Abdurrahman Meskinde yenilip geri çekilince Sicistana doğru yola koyuldu. Haccac Onun peşine oğlu Muhammed ile Lahmlı Umare bin Temimi gönderdi. Ordu komutanlığını da Umareye verdi. Umare Susta Abdurrahmana yetişip bir süre çarpıştıysa da, Abdurrahman beraberindekilerle birlikte geri çekilip kaçtı ve Sabüra kadar geldiler. Orada bulunan Kürtler Abdurrahmanın etrafında toplandılar. Umare Akabede onlarla şiddetli bir şekilde çarpıştı. Sonunda Umare ve beraberindekilerin birçoğu yaralandı, Umare geri çekilip Akabeyi onlara bıraktı.
Abdurrahman Kermana varıncaya kadar yoluna devam etti. Umare de onların peşinden gidiyordu. Şamlıların bazıları Kerman geçitIerinden birinde bir kervansaraya girdi. Bu sarayın içinde Küfelilerden birisinin Yeşktırlu ibn Hillizenin uzunca bir şiirini yazmış olduğunu gördü:
Ne esefler, ne ahlar ediyorum; O karşılaştıklanmız yaktı yüreği. Dini de, dünyalığı da bıraktık, Hanımlan, çocukları teslim ettik yad ellere. Bizler dinine bağlı kimseler değildik ki, Musibetlere karşı sabredebilelim. Dünyalık peşinde kimseler de değildik ki, Din için olmasa bile bari onları koruyaZım. Yurtlarımızı bıraktık Aklı azgınlara, Kara Enbiltına ve Eşarilere.
Abdurrahman Kermana vardığında Kerman amili onu ağırlamak için gerekli hazırlıklarını da yapmış olarak yanına geldi. Daha sonra Abdurrahman Sicistana doğru yola koyuldu ve Zerence vardı. Zerenc amili şehrin kapılarını kapatıp Abdurrahmanın içeriye girmesine imkan vermedi. Abdurrahman bir kaç gün burayı fethetmek için kaldıysa da buna imkan bulamadığı için Büste gitti. Kendisi daha önce Büste Şeybanlı iyad bin Himyan bin Hişam es-Sedusiyi amil olarak tayin etmişti. iyad Abdurrahmanı güzel bir şekilde karşıladı ve onu misafir ederek ağırladı. Ancak arkadaşlarının gafıl oldukları bir şurada iyad Abdurrahmanı yakalayıp onu zincire vurdu. Böylelikle Haccacın yanında emniyet duyabilecek bir duruma gelmek istemişti.
Türklerin hükümdarı Rutbil Abdurrahmanın geldiğini haber aldığından Onu karşılamak için yola koyulmuştu. Ancak iyad Onu yakalayınca Rutbil Büst şehrinin yakınlarında durup iyada haber göndererek şöyle dedi: “Allaha yemin ederim, hoşuna gitmeyecek bir şey ile Onu rahatsız edersen, yahut da en basit bir zarar verirsen, ya da Ondan kıldan yapılmış bir ip parçası bile alacak olursan seni oradan indirip beraberindekilerle birlikte öldürmedikçe, çoluğunuzu çocuğunuzu esir almadıkça, mallarınızı da ganimet olarak elime geç irmedikçe buradan ayrılmayacağım.” Bunun üzerine iyad Ondan eman isteyerek Abdurrahmanı serbest bıraktı. Daha sonra Abdurrahman iyadı öldürmek istediyse de Rutbil Onu alıkoydu.
Bundan sonra Abdurrahman Rutbil ile birlikte Onun ülkesine gitti.
Rutbil Ona misafirperverlik ve saygı gösterdi, ikramda bulundu. Abdurrahman ile birlikte bulunan ileri gelenlerle komutanlar arasından Haccacın emanını kabul etmeyip her yerde Haccaca karşı düşmanlık bayrağını açmış, yenilgiye uğramış pek çok kişi Abdurrahmanı adım adım takip ederek Sicistana kadar vardılar. Bunların sayısı altmış bin kişi kadar olup Zerence kadar gelmiş ve Zerenci muhasara altına almış bulunuyorlardı. Bunlar Abdurrahmana mektup yazarak yanlarına gelmesini istediler ve aşiretlerinden olan kişilerle daha da güçlenmek gayesiyle Horasana gitmek istediklerini bildirdiler. Bunun üzerine Abdurrahman da onların yanına döndü. Kendisinin gelişine kadar onlara Abdurrahman bin Abbas bin Rabia bin Karis bin Abdülmuttalib namaz kıldırıyordu. Abdurrahman Rutbilin yanındayken onların mektuplarını alınca yanlarına gitti ve Zerenci fethettiler. Diğer taraftan Umare bin Temim de beraberindeki Şamlı askerlerle onların üzerine geliyordu. Abdurrahmana arkadaşları:
“Haydi, bizi Sicistandan alıp Horasana götür.” deyince Abdurrahman onlara şöyle karşılık verdi: “Orada Yezid bin Mühelleb vardır. O kahraman bir kişidir. Üstelik kendi hakimiyetini size bırakacak cinsten değildir. Oraya girecek olursak Yezidin kendisi bizimle çarpışacağı gibi, Şamlılar da bizim peşimizi bırakmayacaklardır. Bu durumda hem Horasanlılar, hem de Şamlılar aleyhimizde birlik olmuş olacaklardır.” Arkadaşları şöyle dediler: “Horasana gidecek olursak bize tabi olacaklar bizimIe çarpışacakların sayısından fazla olacaktır.”
Bunun üzerine Abdurrahman onlarla birlikte yola koyuldu ve Herata kadar geldiler. Ancak burada kendisiyle birlikte bulunan ileri gelen kişilerden birisi olan Kureyşli Ubeydullah bin Abdurrahman bin Semura iki bin kişi ile birlikte kaçtı. Bunun üzerine Abdurrahman beraberindekilere şöyle dedi: “Ben güvenlik içerisinde barınıyorken sizler bana mektup gönderdiniz ve: Bize gel. bizler şu anda birlik içerisindeyiz; belki düşmanımızIa çarpışırız. dediniz. Bunun üzerine kalkıp yanınıza geldim. Horasana gitmemi uygun gördünüz ve etrafımda toplanarak dağılmayacağınızı ileri sürdünüz. işte Ubeydullah gördüğünüz işi yaptı. Siz de nasıl istiyorsanız öyle yapınız. Ben de yanından geldiğim arkadaşıma geri dönüyorum.”
Bir grup kişi ayrılırken bir grup kişi de Onunla birlikte kaldı. Askerlerin çoğunluğu Abdurrahman bin Abbas ile birlikte kalarak Ona beyat ettiler. Abdurrahman bin Eşas Rutbilin yanına döndü, Abdurrahman bin Abbas ise Herat üzerine yürüdü. Orada Ezdli Rukar ile karşılaştılar ve Onu öldürünce Yezid bin Mühelleb üzerlerine yürüdü.
Denildiğine göre, Abdurrahman bin Eşas Meskinde yenilgiye uğradıktan sonra Ubeydullah bin Abdurrahman bin Semura Herata geldi. Diğer taraftan Abdurrahman bin Abbas ise Sicistana gitti. Abdurrahman bin Eşasın beraberinde olup da yenilgiden sonra kaçanlar Horasana doğru gittiler ve onlardar: yirmi bin kadarı Herata vardı. Orada Rukad ile karşılaştılar ve Onu öldürdüler. Bunun üzerine Yezid bin Mühelleb Abdurrahman bin Abbasa şöyle habe: gönderdi: “Ülke oldukça genişti ve sen benden daha gevşek birisini de bulabilirdin. Haydi, yönetici bulunmayan bir yere git. Ben seninle çarpışmaktan hoşlanmıyorum. Eğer mal da istiyorsan sana gönderirim.” Abdurrahman bin Abbas şu cevabı gönderdi: “Bizler buraya savaşmak için gelmediğimiz gibi. kalmak için de gelmedik; ancak dinlenmek istedik. Daha sonra seni bırakıp gideceğiz. Diğer taraftan bizim mala da ihtiyacımız yoktur. ”
Fakat Abdurrahman bin Abbas daha sonra haraç toplamağa başladı. Yen de bunu haber alınca: “Dinlendikten sonra gitmek isteyen bir kişi haraç toplamaz. ” diyerek üzerine gitti ve tekrar mektuplar yazdı: “Sen artık dinlendin ve şişmanladın, üstelik haraç da topladın. Topladıklarını ve onlardan daha fazlasını sana bağışlıyorum. Haydi, beni bırakıp git. Seninle çarpışmaktan hoşlanmıyorum. ” Ancak Abdurahman bin Abbas savaştan başkasını kabul etmedi Yezid ile birlikte bulunan askerlere mektuplar yazarak onları kendisine çekmeğe çalıştı ve yanına gelmeğe davet etti. Yezid bunu öğrenince: “Artık iş serzenişlerle halledilemeyecek kadar büyüdü.” deyip üzerine yürüdü ve Onunla çarpıştı. Arala-rında fazla bir çarpışma olmadan Abdurrahmanın yanında bulunanlar etrafından dağıldılar, ancak Abdurrahmanın kendisi ve beraberinde az bir grup direnmelerine devam ettilerse de daha sonra onlar da bozguna uğradı. Yezid onların takip edilmemesini emretti. Karargfıhlarında bulduklarını aldılar ve onlardan bazı kimseleri esir ettiler. Esir alınanlar arasında Saad bin Ebi Vakkasın oğlu Muhammed, Ömer bin Musa bin Ubeydullah bin Mamer, Abbas bin Esved bin Avf ez-Zühri, Hilkam bin Nuaym bin Kaka bin Mabed bin Zurare, Feyruz Husayn, Ubeydullah bin Mamerin azatlısı Ebul-Felec, Sevvar bin Mervan, Huzaalı Abdurrahman bin Talha bin Abdullah bin Halef, Ezdli Abdullah bin Fedale ez-Zehram gibi kimseler de vardı.
Abdurrahman bin Abbas Sinde giderken ibn Semura Merve geldi. Yezid de Merve dönüp esirleri Sebre ve Necde ile birlikte Haccacın yanına göndermeğe kalkıştı. Onları Haccacın yanına göndermek isteyince kardeşi Habib Yezide şöyle dedi: “Abdurrahman bin Talhayı da esirlerin arasında Haccaca gönderirsen Yemenlilerin yüzüne nasıl bakacaksın?” Yezid şöyle cevap verdi:
“Bildiğin gibi bu Haccacdır, kimse Ona itiraz edemez.” Bunun üzerine Habib: “Sen şimdiden azledilmeyi göze al ve gönderme, çünkü Onun bize karşı büyük bir iyiliği vardır.” deyince. Yezid kardeşine: “Bu da neymiş?” diye sordu, Habib ise şöyle dedi: “Mühelleb Mescidul-Cemaada yüz bin dirhem vermekle mükellef tutulmuş, Talha Onu babamızın yerine ödemişti.” Bunun üzerine Yezid Onu serbest bıraktı. Ayrıca Yezid Ezdli olması hasebiyle Abdullah bin Fedaleyi de Haccacın yanına göndermedi, geriye kalan esirleri Haccaca gönderdi.
Esirler Haccacın yanına getirilince Haccac hacibine: “Sana: Bunların efendilerini getir. diyecek olursam, sen de yanıma Feyruzu getir.” diye emir;erdi. Feyruz, Vasıt şehri inşa edilmeden önce Vasıtın yerinde kamış evlerde kalıyordu. Haccac hacibine: “Bana onların efendilerini getir.” deyince hacip Feyruza: “Kalk!” dedi. Feyruz ayağa kalktı, hacip de alıp götürünce Haccac şöyle sordu: “Ey Osmanın babası! Sen niye bunlarla birlikte ayaklandın? Allaha yemin ederim, ne etin onların etinden, ne de kanın onların kanındandır.” Feyruz: “Herkesi kuşatan bir fitne oldu bu.” deyince Haccac: “Bana sahip olduğun malları yazdır.” diye karşılık verdi. Feyruz: “Ey adam! Yaz bakayım: Bir milyon, iki milyon… ” deyip pek çok servet zikretti. Haccac kendisine: “Peki,. ütün bu mallar nerede?” diye sorunca Feyruz: “Yanımdadır.” diye cevap verdi. Haccac: “O halde onları bize ver.” deyince Feyruz: “O takdirde kanımın akıtılmayacağından emin olabilir miyim?” diye sordu. Haccac şu cevabı verdi:
“Allaha yemin ederim, sen hem bu mallan ödeyeceksin, hem de daha sonra seni öldüreceğim.” Feyruz bunun üzerine şöyle dedi: “Hem kanım akıtılacak, hem de malım alınacak… Allaha yemin, ederim, bunların ikisi bir arada olamaz.” Bu sözlerinden sonra Feyruz Haccacın emri ile bir kenara alındı.
Haccac daha sonra Saad bin Ebi Vakkasın oğlu Muhammedi huzuruna getirterek şöyle dedi: “Ey şeytanın gölgesi, ey insanların en akılsızı ve en mütekebbiri! Sen Muaviyenin oğlu Yezide beyatten yüz çevirir, Hüseyine ve ibn Ömere benzemeye çalışırsın. Üstelik daha sonra açıktan açığa da hücum ettin.” Haccac bir taraftan bunları söylüyor, diğer taraftan da elindeki bir değnek ile Muhammede vurup duruyordu. Sonunda Onu yaraladı ve Muhammedin vücudundan kan akmağa başladı. Daha sonra emir vererek öldürttü.
Haccac sonra Ömer bin Musanın getirilmesini söyleyerek Ona şöyle dedi: “Ey kadının kölesi! Seri dokumacının oğlunun (ibnul-Eşası kastediyor) başında elindeki demir çubukla dikilir ve Onunla birlikte hamamlarda şarap içersin ha!” Ömer şu karşılığı verdi: “Allah emirin iyiliğini versin! Bu iyiyi de, kötüyü de kuşatan bir fitne oldu. Biz de Ona giriverdik. Şimdi bize karşı Allah sana imkan vermiş bulunuyor. Affedersen bu senin hilmin ve faziletin olacaktır, cezalandırırsan zalim ve günahkar kimseleri cezalandırmış olursun.” Haccac Onun bu sözleri üzerine: “Bu fitnenin iyileri de kuşattığını söylemen yalandır. Doğru olan onun ancak facirleri ve kötüleri kuşattığıdır iyiler bundan muaf kalmışlardır. Senin bu itirafının ise belki sana faydas: dokunabilir.” şeklinde konuştu. Herkes Onun ölümden kurtulacağını sanmıştı. ancak Haccac daha sonra emir verdi ve öldürüldü.
Daha sonra Haccac Hilkam bin Nuaymın getirilmesini istedi ve O şöyle dedi: “Sen ibnul-Eşasın taleplerini hoş karşıladın mı? Onunla birlikte olmaktan ne ümit ettin?” Hilkam şöyle karşılık verdi: “Onun hükümdar olmasını ve dolayısıyla Abdülmelikin seni Iraka vali yaptığı gibi Onun da be Iraka vali yapmasını ümit ettim.” Haccac emir vererek Onu da öldürttü.
Haccac sonra Abdullah bin Amiri istedi. Abdullah yanına gelince Hac<± Ona şöyle dedi: "Eğer ölümden kurtulacak olursan gözlerin cenneti görmesin." Abdullah şu karşılığı verdi: "Allah ibn Mühellebe yaptıklarının karşılığını versin." Haccac: "Ne yaptı ki?"diye sorunca Abdullah bin Amir şu beyitieri okudu: Çünkü o ailesini kurtarmak için aklını kullanırken, Mudarlıları ise zincirleriyle sana doğru itti.
Senin yakınlarını feda edip kendi ailesini ölümden kurtardı, Çünkü senin yakınların onca daha tehlikelidir.
Bu sözler Haccacı küplere bindirdi ve kalbinde oldukça yer etti. Abdullaha da: "Sen kim, bu sözler kim." dedi ve emir vererek öldürttü. Bu söyledikleri Haccacın hatırından gitmedi ve sonunda Yezidi Horasan Valiliğinden alıp hapsetti.
Daha sonra Haccac emir verdi, Feyruza işkence yapıldı. Feyruz ortadan bölünmüş kamışlara bağlanıyor ve bunların üzerinde bağlı olarak yaralanıncaya kadar çekiliyor, sonra yaralarına sirke dökülerek işkence ediliyordu. Ölümünün yaklaştığını anlayınca işkenceciye şöyle dedi: "Benim ölümden kurtulmam mümkün değil. Yalnız benim bazı kimselerde alınacak emanetlerim var. Bunların size getirilmesine ebediyen imkan kalmayacak. O bakımdan beni halkın önüne çıkart ki benim hayatta olduğumu bilsinler ve bu malları getirip ödesinler." işkenceci durumu Haccaca bildirince Haccac da: "Olur, Onu halkın önüne çakar." dedi. Bunun üzerine Feyruz şehir kapısına çıkartıldı ve halkın arasında şöyle bağırdı: "Beni tanıyan tanır, tanımayanlar da benim Feyruz Husayn olduğumu bilsinler. Benim bazı kimselerde alacak mallarım vardır. Kimden alacağım varsa, o onundur, helal ediyorum. Hiç kimse benim bu alacaklarımdan ve emanetlerimden bir dirhem bile ödemesin. Burada bulunanlar bulunmayanlara bildirsin." Daha sonra Haccac emir verdi ve Feyruz da öldürüldü.
Haccac aynı şekilde Kindeli Ömer bin Ebi Kurranın da öldürülmesini emretti. Ömer soylu bir kişi idi.
Haccac Hemdanlı Aşanın da getirilmesini emretti ve Ona şöyle dedi:
"Ey Allahın düşmanı! Haydi, bana: "Eşec ile Kayslılar arasında." diye başlayan kasideni oku." Aşa: "Hayır, onu değil, senin için söylediğim kasidemi okuyayım." deyince bu sefer Haccac: "iyi, o zaman onu oku." dedi. Aşa kasidesini okumağa başladı:
Allah nurunu tamamlayarak fasıkların Ateşi sönsün istedi, başka bir şeyi değil. Hak ehline her yerde zafer vermek Ve kaçkınların kılıçlarına isabet vermemek, lrakı ve Iraklıları zelil etmek diledi; Çünkü onlar çok sağlam ahitleri bozdular, Çok büyük bir bidat çıkardılar.
Sözleri asla Allaha yükselemez, beyat üstüne beyat bozdular. Bugün verdikleri sözde yarın durmuyorlar, Rableri korku doldurmuş kalplerine. Onlar ancak tehditle başkasına yaklaşırlar; Ne sözleri doğrudur, ne de sabırlan var, Fakat övünüp dururlar ve ileri giderler.
Nasıl buldun Allahın topluluklannı dağıtmasını? Her tarafta dağıtıp sürgün edişini?
Ölenleri sapıklık ve fitne ölüşüdür, Ordulan ise zelil düştü, kovalanıyor. Sabah ibn Yusufun üzerine yürürken, Parlak yanaklannı titrerken gördük. iki hendeği de aşıp yanına vardık;
Evet aştık ve ölüme tuzak kurduk. Haccac ise saflarımızın önünde bizimle çarpıştı; Öyle ki, buna bir zaman tayin etmemişti. Beraberinde öyle bir saf vardı ki, ölüm Parıldayan miğferlerinde idi onların. Bizler de onlara karşı Şeravra dağlan gibi Saflarla yürüdük, gittik.
Vakit kaybetmeden HaccCıc çekti kılıcını, Biz ise toptan geri geri dönüp dağıldık. Haccac zaten her savaşta Sancağı zafere alışmış birisidir. Süfyanın atlıları bir hücum yaptı ki bize, Ellerinde çelikten mızraklanyla. Süfyan bayrak gibiydi sanki, onlara yol gösteren; Etrafında Huzaalı yaşlılar ve tüysüzler vardı. Onlara: "Hamle yapın!" deyince birlikte hamle yapar, Mızraklar çekip geliverirler. Müminlerin emirinin asker ve atlıları Geldiler üzerimize, böylece aziz ve müeyyed oldu O. Müminlerin emirine kutlu olsun, Kıskanç kimselere karşı kazandığı zafer.
Bunlar yöneticilerin azgınlıklannı ileri sürdüler, Ama kendileri azgınların azgınıydılar. Mervanoğullarını en iyi yönetici gördük biz, Tüm insanlardan daha faziletli ve iyidirler. Kureyşin en hayırlılan ve en iyileridirler, Peygamber Muhammed hariç, hepsinden.
Bizler işlerin sonunu düşünmesek de, Müminlerin emirinin doğruya yönelttiğini görüyoruz. O, açıktan Allahla savaşanlara galip gelecektir; Hile yaparlarsa o hem daha güçlü, hem daha tedbirlidir. işte Allah hasta kalbli olanları ve nifaka Dost olan inkarcıları böyle saptırır. Bunlar ailelerini, mallarını geride bıraktı, CilMblarıyla ve sessiz sedasız hanımlarını. Sesleniyorlar onlara gözyaşları dökerek, Yanaklarına yaşlarla sürmeleri akarak:
"Hem sözde durmamak, hem isyan, hem de zillet mi? Küçük düşürenleri Allah küçük düşürsün ve uzak etsin. " Muhammedin yavrusu iki şehir halkına da uğursuzluk getirdi; Allahın Nuceyre ve halkına uğursuzluk getirdiği gibi,
O da uğursuzluk getirdi bizlere.
Bunun üzerine Şamlılar: "Gerçekten güzel söyledi, Allah da emire iyiliğini versin." deyince Haccac onlara: "Hayır, güzel söylemedi. Siz bu sözleriyle neyi kastettiğini bilmiyorsunuz." dedikten sonra Aşaya dönüp şöyle dedi: "Ey Allahın düşmanı! Allaha yemin ederim ki bu sözlerinden dolayı seni övmeyeceğiz. Sen gerekli zaferi elde edemediğinize üzüldüğün için bu sözleri sıraladın ve arkadaşlarını bize karşı kışkırtmak için bunları söyleyip durdun. Biz sana bunu sormadık. Senden: "Eşec ile Kays Bazih arasında" diye başlayan şiirini istemiştik." Bunun üzerine Aşa onu okudu ve: "Babasına da, çocuğuna da bravo!" deyince Haccac: "Allaha yemin ederim ki bundan sonra hiç bir şeye bravo diyemeyeceksin." deyip emir verdi ve boynu uçuruldu.
Bu beyitlerde sözü edilen kişilere gelince: Süfyan dediği kimse Kelbli Süfyan bin Ebred olup Şam askerlerinin komutanlarından birisidir. "Muhammedin yavrusu" ifadesiyle kastettiği kişi Abdurrahman bin Muhammed bin Eşastır. Eşec dediği kişi Muhammed bin Eşastır. Kays, Makil bin Kays er-Reyamdir. Abdurrahman bin Muhammedin anne tarafından dedesidir. "Allahın Nuceyre ve halkına uğursuzluk verdiği gibi" sözlerinden maksat şudur: Abdurrahmanın dedesi olan Eşas bin Kays, Peygamberin vefatından sonra irtidat edip de Kindeliler Ona tabi olunca Müslümanlar da onları Nuceyr
enilen yerde muhasara ettiler ve yakalayıp öldürdüler. Bu olaydan, irtidat edenlerle yapılan savaşlardan söz ederken bahsedilmişti.
Denildiğine göre Haccaca iki esir getirilmiş, her ikisinin de öldürülmesini emretmişti. Bunlardan biri: "Beni öldürmemen gerekir." deyince Haccac Ona: "Nedenmiş o?" diye sormuş, adam da şu cevabı vermişti: "Bir gün Abdurrahman senin annenden kötü bir şekilde söz etmiş, ben de Ona böyle yapmamasını söylemiştını." Haccac: "Peki, bunu bilen kimse var mı?" diye sormuş. O da: "işte bu diğer esir bunu biliyor." demişti. Bu sefer Haccac ikinci esire durumun böyle olup olmadığını sormuş, o da doğru söylediğini belirtmişti. Bunun üzerine Haccac ikinci esire: "Peki, sen neden Onun yaptığının aynısını yapmadın?" diye sormuş, ikinci esir de şöyle sormuştu: "Peki, doğru söylersem bunun faydası olur mu ki?" Haccac: "Evet." demiş, bunun üzerine de ikinci adam şöyle konuşmuştu: "Sana ve senin kavmine olan buğzuın beni öyle bir şey yapmaktan alıkoydu." Bunun üzerine de Haccac: "Bunu yaptığı için, bunu da doğruluğu dolayısıyla serbest bırakınız." demişti. Denildiğine göre, Ensara mensup bir kişi Ömer bin Abdülazizin yanına gelip: "Ben filanın oğlu filanım. Benim filan dedem Bedir Günü, filan dedem Uhud Günü öldürüldü." diyerek geçmişlerinin menkıbelerini anlatmağa başladı. Bunun üzerine Ömer, Anbese bin Said bin Asa bakıp şöyle dedi: "Bu menkıbeler, Allaha yemin ederim, ne Meşkin gününün, ne Cemacim gününün, ne de Rahit gününün menkıbeleridir. "