"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Kuteybenin kaşgar şehrini fethetmesi

Bu yıl içerisinde Kuteybe Kaşgar ahalisiyle savaşmış, onları Semerkandda bozguna uğratmak, zayıf bir duruma düşürmek için bir orduyla üzerlerine yürümüştür. Nehri geçtikten sonra bir adam görevlendirmiş ve kendisinden izinsiz geri dönmeğe çalışanlara engel olmasını emretmişti. Sonra Ferganeye geçmiş, isam Boğazına, Kaşgara kadar yolu düzeltmek üzere görevliler göndermişti.
Kaşgar, Çin şehirlerinin en yakınıdır. Kaşgara Kebir bin Fulan kumandasında bir ordu göndermiş, bu ordu pek çok ganimet ve esir ele geçirmiş, onları bağışlayıp Çin yakınlarına kadar ilerlemiştir.
Daha sonra Çin Meliki Kuteybeye bir elçi göndererek kendilerini ve dinlerini tanıtacak kıymetli birini yollamasını istemiş, Kuteybe de yakışıklı, tatlı dilli, güçlü, akıllı ve salih kimselerden on kişi seçmiş, bunların en güzel şekilde teçhiz edilmesini, kıymetli mallar verilmesini emretmiştir. Bunların arasında Hübeyre bin Müşemric el-Kilabi de vardı. Kuteybe onlara şu talimatı vermişti: “Çin Melikinin huzuruna girdiğinizde Ona, benim ülkelerine ayak basmadıkça, hükümranlıklarına son vermedikçe ve haraçlarını toplamadıkça buradan ayrılmamağa yemin ettiğimi bildirin.”
Bu grup Hübeyre başkanlığında hareket etti. Çin ülkesine vardıklarında Çin Meliki onları davet etti. Heyet hemen astarlı beyaz elbiseler, üstlük ve ayakkabılar giydiler, etrafına kavminin ulularını toplamış olan Çin Melikinin huzuruna çıktılar. Melik ve yanında bulunan diğer önemli kişiler Kuteybenin heyetiyle hiç konuşmadılar, bunun üzerine heyettekiler de toparlanıp kalktılar. Melik kendi yanında bulunanlara: “Bunları nasıl buldunuz, haklarında ne düşünüyorsunuz?” diye sordu, onlar da: “Tıpkı kadınlar gibiydiler, hepimizin şehveti kabardı.” diye cevap verdiler.
Ertesi gün Melik heyeti tekrar çağırdı. Bu sefer nakışlı elbiseler, ipek sarıklar, üzerinde çeşitli işlemeler bulunan elbiseler giyip huzura çıktılar. Melik bunları geri çevirdikten sonra arkadaşlarına; “Şimdi nasıl buldunuz?” diye sordu. Onlar “Şimdiki kıyafetleri erkek kıyafetine daha çok benzemiş.” diye cevap verdiler.
Üçüncü gün Melik onları tekrar huzuruna çağırdı. Heyet bu sefer de silahlarını kuşandılar; zırhlarım, miğferlerini giydiler, kılıçlarım, mızraklarını aldılar ve atlarına binerek geldiler. Çin Meliki onları böyle görünce adeta bir dağa benzetti. Heyet yaklaşınca mızraklarını toprağa saplayıp Melikin huzuruna geldiler. Tekrar geri dönmeleri söylendi. Melik arkadaşlarına: “Şimdi nasıl buldunuz?” diye sordu. Bu defa: “Bunlar gibisini görmedik.” diye cevap verdiler.
Akşam olunca Çin Meliki heyetin başkanını çağırttı. Hübeyre bin Müşemric geldi. Melik Hübeyreye: “Nüfuz ve saltanatımın büyüklüğünü ve sizi elimden hiç kimsenin kurtaramayacağım gördünüz. Sizler avucumda birer yumurta gibisiniz. Şimdi size bir şey soracağım, eğer doğru cevap vermezseniz hepinizi öldürtürüm.” dedi. Hübeyre: “Tamam, sor.” deyince, Çin Meliki ilk gün, ikinci gün ve üçüncü gündeki giyiniş ve tavırlarının sebebini sordu. Hübeyre: “ilk günkü kıyafetimiz ailemiz arasında giydiklerimizdir. ikinci gün emirlerimize güvendiğimiz için öyle giyindik. Üçüncü gün ise düşmanlarımız için giyindik.” şeklinde cevap verdi. Çin Meliki bunları duyunca: “Bunu çok güzel düşünmüşsünüz. Şimdi kumandanınıza çekip gitmesini söyleyin. Ben Onun arkadaşlarının az olduğunu, fazla kalabalık olmadıklarını anladım. Eğer çekip gitmezse, üzerinize bir ordu gönderir, hepinizi perişan ederim.” dedi. Hübeyre: “Süvarilerinin bir ucu senin ülkende, bir ucu ta zeytin yetişen yerlerde olan birinin ordusu, taraftarları nasıl az olabilir? Bizi ölümle korkutmana gelince; hepimizin belirlenmiş bir eceli vardır. O ecel geldikten sonra biz ondan ne korkarız, ne de kaçınırız. Üstelik kumandanımız sizin topraklarınızı çiğnemedikçe, hükümdarlığınıza son vermedikçe ve cizye almadıkça çekip gitmeyeceğine yemin etmiştir.” diye karşılık verdi.

Çin Meliki: “Biz Onun yeminini yerine getirmesini yağlayabiliriz.
Üzerine basıp çiğnemesi için ülkemiz toprağından gönderelim. Oğullarımızdan da bir kaç tanesini gönderelim, onları mühürlesin. Bir de kendisini hoşnut edecek bir cizye gönderelim.” dedi ve Kuteybeye hediyeler ile birlikte dört genç gönderdi, onları da çok güzel bir şekilde mükafatlandırdı. Bunlar Kuteybeye geldiler. Kuteybe cizyeyi kabul etti, gençleri reddetti ve toprağı çiğnedi.
Sevade bin Abdülmelik es-Selhlli şöyle demiştir:
Çine gönderdiğin heyette her hangi bir ayıp, kusur yoktur; eğer doğru yolu takip ettilerse.

Ölüm korkusuyla kirpikleri pisliğe karşı kapadılar; kerim olan Hübeyre müstesna. O emanet ettiğin mesajı yerine ulaştırdı ve sana, seni yemininden kurtaracak çare getirdi.
Kuteybe Hübeyreyi elçi olarak Velide gönderdi. Hübeyre Fars diyarına yakın bir yerde öldü. Sevade Onun için şu beyiHe başlayan bir mersiye söylemiştir:
Hübeyrenin yaptığı bütün işler Allah rızası içindir, O faziletli ve güzellik sahibiydi.

Bu gazve sırasında Velidin ölüm haberi Kuteybeye ulaştı.
Kuteybe savaşlarından döndükten sonra her yıl on iki kısrak, on iki adi at satın alır, bunları savaşa kadar elinde tutar, savaşa hazırlanacağı zaman bunları çok güzel bir şekilde besiye çeker ve gözcülerini, casuslarını bindirirdi. Casuslarını da iyi biniciler ve şerefli insanlar arasından seçer, yanlarına ise görüş sorup öğüt istediği, Arap olmayan birini katardı. Bir casusu göndereceği zaman bir sabife alır, buna mührünü basar ve iki parçaya ayırdıktan sonra. yarısını yanında alıkor, öbür yarısını casusa verirdi. Casuslara bu yarım sabifeyi tarif edeceği yere gömmelerini emrettikten sonra, doğru söyleyip söylemediklerini anlamak için başka birini gönderip bu sabifeyi oradan çıkarttımdı.
Bişr bin Velid eş-Şatiye bu yıl içerisinde çeşitli gazveler yapmıştır. Bişr gazvelerden döndüğünde Velid ölmüştü.