"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Zeyd bin ali bin hüseynin zuhuru

Bu yıl içerisinde Mesleme bin Hişam Anadoluda savaşlar yapmış ve bazI kaleler fethetmiştir.
Zeyd bin Ali bin Hüseynin bu yılda, başka bir rivayete göreyse 122 senesinde öldürüldüğü söylenir. Biz şimdi Zeydin Hişama ve Ona beyat etmeğe karşı çıkışını zikredecek, 122 senesi olaylarında da öldürülüşünden bahsedeceğiz.
Zeydin Hişama muhalefet ediş sebebinde tarihçiler ihtilaf etmişlerdir.
Bunları sırayla zikredelim.
Zeyd, Davud bin Ali bin Abdullah bin Abbas ve Muhammed bin Ömer bin Ali bin Ebi Talib beraberce Irakta bulunan Halid bin Abdullah Kasrinin yanına geldiler. Halid bunlara hediyeler verdi ve Medineye döndüler. Yusuf bin Ömer vali olunca bu durumu Hişama bildirerek Halidin Zeydden Medinede on bin dinara bir arazi satın aldığını ve sonra bu araziyi tekrar iade ettiğini haber verdi. Hişam Medine Valisine mektup yazarak Zeyd ve diğerlerini kendi yanına göndermesini istedi. Hişam bunlara Yusufun bahsettiği şeyleri sordu Bunlar Halidin kendilerine hediye verdiğini ikrar, bunun haricinde söylenenleriyse yemin ederek inkar ettiler. Hişam bunları doğru bularak Iraka gidi Halide mukabele etmelerini emretti. istemeyerek de olsa gidip HiHidlc. görüştüler. Halid de doğrulayınca tekrar Medineye doğru hareket ettiler. Kadisiyye denilen yerde mala verdiklerinde Küfe ehli elçi göndererek Zeyd; çağırdılar, Zeyd de Küfeye döndü.
Başka bir rivayete göre, Halid; Zeyd, Davud bin Ali ve Kureyşli bir kaç kişiye emanet olarak bazı mallai bırakmış, Yusuf da bunu Hişama haber vermişti. Hişam bunları Medineden getirterek Halid ile yüzleştirmesi için Yusufa gönderdi. Yusuf Zeyde: “Halid sana bazı şeyler emanet ettiğini iddia ediyor.” dedi. Zeyd: “Minberde ecdadıma küfreden biri bana nasılolur da mal verir?” diye cevap verdi. Yusuf Halidi getirterek: “Zeyd senin kendisine hiç bir şeyemanet etmediğini iddia ediyor.” dedi. Halid (Zeyd ve Davuda bakarak) Yusufa: “Sen bu meselede kendi günahınla benimkini bir araya mı getirmek istiyorsun? Ben minberde kendisine ve atalarına kötü sözler söylediğim birine nasılolur da mal veririm?” dedi. Bu sözler üzerine Zeyd ve öbürleri Halide: “Bunu yapmağa seni zorlayan nedir?” deyince Halid: “Bu konuda bana işkence edildi, ben de bunu iddia ettim; sizin gelmenizden önce Allahın bir kurtuluş yolu göstereceğini ümit ettim.” dedi.
Zeyd ve beraberindekiler geri döndüler. Zeyd ve Davud Kufede kaldı. Başka bir rivayete göre, Zeyde emanet mal verdiğini iddia eden Yezid bin Halid Kasridir.
Hişam Zeyd ve beraberindekileri Iraka, Yusufun yanına göndermek isteyince Zeyd ve yanındakiler Yusufun zulmünden ve şerrinden korkarak kendilerini Ona göndermemesini istediler. Hişam: “Ben Ona size dokunmamasını yazarım.” diyerek gönderdi, fakat onlar yine de istemeyerek gittiler.
Yusuf bunları yüzleştirince Yezid: “Benim onlarda -az veya çok- hiç malım yok.” dedi. Yusuf: “Sen benimle mi, yoksa Emirül-Müminin ile mi dalga geçiyorsun?” diyerek Onu ağır bir şekilde cezalandırdı. Neredeyse Yezid ölecekti. Sonra bu sözü yayanları getirtip dövdürdü. Daha sonra Zeyd ve beraberindekileri yemine çektikten sonra serbest bıraktı, bunlar da Medineye döndüler. Zeyd Kufede kaldı. Zeyd kendini Yusufa göndermek isteyen Hişama şöyle demişti: “Eğer beni Yusufa gönderirsen sağ olarak bir daha görüşebileceğimizi sanmıyorum.” Hişam: “Gitmen gerekiyor.” deyince Zeyd gitmek zorunda kaldı.

Yine başka bir rivayete göre, Zeyd – Hişam anlaşmazlığının sebebi şudur:
“Zeyd, amcasının oğlu Cafer bin Hasan bin Hasan bin Ali ile Alinin vakıflarının idaresi konusunda münakaşa ediyordu. Bu konuda Zeyd Hüseyinoğullarından, Cafer ise Hasanoğullarından davacıydı. Valinin huzurunda sonuna kadar birbirlerini dava ettiler.

Cafer ölünce Abdullah bin Hasan bin Hasan Zeyd ile münakaşaya devam etti. Bir gün Medinede Halid bin Abdülmelik bin Harisin huzurunda münazara ettiler. Abdullah Zeyde sert bir dil kullanarak: “Ey Sindli kadının oğlu!” diye hitap etti. Zeyd gülerek: “ismail bir cariyeden olmasına rağmen bu cariye efendisinin ölümünden sonra sabretti. Hem de ondan başka sabreden yoktu.” Zeyd Abdullahın annesi Fatıma binti Hüseyni kastediyordu. Babası Hasan bin Hasandan sonra evlenmiştir. Zeyd sonradan pişman olmuş ve Fatımadan utanmıştı. Fatıma Zeydin teyzesiydi. Bir müddet teyzesi Fatımanın yanına gidememişti. Fatıma Zeyde haber göndererek: “Ey kardeşimin oğlu! Senin annen sana göre neyse Abdullahın annesi de Ona göre odur.” dedi. Abdullaha da şöyle dedi: “Zeydin annesi için söylediklerin ne kötüdür! O kavme dahil edilmiş ne iyi bir kadındır!”
Halid Zeyd ile Abdullaha: “Şimdi gidin, yarın gelin. Eğer ben sizin anlaşmazlığınızı sonuca bağlamazsam Abdülmelik soyundan olmayayım. dedi. Medine bir kazan gibi kaynamağa başladı. “Zeyd şöyle dedi, Abdullat. böyle dedi.” söylentileri dolaşıyordu.
Ertesi gün Halid mecliste oturdu, bu olaya sevinenler ve üzülenler toplandı. Halid Zeyd ile Abdullahı çağırttı. Karşılıklı birbirlerine ağır dil kullanmalarını istiyordu. Abdullah konuşarak yürüdü. Zeyd: “Ey Ebu Muhammed:

Acele etme, Zeyd eğer seni Halide dava ederse sahip olduğu şeyleri ıslah edecektir.” diyerek Halidin yanına geldi ve şöyle dedi: “Sen Peygambeiin soyunu, Ebu Bekir ve Ömerin toplamadığı bir iş için bir araya topladın.” Bu sözler üzerine Halid: “Bu sefıhe cevap verecek biri yok mu?” diye sordu. Ensardan Amr bin Hazm soyundan biri kalkarak: “Ey Ebu Türabın oğlu (Alinin oğlu) ve Hüseyinin sefıh oğlu! Valinin sana itaat etmesi gerekmediğini, bilakis sende hakkı olduğunu bilmiyor musun? dedi. Zeyd: “Sen sus Kahtanlı; biz senin gibilere cevap vermeyiz.” şeklinde karşılık verince adam: “Benden niçin yüz çeviriyorsun? Vallahi, ben senden hayırlıyım. Babam senin babandan, annem senin annenden hayırlıdır.” diye mukabelede bulundu. Zeyd buna güldü ve şöyle dedi: “Ey Kureyş aşireti! Bu din gitti, hasepler de gitti. Vallahi, toplumun dini gidecek, hasepleri gitmeyecek. ” Daha sonra konuşan Abdullah bin Vakıd bin Abdullah bin Ömer bin Hattab:

“Yalan söyledin ey Kahtanlı! Vallahi, o senden, annesi annenden, babası babandan hayırlı ve soyludur.” diyerek yerden bir avuç çakıl alıp yere çarptıktan sonra: “Vallahi, buna bizim sabnmız yoktur” dedi.
Zeyd, Hişam bin Abdülmelikin yanına gitti. Hişam Onu dinlemek istemedi. Zeyd haberleri anlattıkça Hişam altına: “Emirine dön.” diye yazıyor. Zeyd ise: “Vallahi, asla Halidin yanına dönmem.” diyordu. Uzun müddet bekleyişten sonra izin verdi ve bir hizmetçisine Ona hissettirmeden, fakat sesini işitebilecek şekilde izlemesini emretti. Zeyd iri yan, cüsseli biriydi. Yukarı çıkarken merdivenin bir basamağında durup: “Vallahi, dünyayı seven herkes zelil olmuştur.” dedi. Sonra Hişamın yanına çıkıp yemin ederek durumu anlattı. Hişam Onun sözlerini tasdik etmeyince: “Ey Müminlerin emiri! Allah hiç kimseyi kendi hükmüne nza göstermekten daha fazla yükseltmez; yine hiç kimseyi kendi hükmüne razı olmamaktan aşağı düşürmez.” dedi. Hişam: “Ey Zeyd! Senin hilafet arzusunda olduğun, onu istediğin söyleniyor. Sen bir cariyenin oğlusun, bu görev sana göre değiL.” dedi. Zeyd: “Sana verilecek bir cevap vardır.” deyince Hişam söylemesini istedi. Zeyd: “Hiç kimse Allahın gönderdiği bir peygamberden Allaha daha yakın ve Onun katında daha yüksek derecede olamaz. ismail bir cariyenin oğludur, kardeşiyse nesep ve hasep bakımından soylu bir kadının oğludur. Buna rağmen Allah ismaili kardeşine tercih ederek ondan insanların en hayırlısını çıkarmıştır. Hiç kimse bu şerefe nail olamamıştır; çünkü annesi ne olursa olsun dedesi Resulallah , babası Ali bin Ebi Talibdir.” dedi. Hişam Zeyde huzurundan çıkmasını söyleyince Zeyd: “Çıkıyorum, ama artık hiç hoşuna gitmeyen bir tavır takınacağım.” dedi. Salim Zeyde: “Ey Ebul-Hüseyn! Bunu sen açıklama.” dedi.
Zeyd Hişamın yanından çıkarak Kufeye gitti. Muhammed bin Ömer bin

Ali bin Ebi Talib Ona söyle dedi: “Ey Zeyd! Allahı anarak söylüyorum, sen kendi ehlinin yanına git, Kufe ehlinin yanına gelme, çünkü onlar sana vefa göstermezler.” Zeyd bunu kabul etmeyerek: “Suçsuz olduğumuz halde esirler alayederek bizi Hicazdan Şama, Cezireye, Iraka, Kas-ı Sakife çıkardılar.” dedi ve şu şiiri okudu: Beni ölümden korkutmağa çalışıyor; sanki ben dünya malından ayrıyım.

Ona şöyle cevap verdim: “Ölüm, bir su kaynağıdır; elbette ki ben o kaynaktan kasemi doldurup içeceğim. ” Eğer ölüm temsil edilecek olsaydı, benim gibi temsil edilirdi.
Ey babasız kalasıca! Hayanı, edebini takın ve bil ki öldürülmesem bile ben zaten öleceğim.
Sonra: “Allahaısmarladık. Benim Allaha ahdim var, eğer bir el bunlara itaat ederse ben yaşayamam.” diyerek O ndan (Muhammedden) ayrılıp Kufeye gitti. Orada bir müddet gizlice ikamet etti. Taraftarları ard arda gelip beyat ediyorlardı. Bunlar arasında Seleme bin Kuheyl, Nasr bin Huzeyme Absi, Muaviye bin ishak bin Zeyd bin Harise el-Ensari gibi isimler ve Kufenin ileri gelen kişileri bulunuyordu. Zeydin beyati şöyle idi: “Biz sizleri Allahın kitabına, Resulünün sünnetine, zalimlerle cihada, zayıfları müdafaaya ve mahrumlara yardıma, şu feyi ehline eşit olarak taksim etmeğe, zulmü kaldırıp ehl-i bey te yardım etmeğe çağırıyoruz. Bunlar üzerine beyat ediyor musunuz?” Onlar:
“Evet, beyat ediyoruz.” deyince Zeyd elini onların elleri üzerine koyarak:

Allahın ahdi, misakı, zimmeti ve Resulünün zimmeti ile taahlıütte bulunuyorsunuz. beyatime vefa göstereceksiniz, düşmanımla savaşacaksınız. Bana gizli ve aleni olarak samimi olup nasihat edeceksiniz.” dedi. Onlar yine: “Evet.” deyince ellerini birbirine sürerek: “Allahım şahit ol!” dedi. Kendisine on beş bin kişi (bir rivayete göre kırk bin kişi) beyat etti. Zeyd daha sonra arkadaşlarından savaş için hazırlanmalarını istedi. Zeyde vefa göstermek, Onunla beraber çıkmak isteyenler de geldiler. Zeydin bu durumu halk arasında yayıldı.
Bu anlatılanlar Zeydin Şamdan Küfeye gelip orada gizlenerek halktan beyat aldığını iddia eden rivayetlere göredir. Zeydin Halid bin Abdullah Kasri veya oğlu Yezid bin Halid ile yüzleşmek üzere Yusufb. Ömerin yanına geldiğini ileri süren görüşe göre ise Zeyd beraberinde Davud bin Ali bin Abdullah bin Abbas ile Küfede alenen ikamet etmiştir. Taraftarları bu esnada sürekli olarak Zeydin yanına gidip gelerek Onu başkaldırmağa teşvik etmişler ve: “Biz senin muzaffer olacağını ümit ediyoruz. Bu zaman Ümeyyeoğullarının helak olacağı zamandır.” demişlerdir Zeyd Küfede ikamet etmiştir. Yusuf bin Ömer Zeydi soruşturmağa başladığında kendisine Küfede olduğu söyleniyordu. Yusuf Onu getirtmek için adam göndermiş, Zeyd bunu kabul etmiş, fakat ağrılardan şikayeti yüzünden Küfede bir müddet daha ikamet etmek zorunda kalmıştı.
Sonra Yusuf Ona haber gönderdi ve istediği şeyleri satın alabileceğini söyleyerek getirmek istedi. Daha sonra Yusuf, Talha bin Ubeydullahı aralarında Medinede bu mülk ile ilgili bir davadan dolayı muhakeme edeceği gerekçesiyle, Zeydin Küfeden ayrılmasını istedi. Ona haber gönderip bir vekil tayin ederek Küfeden ayrılmasını bildirdi. Zeyd Yusufun durumuyla bu şekilde ilgilendiğini görünce Kadisiyyeye (bir rivayete göre Salebiyyeye) geldi. Küfe ehli de Zeydin peşinden geldiler ve: “Biz kırk bin kişiyiz, senden aynlanı kılıçlarımızla öldürürüz. Burada Şamlılardan pek az kişi var. Allahın izniyle bir kaç kabilemiz onlarla baş eder.” diyerek ağır yeminler ettiler. Zeyd:
“Beni yardımsız bırakıp babama ve dedeme yaptığınız gibi düşman eline terk etmenizden korkuyorum.” dedi. Onlar yardım edeceklerine yemin ettiler. Davud bin Ali Zeyde şöyle dedi: “Ey amcamın oğlu! Bunlar seni aldatmak istiyorlar. Onlar kendilerine senden daha emin olan deden Ali bin Ebi Talii yardımsız bırakıp öldürülmesine sebep olmadılar mı? Ondan sonra Hasana beyat edip daha sonra da saldırarak elbisesini yırtıp yaralamadılar mı:

Yemin ettikleri halde deden Hüseyini yurtlarından çıkarıp ve yardıillSız bırakıp öldürmediler mi? Sen onlarla asla dönme.” Küfeliler Onun bu sözlen üzerine: “Bu Davud senin üstün gelmeni istemiyor. Kendisinin ve ailesindeT” olanların bu işe sizden layık olduğunu zannediyor.” dediler.
Zeyd Davuda: “Bu hilafet işi onların elinde iken Muaviye deha ve zekası ile Aliyi öldürtmüştür. Hüseyini de Yezid öldürtmüştür. dedi, Davud da şu karşılığı verdi: “Onlarla döndüğün takdirde sana karşı en sert kişiler olmalarından korkuyorum. Sen daha iyi bilirsin.”
Davud Medineye gitti, Zeyd de Kufeye döndü. Zeyd dönünce Seleme bin Küheyl yanına gelip Resulallahın akrabası olduğunu zikrederek iyilikte bulundu. Sonra aralarında şu konuşma geçti:
Küheyl:

– Allahaşkına söyle, sana kaç kişi beyat etti? Zeyd:

– Kırk bin kişi. Seleme:

— Dedene (Aliye) kaç kişi beyat etmişti? Zeyd:

– Seksen bin kişi. Seleme:

– Sonra yanında kaç kişi kaldı? Zeyd:

– Üç yüz kişi. Seleme:

– Sen mi daha hayırlısın, deden mi? Zeyd:

– Elbette dedem. Seleme:

– Bu asrın insanları mı daha hayırlı, yoksa o asrın insanları mı? Zeyd:

– O asrın insanları daha hayırlıydı. Seleme:

– Daha hayırlı olan asrın insanları senden daha hayırlı olan dedene hıyanet etmişken sen bunların sana karşı vefa göstereceklerini mi umuyorsun?
Zeyd:

– Onlar bana beyat ettiler; artık bunun gereğini yapmak bana da onlara da vaciptir.

Seleme:

– Peki, benim bu şehirden çıkmama izin verir misin? Bir olay vukuunda nefsime hakim olabileceğimden emin değilim.
Zeyd Selemeye izin verdi, Seleme de Yemameye gitti. Abdullah bin Hasan bin Hasan Zeyde yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Küfeliler görünüşte cakalı ve mütekebbir, iç yüzleri itibariyle sönük, rahat zamanında kavgacı ve geçimsiz, savaş amnda sabırsız ve sebatsızdırlar. Dilleri ileri sürer, fakat kalpleri desteklemez. Bana peşpeşe davet mektupları geleli. onlara seslenmekten vazgeçtim; onlardan hem ümidim olmadığı, hem de uzak durmak için kalbime bir örtü giydirdim. Onlar Ali bin Ebi Talibin dediği gibidirler: “Eğer ihmal edilirseniz batarsınız, eğer muhasebe edilirseniz dağılırsınız. insanlar bir imam etrafına toplamrlarsa ona tan edersiniz, bir güçlükle karşılaştığınız zaman da gerisin geriye dönersiniz.”
Zeyd bu sözlerin hiç birisine kulak asmadı, halini değiştirmeden halktan beyat almağa ve baş kaldırmak için hazırlanmağa devam etti. Küfede Yakılb bin Abdullah Süleminin kızı ile evlendi. Yine Abdullah bin Ebil-Anbesi elEzdinin kızı ile de evlendi.

Bununla evlenmesinin sebebi şudur: Bunun annesi Ümmü Amr binti Sall şia davasında bulunuyordu. Zeydin yanına gelip selam vermişti. Kadın Zeydin yaşlarında, güzel biriydi. Zeyd ona evlenme teklifinde bulundu. Kadın: “Ben artık yaşlandım, benim benden daha güzel, daha beyaz bir kızım var.” dedi. Zeyd güldü ve onunla evlendi. Zeyd iyice ortaya çıkmadan önce Kufede bazen kendi evinde, bazen öbür hanımının evinde, bazen Absoğullarında, bazen Hindoğullarında, bazen Tağleboğullarında kalıyordu.