"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Salih bin müserrihin ayaklanması

Temimli Salih bin Müserrih oldukça sofu bir adamdı. Yüzü sararmış ve ibadete düşkün bir kişiydi. Kendisi Darada, Musul ve Çezirede bulunurdu. Birlikte Kuran-ı Kerim ve fıkıh okuduğu, kendilerine kıssalar anlattığı arkadaşları vardı. Onları ayaklanmağa, zulme karşı çıkmağa ve kendilerine muhalefet edenlere karşı cihat etmeğe çağırınca onlar da bu çağrısını kabul ettiler. Arkadaşlarını o zamanın yönetimine karşı kışkırttı. Bu konuda tanıdıklarıyla haberleşti. Tanıdıkları da Onun fikirlerini kabul ettiler. Onlar bu durumda iken Salihe Şebibin mektubu geldi. Şöyle diyordu: “Sen çıkış yapmak istiyorsan; gerçekten bu, senin işindir, çünkü sen Müslümanların pirisin ve bizler hiç bir kimseyi sana denk tutmuyoruz. Baş kaldıracağın günü geciktirmek istiyorsan bana haber ver, çünkü eceller gidip geliyor ve ben zalimlere karşı cihat etmeden ölümün beni alıp götürmeyeceğinden emin değilim.” Salih Ona şu cevabı yazdı: “Beni harekete geçmekten seni beklememden başka hiç bir şey ahkoymuyor. Bu bakımdan sen bir an önce bizim yanımıza gel, çünkü senin gibi birisinin görüşlerinden müstağni kalınamaz ve sensiz işler kolaylıkla çözülemez.” Şebib Salihin bu mektubunu okuyunca aralarında kardeşi Şeybanlı Musad bin Yezid bin Nuaym, Yeşkurlu Muhallil bin Vail ve başkalarının da bulunduğu bir kaç arkadaşını yanına çağırır, onlarla birlikte Daraya, Salihin yanına giderler. Karşılaştıklarında Şebib Salihe şöyle dedi: “Haydi, bizi de yanına alarak çıkışını yap. Allah sana rahmet buyursun. Allaha yemin ederim, sünnet gittikçe kayboluyor, mücrimler ise gün geçtikçe günahlarını artırıyor.”
Bunun üzerine Salih habercilerini etrafa gönderdi ve arkadaşlarına harekete geçileceği gün olarak yetmiş altı yılının safer ayının ilk gününü (M. 21 Mayıs 695) bildirdi. Safer ayının ilk gecesi toplandılar. Bazıları Ona karşılarındakilere davet yapıldıktan önce mi, yoksa sonra mı savaşılacağını sordular.
Onlara şöyle dedi: “Onları önce davet edeceğiz, çünkü bu onların ellerinde delil bırakmamak açısından daha yerinde bir harekettir.” Soruyu yöneIten kişi bunun üzerine şöyle sordu: “Elimize geçirdiğimiz kimse hakkındaki görüşün nedir? Onların kanları ve malları hakkında ne diyorsun?” Salih şöyle karşılık verdi: “Bizler öldürüp ganimet alabiliriz, bununla birlikte affetmemiz de mümkündür. Bu konuda bizim için genişlik vardır. ”
Daha sonra arkadaşlarına öğüt vermeğe başlayarak emirlerine itaat etmelerini söyledi ve şunları ekledi: “çoğunuz piyade durumdasınız. işte şurada Muhammed bin Mervanın atları var. Onları ele geçirmekle işe başlayınız ve piyade olanlarınız onlara binsinler. Böylece düşmanımıza karşı güçleniniz. ”
Aynı gece ayaklandılar ve atları alıp bindiler. Dara bölgesinde on üç gün kaldılar. Dara, Nasibin ve Sincar halkı kendilerini kalelerinde savunmaya aldılar. Bu ayaklanma yüz yirmi kişi ile birlikte olmuştu. Yüz on kişi ile birlikte ayaklandığı da söylenmiştir.
Cezire Emiri bulunan Muhammed onların nerede ayaklandıklarını haber aldı. Kindeli Adiy bin Adiyi bin atlı ile üzerlerine gönderdi. O da Harrandan yola koyuldu, Devgan denilen yere gelip konakladı. işte bunlar Salihin üzerine giden ilk ordu oldular. Adiy ölüme gidiyormuş gibi yoluna devam etti. Salihe haberci göndererek bu ülkeden çıkmasını istedi ve Ona, kendisiyle savaşmak istemediğini bildirdi. Adiy de sofu bir kişi idi. Salih şu cevabı verdi: -Eğer sen de bizimle aynı görüşü paylaşıyorsan seni bırakır gideriz, aksi takdirde biz görüşümüze göre hareket ederiz.” Bu sefer Adiy şöyle haber gönderdi: “Ben seninle aynı görüşü paylaşmıyorum, fakat seninle veya senden başkasıyla da savaşmaktan hoşlanmıyorum.” Bunun üzerine Salih arkadaşlarına: “Atlarınıza bininiz.” dedi, onlar da atlarına bindiler. Elçiyi yanında alıkoydu, arkadaşlarıyla birlikte yola koyuldular. Adiyin yanına vardıklarında kuşluk namazını kılıyordu. Aniden atların üzerlerine gelmekte olduğunu gördüler “e birbirlerine seslendiler. Salih Şebibi sağ tarafına, Süveyd bin Süleymi sol tarafına komutan yaparken, kendisi de merkezde durdu. Yanlarına vardıklarında Adiy ve beraberindekiler savaş düzenini almamışlardı. Her iki taraf birbirine girdi. Şebib ile Süveyd karşı tarafın üzerine hamle yapınca bozguna uğrayıp kaçtılar. Adiy bin Adiye atı getirildi, o da atına binip kaçtı. Salih Onun karargahına indi ve orada ne varsa aldı. Adiy ile birlikte bulunanlar Muhammed bin Mervanın yanına girdiler.
Adiye oldukça kızan Muhammed bin Mervan daha sonra Süleymli Halid bin Cezeyi çağırıp bin beş yüz askerle birlikte Salihin üzerine gönderdi. Ayrıca.\mirli Haris bin Caveneyi de çağırdı, Onu da bin beş yüz kişi ile birlikte gönderip şöyle dedi: “Haydi, ikiniz de şu isyan edip haktan çıkan topluluğa karşı gidiniz. ikiniz de çabucak yol alınız. Kim daha erken varırsa, ötekine kumandan olur.”
Her ikisi de birbirleriyle dayanışma halinde yola koyuldular ve Salihin nerede olduğunu sorup ilerlediler. Kendilerine: “Amid taraflarındadır.” denilince o tarafa doğru yola koyuldular. Salih arkadaşlarının yarısını Şebibin komutası altında Haris bin Cavene üzerine gönderirken kendisi de Halide doğru yola koyuldu. ikindi vakti son derece şiddetli bir şekilde çarpışmaya tutuştular, ancak Muhammedin göndermiş olduğu atlılar Salihin atlıları karşısında duramadı. Muhammedin gönderdiği orduların iki komutanı durumu bu şekilde görünce atlarından indiler ve piyade olarak savaşmağa başladılar. Onlarla birlikte bulunan askerlerinin büyük çoğunluğu da aynı şekilde piyade olarak savaşmağa başladı. Bu durumda Salihin askerleri onların hakkından gelemedi, çünkü Salih ve adamları hamle yaptıklarında piyadeler onlara mızraklarıyla karşı koyuyor, okçular ok atıyor, daha sonra da süvarileri onları kovalıyordu. Akşama kadar onlarla çarpıştılar. Her iki tarafta da yaralıların sayısı çoktu. Salihin taraftarlarından yaklaşık otuz kişi öldürüldü. Muhammedin gönderdiği askerlerden ise öldürülenlerin sayısı yetmişten fazla idi.
Akşam olunca her iki taraf da birbirlerini bırakıp döndüler. Salih arkadaşlarıyla istişare edince, Şebib şöyle dedi: “Bunlar artık hendeklerinin gerisine çekilerek kendilerini korumaya almış bulunuyorlar. Bu bakımdan ben burada onları beklemek görüşünde değilim.” Salih de: “Ben de aynı görüşteyim. ” deyince aynı gece oradan çıkıp yola koyuldular. Cezire arazisini ve Musul bölgesini aşarak “Deskere” denilen yere kadar vardılar. Haccac bunu haber alınca üzerlerine Haris bin Umeyre bin Zli Şifırı, Küfe halkından üç bin kişi ile birlikte gönderdi. Haris Deskere yakınlarına gelinceye kadar yoluna devam etti. Salih bin Müserrih ise Musul ile Cuha sınırında bulunan ve Medbic adı verilen bir kasaba yakınlarına kadar geldi. Salih ile birlikte yetmiş kişi bulunuyordu. Haris onlarla cemaziyülevvel ayının bitmesine on üç gün kala karşılaştı. Birbirleriyle çarpıştılar. Salihin sol kanadında bulunan Süveyd bin Süleym bozguna uğradı, fakat Salih sebat etti, ancak daha sonra öldürüldü. Şebib de atından düşünceye kadar çarpışmasına devam etti. Atından düştükten sonra piyade olarak üzerlerine hamle yaptı ve etrafında bulunanları dağıttı. Salihin ölüp düştüğü yere kadar geldi ve: “Ey Müslümanlar, yanıma geliniz!” diye seslenince etrafında toplandılar. Şebib arkadaşlarına şöyle dedi: “Birbirinizle sırt sırta verin ve şu gördüğünüz siperin arkasına girinceye kadar düşmana mızrak sallayın. Oraya girdikten sonra görüşümüzü ortaya koyarız.” Şebibin dediğini yaptılar ve hepsi de siperin arkasına girebildiler. Sayıları yetmiş kişi idi. Haris etraflarını kuşattı ve girdikleri siperin çıkış yerini ateşe vererek: “Onlar buradan çıkamazlar.” dedi.