Bu yılda Esed, nehri geçti, Hakan kendisini karşıladı, fakat bu defa aralarında savaş cereyan etmedi. (Esedin Huttelden mağlup olarak döndüğü de rivayet edilmiştir.)
Esed kışı Surh Derede geçirmek istediğini söyleyerek hareket etti.
Bayraklarını gönderdi ve karanlık bir gecede Surh Dereye yürüdü. Hareket sırasında tekbir getirmeğe başladılar. Hakan: “Neleri var bunların?” diye sordu. Adamları: “Bu onların alamtidir, hareketlerinde böyle söylerler.” diye cevap verdiler. Ardından Hakan Gur ehlini toplayarak Esed ve ordusunun üzerine yürüdü, bir gün boyunca savaştılar.
Türklerden biri iki ordunun safları arasında yeke yek dövüşe başlamıştı.
Salim bin Ahvez, Nasr bin Seyyara: “Ben şu yiğit adamla yeke yek dövüşeceğim, onu öldürebileceğimi sanıyorum, böylece de Esedi memnun etmiş olurum.” diyerek dövüş yapan yiğit adama hücum edip yaraladı ve öldürdü. Dönüp geldi, biraz sonra: “Ben yine çıkacağım” diyerek çıktı, yine bir adam öldürdüyse de kendisi de yaralanmaktan kurtulamadı. Bu defa Nasr Salime:
“Sen dur, şimdi de ben dövüşe çıkayım.” diyerek çıktı, düşman arasına karışıp iki kişiyi öldürdü ve yaralı olarak geri döndü. Salime şöyle dedi: “Ne dersin. yaptıklarımız Onun (Esedin) hoşuna gitmiş midir?” Salimin: “Allah Onu hoşnut etmesin!” demesi üzerine de: “Hayır, vallahi!” diye karşılık verdi.
Bu sırada Esedin bir elçisi onlara gelerek: “Emir size şöyle söylüyor: Sizin bana yaranmak istediğinizi anladım, Allah ikinize de lanet etsin.” deyince Salim: “Amin, eğer bir daha yaparsak!” şeklinde cevap verdi.
Ertesi gün hücum edip Türkleri mağlup ettiler, ülkelerine hakim olarak çok sayıda esir ve ganimet ele geçirdiler.
Huttelde Müslümanların yiyeceği tükenmiş, açlıkla karşı karşıya kalmışlardı. Esed uşağıyla iki koç göndererek bunları beş yüz dirheme satmasını emretmiş, uşak gittikten sonra da: “Bu koçları alsa alsa ibn Şihhir alabilir” demişti. Uşak akşama doğru oraya varmıştı. Bunları pazarda gören ibn Şihhir beş yüz dirheme satın almış, birisini kesmiş, öbürünü de kardeşlerine göndermişti. Uşak bunları Esede anlatınca Esed ibn Şihhire bin dirhem göndermiştir. (ibn Şihhir, Osman bin Abdullah bin Şihhir Ebu Mutarriftir.)
Mesleme bin Abdülmelik bu yıl içerisinde Cezire bölgesi yakınlarındaki Rumlar ile savaşmış ve Kaysariyye (Kayseri)yi fethetmiştir.
ibrahim bin Hişam da Anadolu (Rum) kalelerinden birini bu yılda fethetmiştir.
Bükeyr bin Mahan aralarında Ammar Abbadinin de bulunduğu Abbasoğulları taraftarlarından bir grubu Horasana bu yıl içinde göndermiş, bunu birisi Horasan emiri Esed bin Abdullaha bildirmiş ve Esed de Ammarı yakalayarak ellerini ve ayaklarını kestirmiştir. Diğerleri kurtulmayı başararak Bükeyre dönmüş, bu durumu haber vermişler, Bükeyr de Muhammed bin Ali bin Abdullah bin Abbasa bildirmiş, Ali: “çağrınızı doğrulayan ve taraftarlarınızı kurtaran Allaha hamdolsun.” diye cevap vermiştir.
(107. yılolaylarında bu kıssa geçmişti. Orada Ammarın kurtulduğu nakledilmişti, burada ise yakalanıp ellerinin ve ayaklarının kesildiği rivayet edilmektedir. )
Bu yıl içerisinde Dabıkta bir yangın çıkmış; ekinler, hayvanlar yanmıştır.
Yine bu yılda Türk Hükümdarı ibn Hakan Azerbaycan üzerine yürümüş, orasını muhasara etmiştir. Haris bin Amr Tai karşı çıkmış, yapılan savaşta Türkler hezimete uğramışlar ve Haris Aras Nehrini geçinceye kadar bunların peşine düşmüştür. ibn Hakan tekrar geri dönmüş, savaşa girmiş, fakat yine yenilgiye uğramaktan kurtulamamış, bu defasında pek çok Türk katledilmiştir.
Abbad Ruayni muhakkim olarak Yemende ortaya çıkmış ve Yemen emiri Yusuf bin Ömer, Abbadı ve sayıları üç yüz civarında olan arkadaşlarını katletmiştir.
Muaviye bin Hişam bin Abdülmelik, Meymun bin Mihran ile beraber Şamlılarla savaşmış ve denizden Kıbrısa geçmiştir. Karada ise Mesleme bin Abdülmelik savaşmıştır.
Yine aynı yılda Şamda büyük bir veba salgını ortaya çıkmıştir.
Bu yıl hac emirliğini Medine, Mekke ve Taif Valisi olan ibrahim bin Hişam yapmıştır. Üst seviyedeki görevliler (amilier) geçen yıl zikri geçenlerdir.
Muhammed bin Kaab Kurtubi (bir rivayete göre 117 yılında ölmüştür. Peygamber zamanında doğduğu söylenir) Musa bin Muhammed bin Ali bin Abdullah (Anadoluda savaşan isanın babasıdır) yetmiş yedi yaşında iken, Kasım bin Muhammed bin Ebi Bekris-Sıddık (gözlerinin kör olduğu da söylenir) yetmiş veya yetmiş iki yaşında iken, Ebu Mütevekkil Ali bin Davud Naci, Ebu Sıddık Naci (asıl ismi Bekir bin Kays), Ebu Nadre Münzir bin Malik bin Kıta Nadri ve Kufe kadısı Muharib bin Disar Ktifi, hepsi bu yıl içerisinde ölmüşlerdır.