Şebıb Harba adında bir kasabaya vardı ve: “işte sizin düşmanınız bir savaşa girecektir.” dedi. Daha sonra oradan AkarkCıf denilen yere gitti. Süveyd bin Süleym Ona şöyle dedi: “Ey Müminlerin emiri! Sen şu uğursuz ismi taşıyan kasabadan başka bir yere gitsen nasıl olur?” Şebıb Onun bu sözüne şöyle karşılık verdi: “Sen de mi bu işte bir uğursuzluk görüyorsun? Allaha yemin ederim, ben düşmanımın üzerine yalnız ve yalnız buradan gideceğim. Bunun uğursuzluğu bizim düşmanlarımıza olacaktır ve kesilecek olanlar Allahın izniyle onlar olacaktır.”
Şebıb daha sonra AkarkCıftan ayrıldı ve Haccacdan önce KUfeye varmak istedi. Urvenin mektupları Haccaca peşpeşe gidiyor ve Haccacın çabucak yanına gelmesini teşvik ediyordu. O sebeple Haccac hızlı yol aldı ve ikindi vaktinde Kufeye vardı. Şebıb ise Sebhaya akşam namazında varabildi. Az bir şey yedikten sonra atlarına bindiler, Kufeye girdiler ve KUfenin pazarına kadar vardılar. Şebıb sarayın kapısına elindeki demir çubukla vurdu ve büyük bir iz bıraktı. Daha sonra kapının önünde oturmak için yapılmış yüksekçe yere çıkıp şöyle dedi:
Aslen SemMlu olan şunun bunun çocuğu! Yok, hayır; babalarının babasının Yakdum olduğu söyleniyor.
Şebib bu sözleriyle Haccacı kastediyordu, çünkü bazıları: “Sakifliler Semud kavminin kalıntılarıdır.” derken, diğer bazı kimseler de: “Onlar iyadlı Yakdumun soyundandır.” diyordu.
Bundan sonra Ulucamiye gittiler. Camide namaz kılan kimseler vardı.
Vadili Akıl bin Muşab, Sakifli Adiy bin Amr ve Ebu Leys bin Ebi Süleymi öldürdüler. Daha sonra güvenlik kuvvetlerinin başında bulunan Havşebin evine giderek: “Emir Onu istiyor.” dediler. Havşeb atına binmek istediyse de onları tanımayınca yanlarına çıkmadı. Bu sefer Ona ait bir köleyi öldürdüler. Daha sonra Süveyd Şeybanlı Cahhaf bin Na-bitin yanına gidip şöyle dedi:
“Aşağıya in de çölde senden almış olduğum makaranın bedelini ödeyeyim.” Cahhaf şöyle dedi: “Sen bu emanetini, yalnız gece karanlığında mı hatırladın? Üstelik ey Süveyd, sen atının üzerinde bulunuyorsun. Allahancak kan akıtıp yakınların öldürülmesiyle ödenebilecek bir borcun belasını versin!”
Daha sonra Zühl Mescidine vardılar. Orada Zühl bin Harisi buldular.
Zühl orada uzun süre namaz kılardı. Onu da öldürdüler. Arkasından Ktifeden çıkıp gittiler. Nadr bin Kaka bin Şur ez-Zühli ile karşılaştılar. Nadr Şebibe:
“Selam sana ey emir!” dedi. Bunun üzerine Süveyd Ona: “Müminlerin emiri mi dedin? Vay senin haline!” diye çıkıştı. Nadr: “Evet, Müminlerin emiri.” diyerek karşılık verince Şebib Nadra: “Ey Nadr! Allahtan başka kimsenin hükmü yoktur.” diyerek lanet etmek istedi, ancak Nadr: “inna lillah ve inna ileyhi raciun.” dedi. Bunun üzerine de Şebibin yanındakiler Nadrın üzerine atılarak Onu öldürdüler. Nadr Basradan Haccac ile birlikte gelmiş, ancak geri kalmıştı. Nadrın annesi olan Naciye Şeybanlı, Hani bin Kabisanın kızıdır. Bu bakımdan Şebib Nadrın kurtulmasını arzulamıştı.
Şebib ve beraberindekiler daha sonra Merdemeye doğru çıktılar. Haccac bir münadiye emir vererek şöyle seslenmesini istedi: “Ey Allahın atlıları, atlarınıza bininiz!” Bu çağrının yapıldığı sırada Haccac sarayın kapısının üstünde elinde bir kandil ile duruyordu.
Daha sonra Haccac Esedli Bişr bin Galibi iki bin kişi ile Sakifli Zaide bin Kudameyi iki bin kişi ile Temimoğullarının azatlı kölesi olan Ebu Duraysı iki bin kişi ile gönderdiği gibi Abdülala bin Abdullah Amir ile Ziyad bin Amr el-Atekiyi de gönderdi.
Abdülmelik bin Mervan Muhammed bin Musa bin Talha bin Ubeydullahı Sicistana vali tayin etmiş ve Haccaca mektup yazarak yol hazırlıklarını tamamlayıp bin kişi ile birlikte çabucak işinin başına göndermesini emretmişti.
Bu emir üzerine Muhammed bin Musa hazırlanmakta iken Şebibin durumu ortaya çıktı ve olanlar oldu. Bu sefer Haccac Muhammed bin Musaya: “Sen Şebib ile ve bu isyankarlarla karşılaş ve onlarla cihat et. Zafer senin olur ve böylece ünün her tarafa yayılır. Ondan sonra işinin başına gidersin.” diyerek Onu da Şebibin üzerine gidenlerle birlikte gönderdi. Diğer komutanlara da şöyle dedi: “Şayet savaş olursa, komutanınız Zaide bin Kudame olacaktır.”
Böylelikle bu komutanlar yola koyuldular ve Fıratın alt tarafında konakladılar. Şebib ise onların bulunduğu kıyıyı terk edip Kadisiyyeye doğru yola koyuldu.