Bu yıl Sakifli Muhammed bin Kasım bin Muhammed bin Hakem bin Ebi Aldı Sind hükümdarı Zaher bin Sasaayı öldürmüş ve ülkesini ele geçirmiştir. Söz konusu bu Muhammed ile Haccacın nesebi ataları Hakemde birleşir. Haccac bin Yusuf Onu Sinde yakın serhade komutan olarak tayin etmiş, birlikte altı bin savaşçı göndermiş; çuvaldız, iğne ve ipliğe varıncaya kadar gerek duyduğu her türlü teçhizatını da sağlamıştı. Muhammed önce Mukrana geldi ve bir kaç gün kaldıktan sonra Kannezblira gidip orayı fethetti. Arkasından Ermaile varıp orayı da fethettikten sonra yola koyulup cuma günü Deybula vardı. Deybula vardığında asker, silah ve diğer araçları taşıyan gemiler de yanına ulaştı. Orada yerleşip hendeklerini açtı. Herkesi yerine yerleştirip Arus adlı bir mancınık kurmuş ve onun yanında da yardımcı kuvvet olarak beş yüz asker bırakmıştı.
Deybulda üzerinde uzunca bir gönder bulunan muazzam bir put vardı.
Gönderin üzerinde de rüzgar estiği zaman şehrin dört bir yanına dönebilen kırmızı büyük bir bayrak vardı. Put, üzerinde oldukça yüksek ve büyükçe bir kule bulunan muazzam bir binaya yerleştirilmişti. Bu kulenin üstünde ise bu gönder bulunuyordu. Onlara göre kendisine ibadet edilen her şey put adını alır.
Muhammed, Deybulu kuşatma altına aldı ve bu kuşatma uzun bir süre devam etti. Derken Anlstan atılan bir taş bu göndere isabet edip onu kırdı. Kafirler bunu uğursuz bir olayolarak değerlendirdiler. Daha sonra Muhammed onların kaleden çıktıklarını görünce üzerlerine yürüyüp hamleler yaptı ve sonunda onları tekrar şehrin içerisine kadar püskürttü. Verdiği bir emirle SUflara merdivenler dayandırttı, askerler de bu merdivenlere tırmanıp kaleye çıktılar. Kaleye ilk çıkan kişi Küfe halkından Muradlı birisi idi. Sonunda Deybul savaş neticesinde fethedildi. Üç gün süreyle halkı öldürüldü. Zaherin buradaki valisi şehri terk edip kaçtı. Muhammed burada dört bin Müslüman iskan ettirip camiini inşa ettirdikten sonra Birun üzerine yürüdü. Binln halkı daha önce Haccaca bir heyet gönderip onunla barış yapmış olduklarından Muhammedi çeşitli yiyecek ve erzak takdim etmek suretiyle karşıladılar ve Onu şehirlerinin içerisine aldılar. Muhammed daha sonra Birunu da bırakıp gitti. Yolu üzerindeki her bir şehri fethediyordu. Sonunda Mehran yakınlarında bir nehri geçti. Bu sırada Serbidesliler gelip Onunla barış yaptılar. O da onları belirli bir haraç ödemekle mükellef tutarak Sehban üzerine yürüyüp ora)! fethetti. Arkasından Mehran Nehrine doğru giderek bu nehrin orta kısmında bir yerde konakladı.
Zaher Muhammedin haberini alınca savaşmak üzere hazırlıklarını yaptı.
Diğer taraftan Muhammed Sedüsitana bir ordu gönderince buranın halkı eman ve barış talebinde bulundular. Muhammed onlara eman verdi ve belirli bir haraç ödemekle mükellef tuttu. Daha sonra Muhammed Mehranı Beladi tarafından geçerek köprü üzerindeyken elçiler vasıtasıyla hükümdarla haberleşti. Zaher acele edip arkasından Ona yetişmek istiyordu. Muhammed ve Müslümanlar Zaher ile karşılaştılar. Zaherin kendisi bir filin üzerinde olduğu gibi etrafını da filler çevirmiş bulunuyordu. Aralarında görülmemiş şekilde şiddetli bir çarpışma oldu. Zaherin kendisi filden inip piyade olarak çarpıştı. Akşama doğru öldürülünce kafirler bozguna uğradı, Müslümanlar da diledikleri şekilde onları öldürdüler. Zaheri öldüren bununla ilgili olarak şöyle der:
Atlılar da bilir, kılıçlar da Zdheri öldürdüğüm günü, Muhammed bin Kasım bin Muhammed de bilir. Geçtim topluluğu yara yara, Kılıcımla en büyüklerinin tepesine dikildim. Tozların alında yere yıkılmış bıraktım Onu, Yanakları yerde yastıksız yatıyordu.
Zaher öldürülünce Muhammed Sind ülkesini eline geçirmiş oldu. Ayrıca Raver şehrini savaş sonucu fethetti. Bu şehirde Zaherin bir hanımı da bulunuyordu. Esir alınmaktan korktuğu için kendisini cariyeleri ve bütün malıyla birlikte yaktı.
Muhammed daha sonra eski Brehmenabaz üzerine yürüdü. Burası Mansuradan iki fersah uzaklıktadır. Ancak o zaman Mansura henüz inşa edilmemişti, yerinde bataklıklar ve çalılıklar vardı. Savaştan kaçmış olan kafirler Brehmenabaza gelip sığınmışlardı. Muhammed ile savaştılarsa da sonunda Muhammed burayı da fethetti ve pek çok kişiyi öldürdükten sonra tahrip etti.
Daha sonra Muhammed Rur ve Bağrur üzerine gitmek amacıyla yola koyuldu. Savenderi halkı yolda kendisini karşılayarak eman istediler, O da eman verdi; ancak Müslümanları ağırlayıp misafir etmelerini şart koştu. Daha sonra buranın halkı da islamiyete girdiler.
Muhammed bundan sonra Besemede gidip halkla barış yaptı ve Rur şehrine vardı. Rur bir dağın tepesinde Sind şehirlerinden birisi idi. Bir kaç ay onları muhasara altında tuttuktan sonra kendisiyle barış yaptılar.
Oradan Sikkeye yürüdü ve burayı da fethettikten sonra Beyas Nehrini aşarak Multana vardı. Multan halkı kendisiyle çarpıştıysa da bilahare bozguna uğradılar. Arkasından Muhammed onları muhasara altına aldı. Birisi yanına gelerek şehre giden suyu nereden keseceğini gösterdi, O da suyu kesti. Susuzlukla karşı karşıya kalan şehir halkı kendiliğinden teslim olarak vereceği hükmü kabul edip şehirden indiler. Muhammed de savaşçıları öldürdü; çocukları, kadınları ve putun hizmetkarları olan din adamlarını esir aldı. Alınan bu esirlerin sayısı altı bin kişi idi. Ganimet olarak da pek çok altın ele geçirdiler. Alınan bu ganimet altınlar uzunluğu on, eni de sekiz zira olan bir odada toplandı. Altınlar buraya duvarındaki bir gedikten içeriye bırakılıyordu. O bakımdan Multan şehri “altın evli serhat” diye adlandırıldı. Multandaki puta çeşitli hediyeler sunuluyor ve pek çok yerden gelinip ziyaret ediliyordu. Buraya gelen ziyaretçiler saçlarını, sakallarını tıraş ediyorlar ve putun Peygamber Eyyub olduğunu sanıyorlardı.
Muhammedin yaptığı fetihler oldukça büyük ve başarılı idi. Haccac bu serhadin fethi için yapılmış olan harcamaların hesabını yapınca altmış milyon olduğunu, gelen ganimetlerin ise yüz yirmi milyon olduğunu görünce: “Altmış milyon kar ettik, ayrıca intikamımızı ve Zaherin de başını aldık.” dedi.
Daha sonra Haccac öldü. Muhammedin bundan sonraki durumlarından ise Yüce Allahın izniyle Haccacın ölümünden söz ederken bahsedeceğiz.