Mervan bin Muhammed bu yılın (yani 132 yılı) zilhicce ayında Mısırın Bılsir şehrinde öldü.
Mervan Zabda Abdullah bin Aliye yenilince Musula geldi. Orada Hişam bin Amr et- Tağlebi ve Bişr bin Huzeyme el-Es edi vardı. Köprüyü kestiler. Şamlılar: “Bu, Müminlerin emiri Mervandır.” diye seslenince onlar:
“Yalan söylüyorsunuz, Müminlerin emiri kaçmaz.” diyerek karşılık verdiler. Musullular Mervana küfredip şöyle dediler: “Ey Cad bin Dirhemin mezhebinde olan aciz herif! Devletinizi yok edip otoritenizi gideren Allaha hamdolsun. Başımıza Peygamberimizin ehl-i beytini geçiren Allaha hamdolsun.” Mervan bunları duyunca Dicleyi geçti ve Harrana gitti. Oranın valisi kardeşinin oğlu Eban bin Yezid bin Muhammed bin Mervandı. Yirmi küsur gün orada kaldı.
Abdullah bin Ali Musula geldi. Vali Hişamı azledip yerine Muhammed bin Sılıü tayin etti. Sonra Mervan bin Muhammedin peşine düştü. Mervan, Abdullahın yaklaştığını işitince aile fertlerini hayvanlara bindirerek kaçtı, kardeşinin oğlu olan Eban bin Yezidi ise Harranda bıraktı. Mervanın kızı Ümmü Osman Onunla evliydi.
.• Daha sonra Abdullah bin Ali Harrana geldi. Eban Onu siyahlar giymiş olarak karşıladı, beyat etti ve emrine girdi. Abdullah Harran ve Cezire halkına eman verdi.
Mervan Hımsa geçti, ahali Onu itaatle karşıladı. iki veya üç gün kaldıktan sonra oradan da ayrıldı. Hımslılar yanındakilerin azlığını görünce Mervanı yenebilecekleri düşüncesine kapıldılar. Yenik ve korkuya düşmüş olmasını fırsat bilerek peşinden gittiler ve bir kaç mil sonra yetiştiler. Mervan arkasındaki toz bulutunu görünce pusuya yattı, savaş düzenine geçti. Savaş sırasında pusuya yatırdığı adamlarıyla arkadan çevirme harekatı uyguladı. Hımslılar yenildiler. Şehrin yakınlarına kadar takip edildiler ve ele geçirilenler öldürüldü.
Mervan Dimaşka geldi, orada Velid bin Muaviye bin Mervan valiydi.
Onu orada bıraktı ve: “Şamlılar toplamncaya kadar onlarla savaş.” dedi. Mervan yoluna devam etti. Filistine vardı ve Ebu Futrus Nehri kıyısında konakladı. Filistini Hakem bin Daban el-Cüzami işgal etmişti. Mervan, Abdullah bin Yezid bin Ravh bin Zenba el-Cüzamıye haber gönderdi ve yardım istedi. Beytulmal Hakemin elindeydi.
Seffah, Abdullah bin Aliye Mervanı takip etmesini emretti, O da yola çıktı. Siyah giyinmiş kişiler kendisini karşıladılar ve şehrin kapılarını açtılar. Oradan Harrana geçti, daha önce belirttiğimiz gibi, Eban bin Yezid Onu siyahlar giyinmiş olarak karşıladı. Abdullah Ebana eman verdi ve ibrahimin hapsedildiği binayı yıktı. Sonra Harrandan Menbece geçti. Onlar da siyah giyinmişlerdi. Bir müddet orada kaldı. Kınnesrin ahalisi elçi göndererek beyatlerini bildirdiler. Kardeşi Abdüssamed bin Ali de oraya geldi. Seffab Onu dört bin kişiyle yardım için göndermişti. Abdüssamedin gelmesinden iki gün sonra Kınnesrine gitti. Halk siyah giyinmişti. Orada da iki gün kaldıktan sonra Hımsa geçti, ahaliden beyat aldı. Bir kaç gün orada kalıp Baalbeke geçti, orada da iki gün kalıp Dimaşkın Mizze Köyüne geldi. Burası Gavtanın köyüydü. Kardeşi Salih bin Ali yardıma geldi ve sekiz bin kişiyle Mercu Azrada konakladı. Abdullah ilerledi ve doğu kapısı önünde durdu. Salih ordusunu Cabiye Kapısı önüne yerleştirdi. Ebu Avn Keysan Kapısı önünde, Bessam bin ibrahim Küçük Kapı önünde, Humeyd bin Kahtabe Tuma Kapısı önünde, Abdüssamed, Yahya bin Safvan ve Abbas bin Yezid FerMis Kapısı önünde yerlerini aldılar. Dimaşkta Velid bin Muaviye valiydi. 132 yılı Ramazan ayının beşinci günü olan çarşamba günü şehri kılıç zoruyla fethettiler.
Doğu Kapısından Abdullah et-Tai, Küçük Kapıdan Bessam bin ibrahim ilk defa şehrin surlarına çıktılar, üç saat boyunca savaştılar. Velid bin Muaviye bu savaş esnasında öldürüldü.
Abdullah Dimaşkta on beş gün kaldı, sonra Filistine doğru gitti. Ürdünlüler Onu siyahlar giyerek karşıladılar. Ebu Futrus Nehrine geldiğinde Mervan oradan ayrılmıştı. AMullah Filistinde konakladı, şehre Yahya bin Cafer el-Haşimi gitti. Seffabtan Salih bin Alinin Mervanı takip etmesini emreden bir mektup geldi, bunun üzerine Salih Ebu Futrus Nehrinden 132 yılı Zilkade ayında ayrıldı, yanında Ebu Fettan ve Amir bin ismail de vardı. Salih, Ebu Avn ve Amir bin ismail el-Harisiyi öncü olarak gönderdi, bunlar Arişe kadar gittiler. Bu arada Mervan etrafındaki yem ve yiyecekleri yaktırdı.
Salih ilerledi ve Nil Nehrine geldi, oradan es-Saide geçti. Mervanın süvarilerinin otları yaktığını haber alınca üzerlerine asker gönderdi. Süvariler yakalanıp Fustatta Salihe teslim edildiler. Salih sonra Zatüs-Selasil denilen yere kadar ilerledi. Ebu Avn, Amir bin ismail el-Harisiyi ve Şube bin Kesir elMaziniyi Musullu bir bölük süvariyle Mervanın üzerine gönderdi. Bu süvari birliği Mervanın adamlarından bir kısmını öldürüp bir kısmını esir aldılar. Esir ettiklerine Mervan ın yerini sordular, onlar da kendilerine eman verilmesi karşılığında söylediler. Mervanı Busirde bir kilisede buldular ve geceleyin baskın yaptılar. Ebu Avnın adamları azdı. Amir bin ismail: “Sabah olursa az olduğumuzu fark ederler ve işimizi bitirirler, içimizden kimse kurtulamaz.” dedi ve kılıcının kınını kırdı. Adamları da kılıçlarının kınlarını kırdılar ve Mervanın üzerine saldırdılar, fakat yenildiler. Sonra kendisini tammayan bir adam Mervana saldırdı ve bir darbe vurdu. “Emirül-Müıninin vuruldu.” diye bağırıştılar. Bunun üzerine o tarafa doğru koşuşma oldu. Nar satıcısı olan Kufeli biri ileri atıldı ve Mervanın başını kesti. Amir kelleyi aldı ve Ebu Avna gönderdi. Mervanın kellesi Salihe getirilince dilinin kesilmesini emretti ve kesildi. O sırada bir kedi gelip dili kaptı. Salih: “Bugün bize ne acayip ve ibretli şeyler gösteriyorsun Allahım! Şu Mervanın dilini bir kedi kapıyor.” dedi. Bir şair de şu beyitleri söyledi: Allah şehri size savaşla fethettirdi, Cad mezhebinde olan günahkarı da zulmünden dolayı helak etti. Bir kedi dilini kapmış sürüklüyor; Rabbin kafirden intikam alıcıdır.
Daha sonra Salih, Ebul-Abbas es-Seffflhın yanına döndü. Mervan öldürüldüğünde Zilhicce ayının bitmesine iki gün kalmıştı.
Salih Şama döndü ve Ebu Avnı Mısırda bıraktı. Silahları, malları ve köleleri de Onun yanına terk etti.
Mervanın kellesi Seffaha Kufedeyken ulaştı. Onu görünce secdeye kapandı ve başını kaldırdıktan sonra şöyle dedi: “Beni sana üstün kılan Allaha hamdolsun. Sende ve taraftarlarında alınacak öcüm kalmadı, ey din düşmanı!” Sonra şu beyti söyledi: Kanımı içseler kanmazlar; onların kanı da benim hıncımı yatıştırmaz.
Mervan öldürülünce oğulları Abdullah ve Ubeydullah Habeşistana kaçtılar, ancak Habeşiler onlara rahat vermediler, yaptıkları savaşta Ubeydullah öldürüldü. Abdullah yanındaki bir kaç kişiyle birlikte kurtuldu ve Mehdinin halifeliğine kadar orada kaldı. Mehdi döneminde Nasr bin Muhammed bin Eşas Onu yakalamış ve Mehdiye göndermiştir.
Mervan öldürüldükten sonra Amir Mervanın hareminin bulunduğu kiliseye gitti. Mervan başlarına bir hizmetçi görevlendirmiş, ölürse onları öldürmesini emretmişti. Amir bu hizmetçiyle birlikte Mervanın hanımlarını ve kızlarını esir aldı, Salih bin Ali bin Abdullah bin Abbasa gönderdi. Onun huzuruna vardıklarında Mervanın büyük kızı şöyle dedi: “Ey Müminlerin emirinin amcası! Allah senin korumak istediğin şeyleri korusun. Biz senin kardeşinin ve amcaoğlunun kızlarıyız, dolayısıyla senin de kızların sayılırız. Zulmetmek yerine bizi bağışla.” Buna karşılık Salih: “Vallahi hayır, hiç birinizi yaşatmayacağım. Babanız benim kardeşim imam ibrahimi öldürmedi mi? Hişam bin Abdülmelik, Zeyd bin Ali bin Hüseyini ve Onun soyundan gelenleri Kufede öldürmedi mi? Velid bin Yezid, Yahya bin Zeydi ve sülalesini Horasanda öldürmedi mi? ibn Ziyad ed-Daiyy, Müslim bin Akili öldürmedi mi? Yezid bin Muaviye, Hüseyin bin Aliyi ve ailesini öldürmedi mi, Resulallahın haremlerini esir etmedi mi? Hüseyinin başını alıp beynini boşaltmadı mı? Sizi hangi sebepten hayatta bırakacağım?” dedi. Mervanın kızı yine affetmesini rica etti. Bu sefer Salih: “Affederim, fakat oğlum Fadlın hanımı olmayı kabul edersen.” dedi. Kızın: “Bundan daha büyük şeref olur mu? Fakat bizi Harrana kadar götürmeni rica ediyoruz.” demesi üzerine de onları oraya götürdü. Harrana girip Mervanın evlerini görünce çoluk çocuğu yüksek sesle ağlaştılar.
Bir rivayete göre, bir gün Bükeyr bin Muhammed Mervanla konuşuyordu. Bu sırada Amir bin ismail oradan geçti. Onu tanımıyordu, Dicleye gitti, su içti ve döndü. Bükeyr Onu çağırdı ve isminin ne olduğunu sordu. isminin Amir bin ismail bin Haris olduğunu söyleyince: “Müsliyeoğullarından olmalısın.” dedi. “Evet, onlardanım.” diye cevap verdi. Bükeyr bunun üzerine: “Vallahi, sen Mervanı öldüreceksin.” dedi. Amirin Mervanı öldürmeyi ideal haline getirmesinde bu sözün büyük tesiri oldu.
Mervan öldürüldüğünde altmış iki yaşındaydı. Altmış dokuz yaşında olduğu da söylenir. beyat almasından ölümüne kadar süren halifelik müddeti beş yıl on ay on altı gündür. Künyesi Ebu Abdülmelik idi. Annesi Kürt bir ümmü veled idi. Sahibi ibrahim bin Eşterdi. ibrahimin öldüğü gün Muhammed bin Mervan adı geçen cariyeyi kendisine alıkoydu ve Mervan ondan doğdu.
Bu yüzden Seffahın müsrifi Abdullah bin iyaş: “Arap Yarımadasının eşekleri ve sümüklü cariyeninOğlundan bizi kurtarıp Resulallahın amcasının oğullarını başımıza geçiren Allaha hamdolsun.” demişti.
Mervanın lakabı Himar (eşek) idi. Cadi denmesiyse şu yüzdendi:
Kuranın mahluk olduğuna ve kaderin insanların elinde olduğuna inanan Cad bin Dirhem mezhebini benimsemişti. Cad zındıktı. Meymun bin Mihran Mervana nasihat ederek: “Kubaz şahını senin inandığın mezhebe tercih ederim.” demiş, Mervan da: “Allah belanı versin, zaten verecek de.” demişti. Bunun üzerine Meymun Mervanın aleyhinde bulundu, Hişam da Onu aratıp yakalatarak Halid el-Kasriye gönderdi, O da Onu öldürdü. Halk bu mezhebe mensubiyetinden dolayı Mervanı kınadı.
Mervan beyaz tenli, ela gözlü, iri yapılı, sık ve beyaz sakallı, orta boyluydu. Cesur ve dirayetliydi, ancak dirayeti ve cesareti devrinin sona ermesine engelolamadı.