Bu yılda Endülüs Valisi Ukbe bin Haccac es-Sehlli öldü. Endülüs halkının Ukbeye karşı ayaklandıkları, Onu öldürdükten sonra yerine Abdülmelik bin Katanı geçirdikleri hakkında da bir rivayet vardır. Bu Onun ikinci valiliğidir. Abdülmelikin valiliğe gelmesi bu senenin safer ayında gerçekleşmiştir. Berberiler Afrikada 117. yılda zikrettiklerimizi yapmışlardı. Bunlar Bele bin Bişr el-Absiyi muhasara etmişlerdi. Bu yüzden Bele ve taraftarlarının durumu ağırlaştı ve giderek de bu muhasara şiddetlendi. Bu yıla kadar dayandılar. Bele, Abdülmelik bin Katandan kendisini ve taraftarlarını muhasaradan kurtararak Endülüse nakledecek gemiler istedi. Ayrıca kendilerine reva görülen şiddetten ve hayvanlarını Berberilerin talan ettiğinden bahsetti. Abdülmelik onların Endülüse gitme isteklerini kabul etmedi, ancak kendilerine yardım etmeyi vaat ettiyse de bunu yerine getirmedi.
Berberilerin Endülüste güçlü olduğunda ittifak edilmiştir. Abdülmelik Bele ve taraftarlarını Endülüse sokmağa mecbur kaldı. Bir rivayete göre ise, Abdülmelik, Belcin Endülüse alınması hususunda arkadaşları ile istişare etti. Arkadaşları bu hususta Abdülmelike olumsuz görüş beyan ettiler, ayrıca içine korku saldılar ve endişelerini belirttiler. Abdülmelik ise: “Ben Halifenin, Ordumu helak ettim. demesinden korkarım.” diyerek arkadaşlarının fikirlerine karşı çıktı. Abdülmelik Bele ve taraftarlarını bir yıl kaldıktan sonra Afrikaya tekrar dönmeleri şartıyla EndülÜse kabul edebileceklerini söyledi. Onların bu şartı kabul etmeleri üzerine kendilerinden rehine aldıktan sonra Endülüse girmelerine müsaade etti.
Bele ve taraftarları Endülüse gelince Abdülmelik ve buradaki Müslümanlar kuşatmadan dolayı onların uğramış oldukları kötü halleri, fakirlik ve çıplaklıklarını bizzat gördüler. Müslümanlar derhalonları giydirdiler ve ihsanda bulundular. Berberller birdenŞedune denilen yerde bunlar üzerine yürüdüler ve burada Bele ve taraftarları ile savaştılar. Bele ve taraftarları onları mağlup ettiler ve çoğunu öldürerek mallarım, hayvanlarım, silahlarını ganimet olarak aldılar. Böylece durumları düzeldi ve binebilecek hayvanlara sahip oldular.
Abdülmelik bin Katan Kurtubaya dönerek Bele ve taraftarlarının Endülüsü terk etmelerini söyledi. Bu isteğine olumlu cevap verdiler, ancak kendilerini daha önce muhasara altına alan Berberiler ile karşılaşmamak için CezıretÜl-hadra (Yeşil Ada)nın dışında başka bir yerden gidebilecekleri gemiler istediler. Abdülmelik oların bu isteklerini reddetti ve kendisinin sadece bu adada gemileri olduğunu söyledi. Bele ve taraftarları: “Biz Berberilere hedef olacak şekilde dönemeyiz ve onların bulundukları tarafa da gidemeyiz. Onların memleketlerinde bizi öldürmelerinden endişe ederiz,” dediler, ancak Abdülmelik gitmelerinde ısrar edince Bele ve taraftarları ayaklanıp savaşa girişerek Abdülmeliki yendiler, daha sonra da saraydan çıkardılar.
Bu olay Zilkade ayının ilk günlerinde vuku buldu.
Bele Abdülmeliki yenince arkadaşlarından Onu öldürmelerini istedi.
Abdülmeliki evinden çıkardılar, yaşının ilerlemesinden dolayı bu esnada Üzüntülü gözükmüyordu. Bele, Onu öldürüp astıktan sonra kendisi Endülüse vali oldu.
Abdülmelik öldürüldüğünde doksan yaşında idi. Oğulları Katan ve Ümeyye kaçtılar. Bunlardan birisi Marideye, diğeri de Sarakustaya sığındı. Bunların kaçmaları babalarının öldürülmesinden önce meydana gelmiştir.
Katan ile Ümeyye babaları öldürülünce ileride zikredeceğimiz şeyleri yaptılar.
Bu yılda Yusuf bin Ömer, Hakem bin Saiti Hişama göndererek kendisini Horasana vali tayin etmesini istedi. Kendisinin Horasan hakkında uzman olduğunu, orada daha önce bir çok iş yaptığını ve ayrıca Nasr bin Seyyara küfrettiğini de aynı elçiye söyledi. Hişam bu konu üzerine eğildi. Mukatil bin Ali es-Saadiyi huzuruna getirdiler. Mukatil, yüz elli Türkle Horasandan gelmişti. Hişam, Mukatilden Hakemin şahsı ve Horasanda yaptıkları hakkında bilgi istedi. Mukatil de cevaben: “Vergisi yetmiş bin olan Faryab adlı köyü istila ettiği için Haris bin Süreye kendisini yakalayıp kulağını kestikten sonra: Sen öldürmeye değmeyecek kadar alçak bir adamsın. deyip serbest bıraktı.” dedi. Hişam bunun üzerine Nasr bin Seyyarı Horasan Valiliğinden azletmedi.
Bu yılda Nasr bin Seyyar Ferganada ikinci gazvesini yaptı. Nasr Irakın yöneticisi Man bin Ahmer en-Nümeyriye, daha sonra da Hişama bir elçi gönderdi. Elçi Yusuf bin Ömeri geçerek Man bin Ahmere gelip: “Ey ibn Ahmer! Sakat olan bu kişi (Yusuf bin Ömer) sizin yöneticilerinizden daha mı üstün ki sizi idare ediyor?” diye sordu. O da: “Evet, öyledir.” dedi. Elçi Mana Yusuf bin Ömeri Hişamın yanında kötülemesini emretti. Man bin Ahmer: “Kötülükleri ile beraber benim ve kavmimin nezdinde çok güzel eserleri var, ben Onu Hişama nasıl kötülerim” diye cevap verdi. Fakat Elçi Hişama kötülemesi için ısrar etti. Man: “Pekiyi, ben Onu nasıl kötüleyim? Tecrübesini mi, itaatini mi, karakter ve siyasetini mi?” deyince Elçi: “Yusufun yaşlı olduğunu söyle.” dedi.
Man, Hişamın huzuruna girince Horasan Ordusunun cesaret ve itaatından bahsettikten sonra: “Ancak onların komutanları yok.” dedi. Hişam: “Yazıklar olsun. (Nasrı kastederek) Pekiyi Kinani ne yapıyor?” diye sordu. Man: “O güçlü ve sözü dinlenen bir adam; ancak Yusuf kendisine yaklaşılınadıkça hiç bir kişiyi tanımıyor ve sesini duymuyor. Yaşlılığından dolayı neredeyse kendisinden de hiç bir şey anlaşılamaz oldu.” dedi, Şubeyi bin Abdurrahman el-Mazini: “Vallahi yalan söylüyor; Yusuf bunaklığında korkulacak bir ihtiyar olmadığı gibi, sefahatinden endişe edilecek bir genç de değildir. O tecrübeli bir kişidir, vali olmadan önce Horasanın sınır ve savaş alanlarını idare etti.”, deyince Hişam, Manın Yusufu kötülemek niyetinde olduğunu anladı ve sözüne ilgi göstermedi.
Man Yusufa gelerek oğlunu Horasandan almasını söyledi. O da bunu kabul ederek haber gönderip ailesini hazırlattı. Nasr Horasana geldiğinde Mana ikram edip makamını yükseltti ve ihtiyaçlarını giderdi. Nasr bunu yapınca Kayslılara ağır geldi, kendisine gelerek özür dilediler.
Bu yıl haccı halka Yezid bin Hişam bin Abdülmelik yaptlrdı. Şehirlerdeki valiler önceki yıldaki valilerin aynısı idi.
Muhammed bin Vasi el-Ezdi el-Basri bu yıl içinde öldü. (127. yılda öldüğü rivayeti de vardır.) Yine bu yılda Sabit el-Bunani seksen altı yaşındayken öldü. (127. yılda öldüğü de söylenir.) Said bin Said el-Makberi de bu yıl ölenler arasındadır. (Adı Keysan idi. Ölümünün 125 ve 126. yılda olduğu da söylenir.) Bu yılda ölenlerden biri de Malik bin Dinar ez-Zahiddir.