"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Aleviler, neden Amin yerine Allah Allah der?

Amondan Amene ve Amenden Amine.
Çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçildiğinden bu yana üç ilahi dinlerde çok sıkca kullanılan kelime „Amen“ veya „Amin“ kelimesidir. Ne yazık ki bu kadar sıkça kullanılan bir kelimenin gerçek manası bilinmemektedir kanısındayız.
Amon ve Amen, kelimelerinin tarihçesi
Amon, orta kırallık döneminde sadece yerel bir tanrı imiş. Tebliler Mısırın başkenti Thebese hakim olduklarında Amonnun önemi, Mısırda gittikçe artmıştır. „Saklı“ anlamına gelen Amon, daha sonra “Ra” yani güneş tanrısı ile birleşerek „Amon Ra“ ismiyle anılmıştır. Ve dini törenlerde adı anılan, kendisine yücelikler atfedilen Mısırın en güçlü yani gerçek, görünmeyen yaratıcı tanrısı olan „Amon Ra“ ismi, dini törenler de „Amen“ olarak yüksek sesle söylenilmeye başlanılmıştır.
Eğer mesele Hakk ve hakikate dolayısıyla doğruya yönelmek, uymak ise, o zaman yanlışlardan arınmak gerekir.
Amin kelimesinin, Kuran-la olan bağlantısına baktığımızda; Kuran-a ait bir kelime olmadığı gibi, Kuran-ın hiç bir yerinde de geçmez.
Isra Suresi 36cı ayet: „Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacakdır“ buyurmaktadır.
Diğer bir Ayet Enam Suresi 106cı ayette ise; „Rabbinden sana vahyedilene uy! Odan başka illah yoktur. Müşriklerden yüz çevir“ buyurmaktadır.
Kuran-da Peygamber hakkında Hakka Suresi 43, 44, 45, 46 ve 47 ayetlerinde; „Alemlerin Rabbinden bir indiriliştir o, eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, yemin olsun, ondan sağelini koparırdık. Sonra, ondan can damarını mutlak keserdik. Sizin hiç biriniz ona siper de olamazdınız“ diyor.
Hz.Muhammed Mustafanın sadece bir elçi, uyarıcı olduğu ve Allahın kelamına bir ekleme yapma gibi bir hükmü yoktur. Bu kadar net emirler varken, Muhammed Mustafa nasıl „Amin“ kelimesini Fatiha suresinin arkasına eklemiş olsun. Görülüyor ki Muhammed Mustafa‘ya atfedilen bir hadisten ibarettir.
Arabistan yarım adasında çıkan üç ilahi dinler Yahudilik, Hıristiyanlık ve Islam dinleridir. Bu üç dinin atası Ibrahim peygamber olduğu için bu dinlere, Ibrahimi dinleri de denilir.
Amin kelimesi Müslüman alemine, Muhammed Mustafanın Hakka yürümesinden takriben 200-300 sene sonra ortaya çıkmaya başlayan hadislerle gündeme gelmiştir. Ve bilimsel kökeni, eski Mısırın en büyük tanrısı olan Amon yani Amen, Amun, Ammona dayanır ve „saklı olan“ demektir.
Mısır Kıralı Amon Ranın, Israiloğulları ve diğer kölelerinin karnını doyurduğu için; Kendisine şükranlarını sunmak ve isminin anılmasını ister. Böylece her dafasında yemeğe oturup kalkarlarken Amen diyerek Kralları Amon‘u anmışlardır.
Dini rituellerin sonunda söylenen, „Amen“ kelimesinin manası
Bir konuşmacının sözlerini onaylamak, aynı fikirde olduklarını belirtmek için söylenmiştir.

18. Hanedandan itibaren „Tanrıların Kıralı“ olan Amen şanına laik „Karnak“ tapınağını yaptırmıştır. Ünlü Amen tapınağı „Karnak“, zamanıda dünyanın en büyük dini yapıtı olmuştur.
Amin, kelimesinin tarihçesi ve günümüzde ki manası.
400 yıl boyunca Mısır Kırallığına köle olan Yahudiler, bu kölelik devrinden sonra da bu dini ritüelleri devam ettirmişlerdir.
Bir çok dillere değişmeden geçmiş olan Amen kelimesi, Arap veya müslüman toplumlara „Amin“ olarak geçmiştir. Farklı dillere geçiş sürecinde, cümlenin başında veya sonunda kullanış ve içeriğine göre farklı anlamlar yüklenmiştir.
Günümüzde Amin kelimesine öyle olsun, hoşnut olsun manaları yüklenmiştir.
Örneklersek Allah kabul etsin dediğinizde, cevaben; „Öyle olsun, hoşnut olsun, “ denilmiş oluyor ki bu deyimin Allah bilir manasında değildir.
Dolayısıyla Amin kelimesi, olur olmaz yerlerde kullanılıyor. Örneğin bazılarınca amin kelimesi, duanın „kapanış“ işareti olduğunu iddia ederken bazıları da dualarım „kabul“ olsun anlamına geldiğini sanıyorlar.
Aleviler ise, Amen veya Amin yerine, Allah Allah veya Allah kabul buyursun derler…
Allah Allah, demedeki mana
Duanın, yalvarışların, zikirlerin doğruca Allaha yönelik olduğu için sonuçta kabul edecek olan da, olmayan da yine Allahtır.
Isra süresi 110cu ayette; De ki, „Ister Allah diye yakarın, ister Rahman diye yakarın, hangisiyle yakarırsanız yakarın, engüzel isimler/Esma-ül Hüsna Onundur“.
Dolayısıyla Allah Allah denince tamamını, genelini kapsar. Çünkü bütün manaların, sırların, Allahın güzel isimlerini ve olgularını içeren, bünyesinde toparlayan tek isim „Allah“ ismidir. O zaman zikir, dua, çağırma, yalvarış Allahın adıyla başlar ve Allahın adıyla da biter.
Yapılan duanın hayırlı veya hayırsız olduğunu, kabul edilip edilmiyeceğini insanoğlu bilemez o takdir bir tek Allaha mahsustur. Çünkü Allah; Olan biteni önceden bilendir ve en doğrusunu da yine o bilir, yani kabulünü Allaha bırakmak en doğrusudur. Bir gerçek vardır ki, o da Allahın kendisidir.
Bu gerçekleri okuduktan sonra, Putperestlerin Tanrısı yani kıralı olan „Amon“dan geldiği gerçeğini öğrendikten sonra Fatiha suresinin sonunda gönül rahatlığıyla „Amin“ diyebilecekler mi?