ilan etmiştir. Sokaklarda davul zurna çaldırıp, çocuklara şeker dağıtarak şenlikler yaptırmıştır. Her yıl tekrarlanan bu uygulama zaman içerisinde Ramazan bayramı, aynı zamanda „Şeker bayramı“ olarak da kutlanmaya başlamıştır.
Yine Kerbelada İmam Hüseyin ve Ehli Beytinin katledilmesinden sonra Yezid, Nisa Suresi 92ci Ayet gereği; „Bir kişi eğer ki bir kişiyi öldürüse Allaha tövbe olarak iki ay kesiksiz oruç tutması gerekir.“ Ve Yezid, bu Kefaret orucunu kendi ordusuna 60 gün ve halka ise 30 gün zorla tutturmuştur.
Aleviler açısında en öenemli nokta; Akılla yanaşılmadığı gibi, birileri tarafından ön görülen şartlara ve koyulmuş kurallara şeklen uyma vardır. Bu da şekilciliğin ta kendisidir. Işte Alevilerin sorunu, Emevi hanedanlarının uygulaması olan 30 güğnlük oruçtur yani şekilciliktir fakat orucun kendisi değildir. Dolayısıyla Ramazan Ayı; Aleviler açısından Şahı Merdan Alinin katledildiği bir matem ayıdır, Emevi hanedanları ve onlara uyanlar açısından ise, bayram günüdür.
Ramazan ayında, oruç tutma meselesine gelince…
Ramazan orucu Kuran-da bakara Suresi 183-184-185 inci ayetlerde geçmektedir.
1- Bakara Suresi 183cü Ayetin Türkçesi; „Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.“ (Y.N. Öztürk)
2- Bakara Suresi 184cü Ayetin Türkçesi; „Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar. Oruca zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır.“
3- Bakara Suresi 185cü Ayetin Türkçesi; „Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kuran, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allahı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.“
Ehli Sünnet Vel Cemaat ve Şii/Caferiler bu ayetlerle Alevileri, töhmet altında bırakmaya çalışmaktadırlar lakin çabaları nafiledir. Şimdi de bu ayetlerle verilmek istenen mesaj, nedir? Ona bakalım.
1- Ayet 183 ile anlatılmak istenen; Ademoğlunun kötülüklerden, yanlışlıklardan, şüpheli hallerden kendini korunması, nefsine sahip çıkmasıdır. Allaha karşı kulluk vazifesini ve topluma karşı da ahlaki, sosyal sorumluluklarını yerine getirmesidir.
2- Ayet 184 ile anlatılmak istenen; Bazı sebeplerden (Hastalık, yaşlılık, yolculuk,vs.) dolayı oruç tutamıyorsanız bunun karşılığında ihtiyaç sahibi olanların ihtiyacını karşılamak, yiyecek almak, aç insanların karnını doyurmak gibi fedakarlık ve yardımında bulunmak aynı manadadır çünkü önemli olan niyettir.
3- Ve Ayet 185 ile anlatılmak istenen ise; Insan aleminin Allaha, manevi huzura erdirici, şeksiz deliller, ispatlar, hakikati ve yanlışı birbirinden ayıran Allahın kelamı, ilmi, kanun nizamı olan Kuran-ı Kerim, 610 yılında, Ramazan ayının 27‘ci gecesi inmiş ve insanoğlu müjdelenmiştir.
Dolayısıyla insanları hidayete, huzura erdiren Allah‘ın manevi adaletine karşılık; Allahın yüceltilmesi, anılması, hatırlanması için oruç tutmak, dua etmek, muhabbet etmek, yardım elini uzatmak, olanların olmayanla nimetini paylaşılması istenilmektedir ve Canab-ı Hakk, bunları yaparken de kendinize eziyet etmeyin diyor.
Lakin 30 gün oruç sayısı veya zaman limiti söz konusu değildir. Şöyleki; „Şehr-u Ramadan“ deniliyor. „Şehr-u“ = Ay-dolun ay demekdir. „Ramadan“ ise Ramazan(Kamer aylardan dokuzuncusu) yani Ramazan ayı demektir. Bu gerçeklikten yola çıkarak her insanın bilinci dailindedir ki bir ay, 30 gün dolun ay olarak geçirmesi mümkün değildir, üç veya 10 gün arasıdır. Üç veya beş vakit namazda da olduğu gibi 30 günlük orucun da Allahın hükmü değildir, Ehli Sünnet Vel Cemaat ulemalarının uygulamasıdır. Dolayısıyla 30 günlük oruç, Allahın hükmü değildir Emevi hanedanlarının uygulamasıdır.
Diğer bir gerçek ise; Bakara Suresi, Muhammed Mustafanın hicretinden sonra Medine de inmiştir. Muhammed Mustafa, 63 yaş yaşamıştır. Verilere göre Muhammed Mustafa, Medineye 55 yaşında hicret etmiştir. Şimdi soruyoruz; Bundan önce Muhammed Mustafa, hangi orucu tutuyordu?
Diğer bir yanlış mantık ise, Allahın kelamında az veya fazla kutsallık anlayış söz konusu değildir. Yani ayetin biri az veya bir diğer ayet ise, fazla kutsaldır mantığı tamamen yanlış ve suçtur. Çünkü Allahın kelamı, tekdir ve açık kapıya yani soru işeretine yer bırakmaz.
Neden Ramazanı tutmuyorsunuz, sahura kalkmıyorsunuz? Insanları oruca zorlayanlara Hakk aşığı Kul nesimi, şu cevabı vermiştir:
„Biz bir oruç tutarız,
Ramazana benzemez“ diyor.
Ozan Ibretinin cevabı ise, şöyledir;
Ilme değer verdim, uykudan kalktım,
Sarık seccadeyi elden bıraktım,
Vaazın her günkü vaazından bıktım,
Ramazanı sele verdim de geldim, diyor.
Ozanlarımızın da belirttiği gibi Alevilerin, oruç ile hiç bir sorunları yoktur. Sadece Emevi Arap örf adetlerini dinin esasları olarak algılayan Ehli Sünet Vel Cemaata suç ortağı olmamaktır.
Alevilerin oruçları: Hızır Orucu, İmam Zeynel Abidin orucu, Seyyide Fatma-tüz Zehra ana orucu ve 48 Perşembe oruçlarıdır.
Günümüzde Ramazan ayı Allaha yakınlaşmak, yalvarmak-yakarmak, ibadet yapmak, yardım elini uzatmak, fakirlere yardımcı olmak yerine kurum ve kuruluşlar tarafından; Eğlence, şenlik, göstermelik oruç iftar programları düzenleyerek tüketim ve para kazanma hedeflenmiştir yani ibadet ayı yerine karnaval ve festival ayı olmuştur.
Bilindiği gibi Perşembe gecesi, Alevilerin ibadet gecesidir ve Alevilerin, 48 Perşembe orucu vardır. Dolayısıyla dileyen canlar Ramazan ayında da oruçlarını tutup, ibadet erkanlarını yerine getirebilirler. Çünkü bu ibadet ve orucun, Ramazan ayı ile hiç bir alakası yoktur.