"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
İslam Tarihi - İbnül Esir
Mesnevi Şerif - Mevlana
Peygamberler Tarihi
Tabakat - İbn Sad
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Horasanda abbasi propagandası

Bu yılda Ebu Müslim el-Horasani, Horasandan imam ibrahimin yanına döndü. Horasana gidip geliyordu.
Yine aynı yıl ibrahim Ebu Müslimi görevli olduğu memleketin halkı ile ilgili bilgi almak için yanına çağırdı. Ebu Müslim seçtiği yetmiş kişi ile beraber Cemaziyülahirin ortalarında yola çıktı. Horasandaki Dandanakan denilen yere geldiklerinde huzuruna Kamil (veya Ebu Kamil)denilen birisi getirildi. Nereye gittiğini sordu, “Hacca.” diye cevap verdi. yalnız kaldıklarında Ebu Müslim Onu Abbasi taraftarı olmağa davet etti, O da kabul etti. Sonra Ebu Müslim Nesaya (veya Kabile) gitti, orada Nasr bin Seyyar adına valilik yapan Süleyman bin Kays es-Sülemi vardı. Oraya yaklaşınca geldiğini haber vermek için Fadl bin Süleyman et-Tusiyi Üseyd bin Abdullah el-Huzaiye gönderdi. Fadl Nesanın köylerinden birine girdi, orada Şii bir adama rastladı, Üseydi sordu. Adam sert bir şekilde: “O bu köyde bir baş belasıydı, Şii propagandacısı olduğu söylenen iki adamla birlikte valinin yanına gitti.” dedi. O ikisi ile Muhacir bin Osman, Ahcem bin Abdullah, Gaylan bin Fedale ve Galib bin Saidi yakaladı, sonra döndü, durumu Ebu Müslime haber verdi. Ebu Müslim bunun üzerine yolunu değiştirdi, Tarhan el-Hammalı Üseyde göndererek Şiilerden güç yetirebildiği kimseleri alıp gelmesini emretti. Üseyd gelince neler olduğunu sordu, O da: “Ezher bin Şuayb ve Abdülmelik bin Saad imamın sana yazmış olduğu mektupları getirdiler, bana bıraktılar ve çıkınca yakalandılar. Onları kimin götürdüğünü bilmiyorum.” dedi, Ebu Müslim de mektupları aldı.
Ebu Müslim sonra yoluna devam etti, Kumise geldi. Orada Beyhes bin Büdeyl el-ieli vardı, “Nereye gidiyorsunuz?” diye sordu, “Hacca.” dediler. Kumisteyken imam ibrahimin Ona ve Süleyman bin Kesire yazdığı mektubu aldı. Bu mektupta ibrahim Ebu Müslime: “Sana zafer sancağını gönderiyorum. Mektubumun sana ulaştığı yerden geri dön, hac için yanındakilerle birlikte Kahtabeyi bana gönder.” diyordu.
Ebu Müslim Horasana döndü, yanındaki mal ve eşyaları ise Kahtabe ile birlikte imama gönderdi. NeysabUra geldiklerinde yanına silahlı bir grubun lideri getirildi. Onlara ne yaptıklarını sordu, “Hacca gitmek istemiştik. Yoldaki bir takım olayları işitince korktuk.” dediler. Mufaddal bin es-Serki es-Sülemiye onları sıkıştırmasını emretti, sonra da onlarla yalnız başına görüştü ve Abbasi taraftarlığına çağırdı. Kabul ettiler. Oradan ayrılıncaya kadar onlarla kaldı.
Ebu Müslim Merve geldi. imamın açıktan propaganda yapılmasını emreden mektubunu Süleyman bin Kesıre verdi. Bazı kişiler ehl-i beytin temsilcisi olduğu için Ebu Müslime intisap ettiler ve AbbasHere itaate çağırınağa başladılar. Kendilerine katılan uzak yakın herkese haber gönderdiler ve Abbası propagandasını açıktan yapmalarını emrettiler.

Ebu Müslim Mervin Fenin (veya Fetin) köyündeki Ebu-Hakem isa bin Ayün en-Nakibin yanına gitti. Ebu Davud en-Nakib ve Amr bin Ayünü Ramazan ayında AbbasHer adına davette bulunmaları için Taharistan ve Belhe gönderdi. Adı geçen köye gidişi şaban ayında idi. Nadr (veya Nasr) bin Subeyh et-Temimı ve Şerik bin Gadıyyı ramazanda propaganda yapmaları için Merv-i Ruza gönderdi. Ebu Asım Abdurrahman bin Süleymi Talekana, Celim bin Atıyyeyi ise ramazanın son beş gününde propaganda yapmaları için Harezmdeki Ala bin Hureysin yanına gönderdi. Eğer bu tarihten önce düşmanları kendilerine engelolur veya saldırırlarsa kılıç çekip kendilerini korumalarını ve Allah düşmanlarıyla savaşmalarını emretti. Eğer düşmanları ile uğraşırken belirtilen vakitte görevlerini yapamazlarsa daha sonra yapacaklardı.
Ebu Müslim sonra Ebu-Hakemin yanından ayrıldı, Sefizence gitti ve ramazanın bitmesine iki gece kala Süleyman bin Kesırin yanına vardı. Kermanı ve Şeyban o esnada Nasr bin Seyyarla çarpışıyorlardı. Ebu Müslim propagandacılarını halk arasına dağıttı ve açıktan davete başladı. Bir gecede altmış köyün ahalisi yanında toplandı. Ramazanın bitmesine beş gün kala on dört zira uzunluğundaki bir mızrağın ucuna takılı olan Zili (gölge) isimli sancağı, onun yanına da kendisine gönderilen Sehab (bulut) adlı on üç zira uzunluğundaki sancağını dikti. Bu esnada: Kendileriyle savaşılanlara ve zulmedilenlere savaş için izin verildi. Allah onlara yardım etmeğe kadirdir. (Hacc, 39) ayetini okuyordu. Kendisi, Süleyman bin Kesır, Süleymanın kardeşleri ve köleleri, Sefizenc ahalisinden daveti kabul edenler siyahlar giydiler. O gece Rubu Harkan halkından olan kendi taraftarları için ateşler yaktılar. Bu onların bir alameti idi. Sabahleyin orada toplandılar. Gölge ve Bulut adlı sancaklanna verilen ismi şöyle yoruınladılar: Bulut yeryüzünü kaplar ve yeryüzü hiç bir zaman gölgesiz kalmaz. Ayl}en onun gibi kıyamete kadar yeryüzünde bir Abbası halifesi eksik olmayacaktır.
Propagandacılar daveti kabul edenlerle birlikte Ebu Müslimin yanına gittiler. ilk gidenler Tekadüm (Taberide Sekadüm olarak geçer) ahalisiydi. Ebul-Vaddanla gelmişlerdi; dokuz yüz yaya, dört yüz atlı idiler. Hürmüz ferre halkından da bir grup geldi. Tekadüm ahalisinden bin üç yüz yaya ve on altı atlı da Ebul-Kasım Muhriz bin ibrahim el-Cubani ile birlikte geldiler, aralarında davetçilerden Ebu-Abbas el-Mervezi vardı. Tekadüınlülerden bir grup tekbir getiriyor, öbür Tekadümlüler buna tekbir ile cevap veriyorlardı. Ortaya çıkmalarından iki gün sonra Ebu Müslimin askerleri Sefızence girdiler. Ebu Müslim Sefızenç Kalesine sığınıp kapılarını ve geçitlerini kapattı.
Ramazan bayramı gelince Ebu Müslim, Süleyman bin Kesire bayram namazını kıldınnasını emretti. Askerin ortasına bir minber dikildi, namaza hutbeden önce ezansız ve ikametsiz olarak başlamasını emretti. Emeviler önce hutbe okur, sonra ezan ve ikametle namaz kılarlardı. Ayrıca Ebu Müslim Süleymana, namaza başlayınca peş peşe altı tekbir aldıktan sonra Kuran okuyup yedinci tekbirde rükua gitmesini, ikinci rekatta da peş peşe beş tekbir aldıktan sonra Kuran okuyup altıncı tekbirle rükua gitmesini, hutbeye tekbirle başlayıp Kuranla bitirmesini emretti. Emeviler birinci rekatta dört, ikinci rekatta üç tekbir getirirlerdi.

Namaz bitince Ebu Müslim ve taraftarları neşeli bir şekilde hazırlanan yemeği yediler.

Ebu Müslim Handakta iken Nasr bin Seyyara mektup yazdığı zaman mektubuna “Emir Nasra” diye başlardı. yanında birçok kişi toplanıp kuvveti artınca mektupta kendi ismini önce yazmağa başladı.
Nasra şöyle bir mektup yazdı: “… Allahın isimleri yücedir. Kuran-ı Kerimde bazı kavimleri kınamıştır; Yeminlerin en kuvvetlisi ile Allaha yemin edip kendilerini azap ile korkutan bir peygamber gelirse milletlerin herhangi birinden daha çabuk doğru yola uyacaklarına ahdetmişlerdi. Fakat kendilerine azap ile korkutan bir peygamber geldiği zaman bu, onların haktan daha çok uzaklaşmalarına sebep oldu. Bu da yeryüzünde kibirlenmeleri ve kötü halleri yüzündendir. Halbuki fena bir kuruntu ancak sahibinin başına musalat olur. O halde evvelkilerin sünnetinden başka ne beklerler. Sen Allahın sünnetinde asla bir tebdil bulamazsın, sen Allahın sünnetinde asla bir tahvil bulamazsın. (Fatır, 42-43).

Nasra bu mektup çok ağır geldi, gözünün birini kırparak: “Bu, cevabı olmayan bir mektuptur.” dedi.
Ebu Müslim Sefızencde iken Nasr, Yezid isimli kölesini Ebu Müslimle savaşmak için gönderdi. Bu, Ebu Müslimin ortaya çıkmasından on sekiz ay sonraya tekabül eder. Ebü Müslim de Malik el-Heysem el-Huzaiyi gönderdi, Alin (veya Balin) denilen köyde karşılaştılar. Malik onları Resulallahın ailesinin hakimiyetini kabul etmeğe çağırdı, kabul etmediler, bunun üzerine savaşa girişti. iki yüz kişiydiler. Savaş sabahtan ikindiye kadar sürdü. Salih bin Süleyman ed-Dabbi, ibrahim bin Zeyd ve Ziyad bin isa Ebü Müslimin yanına geldiler, onları da Malike yardım etmeleri için gönderdi, ikindileyin oraya vardılar. Nasrın kölesi: “Bu gece bunların işini bitirmezsek yardım gelir, üzerlerine saldıralım.” dedi, saldırdılar. Savaş şiddetlendi. Abdullah et- Tai Nasrın kölesine saldırdı ve esir aldı. Bundan sonra adamları yenildi. Tai esirini kumandanlarıyla birlikte Ebü Müslime gönderdi. Ebü Müslim Nasrın kölesi Yezide iyi davrandı, yaralarını tedavi ettirdi, iyileşmeye yüz tutunca Ona:
“istersen yanımızda kalırsın, Allah sana doğruyu gösterir; istersen sağ salim efendine dönersin; fakat bizimle savaşmayacağına ve hakkımızda yalan söylemeyeceğine, burada gördüklerini dosdoğru anlatacağına dair Allahadına söz ver.” dedi. O efendisinin yanına dönmeyi tercih etti. Ebü Müslim dedi ki: “Bu adam iyi ve doğru yolda olan kişileri sizden uzaklaştıracak. Biz onlara göre islam yolunda değiliz.” Onlara göre puta tapmakla; mal, can ve namus dokunulmazlığına saygı göstermemekle suçlanıyorlardı.
Yezid Nasrın yanına gelince Nasr Ona: “Merhaba! Vallahi, onlar seni bizim aleyhimize geçirmek için hayatta bıraktılar.” dedi. Yezid: “Vallahi, tahmin ettiğin gibi. Haklarında yalan söylememem için bana yemin ettirdiler. Onlar aynen bizim namaz kıldığımız vakitlerde ezan ve ikametle namaz kılıyorlar. Kur an okuyorlar, Allahı çok anıyorlar, Resulallaha davet ediyorlar. Sen benim efendim olmana ve onların yanında kalmayıp senin yanına dönmeyi tercih etmeme rağmen onların davasının yükseleceğini zannediyorum.” diyerek karşılık verdi. Bu, aralarındaki ilk harpti.
Bu yılda Hazim bin Huzeyme Merv-i Ruzda galip geldi. Nasr bin Seyyarın amili öldürüldü.
Bunun sebebi şuydu: O Abbasoğullarının taraftarı olarak Merv-i Ruza gitmek istiyordu, Beni Temim buna engeloldular. Onlara: “Ben sizden biriyim, Merve gidip gelmek istiyorum, galip gelirsem orası sizin olur, eğer öldürülürsem sizin için mesele yok.” dedi. Bunun üzerine Ona engelolmadılar. Kunc-i Kustak denilen köyde askerini topladı. Ebü Müslimin yanından Nadr bin Subeyh de yardıma geldi. Hazim Mervlilere geceleyin saldırdı. Nasr bin Seyyarın oradaki amili Bişr bin Cafer es-Saadi öldürüldü. Zilkadenin başıydı. Hazim Ebü Müslime fetih haberini oğlu Huzeyme bin Hazim ile gönderdi.
Ebu Müslimin ortaya çıkışı hakkında şöyle bir farklı rivayet de vardır:
imam ibrahim Horasana gönderirken Ebu Müslimi Ebun-Necmin kızıyla evlendirdi, mehrini ödedi, nakiplere ona itaat etmelerini yazdı. Ebu Müslim Kufenin köylerinden Hutamiyeli idi ve idris bin Makıl el-iclinin kahyasıydı. Daha sonra sırasıyla Muhammed bin Alinin, Onun oğlu ibrahim bin Muhammedin, Muhammedin oğullarından bazı imamların emrinde çalıştı. Genç yaşta Horasana geldi, Süleyman bin Kesir Abbasi propagandası işini beceremeyeceğini düşünerek Onu kovdu.
Ebu Davud Halid bin ibrahim. Belh Nehrinin ilerisindeki bölgelerdeydi, fakat nerede olduğu belli değildi. Merve dönünce Ona imam ibrahimin mektubunu okudular. Ebu Müslimi sordu, Süleyman bin Kesirin Onu kovduğunu söylediler. Nakipleri topladı ve aralarında şöyle bir konuşma geçti.
Ebu Davud: – imamın gönderdiği kişi ve getirdiği mektup size geldi, siz ise Onu reddettiniz. Bu konuda gerekçeniz nedir?
Süleyman: – Yaşı genç, davet ettiğimiz kişiler ve kendimiz açısından bu işin üstesinden gelemeyeceğinden korktuk. Ebu Davud: – Aranızda Allahın, Peygamberi seçip bütün insanlara peygamber olarak gönderdiğini inkar eden birisi var mı?

N akipler (bir ağızdan): – Hayır!

Ebu Davud: – Allahın Ona haramım, helalini, kanunlarını ve haberlerini ihtiva eden, geçmiş ve gelecek şeyleri haber veren bir kitap gönderdiğine şüpheniz var mı?

Nakipler: – Hayır! Ebu Davud: – Peygamberin Allah tarafından verilen görevi tam manasıyla yerine getirdikten sonra vefat ettiğinde şüpheniz var mı?

Nakipler: – Hayır!

Ebu Davud: – Ona indirilen ilim Onunla birlikte mi gitti, yoksa o ilmi bıraktı da mı gitti?

Nakipler: – Bırakıp gitti. Ebu Davud: – Peki, o ilmi ehl-i beyti ve sülalesinin dışında birisine bıraktığını mı zannediyorsunuz?

Nakipler: – Hayır! Ebu Davud:

– Allahın ilim öğrettiği Resulallahın ilimdeki varislerinin ve Onun ilminin kaynağının bu ehl-i beyt olduğunda şüpheniz var mı?

Nakipler: – Hayır! Ebu Davud: – Görüyorum ki siz davanızda şüphe ettiniz ve onların davetini reddettiniz. Eğer bu adamın bu işi yapabileceğine inanmasalardı Onu göndermezlerdi. Yardım, dostluk ve haklarını yerine getirme hususunda onlardan şüphe edilmez,
Ebu Davudunbu sözleri üzerine Ebu Müslime haber gönderip Kumisten geri çevirdiler ve başlarına geçirerek itaatlerini ve bağlılıklarını bildirdiler.

Ebu Müslimin Süleyman bin Kesire karşı soğukluğu vardı, bunu Ebu Davuda devamlı söylerdi.

Horasanın her yerine propagandacılar gönderildi. insanlar kitleler halinde davete icabet ettiler, böylece Ebu Müslimin taraftarlarının sayısı gittikçe çoğaldı. Bütün Horasanda propagandacılar açıktan faaliyette bulunmağa başladılar. imam ibrahim 129 yılında Ona mektup yazarak hac mevsiminde haccetmesini, daveti açığa çıkarmasını, topladığı malları getirmesini, Kahtabe bin Şebibi de yanına almasını emretti. Ebu Müslim bu emre uyarak nakiplerden ve taraftarlarından bir grupla yola çıktı. Bu arada yolda iken imamdan, Horasana geri dönüp açıktan davete devam etmesini emreden bir mektup aldı. Malları Kahtabe ile göndermesindendaha önce bahsedilmişti. Cürcan yakınlarında konakladı. Halid bin Bermek ve Ebu Avni çağırttı. Topladıkları mallarla ve taraftarlarıyla birlikte geldiler, onları aldı ve imam ibrahime yolladı.