Akkal bin Şebbe anlatıyor:
Bir defasında Hişamın huzuruna girdim, üzerinde yeşil kürklü bir kaftan vardı. Horasana göndereceği için bana bazı şeyleri tavsiye ediyordu, ben ise o sırada kaftamın süzüyordum. Hişam bu durumu anlayıp sebebini sordu. Ben de: “Halife seçilmeden önce de sende böyle bir kaftan görmüştüm, şu anda sırtındaki kaftanın o olup olmadığını düşünüyorum.” dedim. Hişam: “Vallahi bu kaftan odur, bende gördüğünüz malların hepsi ve onların korunması size aittir.” dedi.
Akkal bin Şebbe Hişamın çok akıllı bir adam olduğunu söyler. Denildiğine göre, bir defasında hristiyan bir kişi Muhammed bin Hişamın bir çocuğunu döver ve başını yarar. Husayy da Muhammed adına giderek hristiyanı döver. Bu olayı Hişam duyunca Husayyı ister, Husayy ise Muhammede sığımr. Muhammed, Husayya: “Sana böyle yapmaman için emretmedim mi?” der, O da: “Evet, vallahi sen emrettin.” diyerek karşılık verir. Bunun üzerine Hişam Husayyı döver, oğlunu da azarlar. Abdullah bin Ali bin Abdullah bin Abbas der ki:
“Emevllere ait birçok sicil defteri (devavın) topladım, bunlardan hiç birisi Hişamın defterleri kadar sağlam ve doğru değildi.”
Rivayet edildiğine göre bir defasında Hişam beraberinde cariye, şarap ve barbat (gitara benzeyen bir çalgı) bulunan bir adamı yanına çağırtır ve:
“Tanburu bu adamın başında kırınız.” der. Orada bulunan bir ihtiyar adamın bu halini görünce ağlar: “Sabret.” der. Dayak yiyen adam ise: “Sen dayaktan dolayı ağladığımı zannediyorsun, halbuki ben Hişamın barbata tanbur demesinden dolayı ağlıyorum.” diye karşılık verir. Dövülen adam Hişama ağır hakarette bulununca da ihtiyar adam: “imamına böyle kötü sözler söylemen yakışık almaz.” diyerek adamı ikaz eder.
Anlatıldığına göre, Hişamın çocuklarından birisi bir defasında cumaya gelmez. Hişam sebebini sorunca: “Bindiğim hayvan öldü.” diye cevap verir. Hişam: “Yürümekten de mi acizsin?” der ve Onu bir yıl binek hayvamndan mahrum eder.
Yine anlatıldığına göre, valilerden birisi Hişama: “emirül-Müminine bir sepet şeftali gönderdim. ” diye yazar. Hişam da cevaben: “Gönderdiğin şeftalileri aldım. Onlar çok hoşuma gitti, yine gönder, size dua edeceğimden emin ol.” diye yazar.
Hişam kendisine mantar gönderen bir valisine de: “Kırk mantar geldi, fakat bazılarının içi bozulmuş. Bundan böyle bir şey gönderdiğinde ambalajını iyi yap ki zarar görmesinler ve birbirlerine temas ederek bozulmasınlar.” diye yazar.
Bir defasında da: “Sen korkak ve cimri birisisin, hilafetten hoşlanıyor musun?” denildiğinde: “Niye hoşlanmayayım? Ben yumuşak ve hoşgörülü birisiyim.” diye cevap vermiştir.
Anlatıldığına göre, Hişam RusMe (burası Kınnesrlnin bakımlı yerlerinden birisidir)de konaklamıştır. Daha önceki halifeler ve çocukları ise, taun hastalığından kaçarak Berriyye denilen yere giderlerdi.
Hişam Rusafeye konaklamak isteyince çevresinde bulunanlar: “Buradan çıkma, halifeler taun hastalığına yakalanmazlar, çünkü hiç bir halifenin bu hastalığa yakalandığı görülmemiştir.” dediler. Bunun üzerine halife: “Siz bunu benim üzerimde mi tecrübe etmek istiyorsunuz?” dedi ve Rusafede konakladı. Burası Romalılara ait bir şehir idi.
Anlatıldığına göre, Cad bin Dirhemin Hişam döneminde halkul-Kuran hakkındaki görüşlerini açıklaması üzerine Hişam Onu yakalayarak Irak valisi Halid Kasriye gönderip öldürülmesini istedi. Halid ise Onu hapsetti, fakat öldürmedi. Bu haber Hişama ulaşınca, Halide kızdı ve tekrar Cadı öldürmesini istedi. Halid bu kez de Onu hapisten çıkardı, Kurban bayramında namaz kıldırdıktan sonra, hutbesinin sonunda: “Evinize dönünüz ve kurbanlarınızı kesiniz. Allah keseceğiniz kurbanlarınızı kabul etsin! Ben ise bugün Cad bin Dirhemi kurban etmek istiyorum, çünkü O: Allah Musa ile konuşmadı ve ibrahimi dost edinmedi. diyor. Halbuki Allah Onun dediğinden beridir.” dedi ve hutbeden indi, daha sonra da Cadı kesti.
Yine rivayet edildiğine göre, Gaylan bin Yunus, (bu şahsın ibn Müslim olduğu rivayeti de vardır) kader hakkındaki görüşlerini Ömer bin Abdülaziz zamanında açıkladı. Ömer bin Abdülaziz Onu getirterek tövbe etmesini istedi. Gaylan da tövbe etti. Fakat bu şahıs Hişam zamanında yine bu konudaki eski görüşüne döndü. Bu defa Hişam Onu Nasr vasıtasıyla çağırttı. Emir verdi, bu kişinin elleri ve ayaklan kesildikten sonra idam edildi.
Rivayet edildiğine göre, Muhammed bin Zeyd bin Abdullah bin Ömer bin
Hattab Hişama geldi. Hişam Ona: “Benim seninle bir akrabalığım ve yakınlığım yoktur.” dedikten sonra: “Birisi Emirül-Müminin seni tammıyor. diyerek seni aldatmaktadır; halbuki ben seni tanıyorum, sen Muhammed bin Zeydsin. Burada kalma ve yanında olanları infak et. Benim seninle yakınlığım yok, ailenin yanına dön.” diye ilave etti.
Mücemma bin Yakup el-Ensari anlatıyor:
Bir defasında Hişam eşraftan birisine sövdü. Adam da Onu ikaz ederek:
“Sen yeryüzünde Allahın halifesisin, bana küfretmeye utanmıyor musun? dedi. Halife çok utandı ve: “Sen de bana küfrederek kısas yap.” dedi. Adam ise cevaben: “O vakit ben de senin gibi alçalmış olurum.” dedi. Halife: “Öyleyse onun karşılığında benden mal aL.” deyince adam: “Ben öyle de yapamam.” dedi. Halife: “Öyle ise alacağın malları Allah rızası için bağışla.” deyince de: “Allah rızası için sana bağışladım.” dedi. Hişam bunun üzerine utancından başım yere eğdi ve “Allaha yemin olsun ki, bundan sonra bu türlü bir şeyi tekrar etmeyeceğim.” dedi.