"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Amr bin said el-esdakın öldürülmesi

Bu yıl içerisinde Amr bin Said, Abdülmelik bin Mervana muhalefet edip Dimaşk şehrini eline geçirmiş, daha sonra da Abdülmelik Onu öldünnüştü. Bu olayın 70 yılında olduğu da söylenmiştir.
Bunun sebebi şuydu: Abdülmelik bin Mervan Kınnesrinden döndükten sonra Allahın dilediği kadar bir süre Dimaşkta kalmış, daha sonra Karkisiyaya gitmek üzere yola çıkmıştı. O sırada Karkisiyada Züfer bin Haris elKülai bulunuyordu. Karkisiyaya gittiği sırada Amr bin Said de Abdülmelik ile birlikteydi. Habib yakınlarına varınca Amr beraberinde Kelbli Humeyd bin Hureys ile yine Kelbli Züheyr bin Ebred olduğu halde geceleyin oradan geri dönüp Dimaşka vardı. O sırada Dimaşkta Sakifli ve Um el-Hakemin oğlu Abdurrahman bulunuyordu. Abdülmelik Onu Dimaşka kendisinin yerine vekil bırakmıştı. Abdurrahman Amr bin Saidin geri döndüğü haberini alınca Dimaşkı bırakıp kaçtı. Amr şehri ve oradaki hazineleri ele geçirdi, Abdurrahmanın evini yıktı. Halk onun etrafında toplanınca bir konuşma yapıp çeşitli vaatlerde bulundu.
Sabah olunca Abdülmelik Amrın nerede olduğunu araştırdı. Durumu öğrenince Dimaşka geri döndü ve Onunla bir kaç gün çarpıştı. Amr atlıların başına Humeyd bin Hureysi getirdiği zaman Abdülmelik Onun karşısına Kelbli Süfyan bin Ebredi, Amr atlıların başına Zübeyr bin Ebredi getirdiği zaman da Abdülmelik Onun karşısına Hassan bin Malik bin Bahdeli çıkardı.
Daha sonra Abdülmelik ile Amr birbirleriyle barış yapıp bu konuda kendi aralarında bir belge yazdılar ve Abdülmelik Amra eman verdi. Amr atlılarıyla çıkıp Abdülmelikin yanına gitti. Amrın atı Abdülmelikin çadırının iplerini çiğneyip koparınca çöktü. Daha sonra Amr Abdülmelikin yanına vardı.
Abdülmelik perşembe günü Şama girdi. Abdülmelik Şama girişinden dört gün sonra Amra: “Yanıma gel.” diye haber gönderdi. Abdülmelik Amrı öldürme hususunda Himyerli Küreyb bin Ebreheye danışmış, O da şöyle cevap vermişti: “Bu işle benim hiç bir ilgim yoktur. Zaten Himyerliler hep bu tür işlere girdikleri için yok olup gittiler.”
Elçi kendisini Abdülmelikin huzuruna çağırmak üzere Amrın yanına girdiğinde Abdullah bin Yezid bin Muaviye Amrın yanında bulunuyordu. Abdullah Amra şunları söyledi: “Ey Ümeyyenin babası! Ben seni göZÜmden, kulağımdan daha çok seviyorum. Görüşüm odur ki Onun yanına gitme.” Amr:
“Niye?” diye sorunca Abdullah şu cevabı verdi: “Çünkü Kaab el-Ahbarın hanımının oğlu olan Tubey bana: “ismailoğullarından ileri gelen birisi geri dönecek, Dimaşkın kapılarını kapatacak, daha sonra Dimaşktan dışarı çıkarılacak, fazla bir süre geçmeden öldürülecektir.” demişti.” Bunun üzerine Amr şöyle dedi: “Allaha yemin ederim, ben uykuda bile olacak olsam ibn ez-Zerka benim üzerime gelemez ve bana karşı hiç bir cesaret gösteremez. Bana gelince, ben de dün Osmanı rüyamda gördüm, bana kendi gömleğini giydirdi.”
Abdullah bin Yezid Amrın damadı oluyordu. Daha sonra Amr elçiye şunları söyledi: “Akşam üzeri gelirim.”
Akşam olunca Amr üzerine bir zırh giydi, zırhının üzerine bir cübbe aldı, kılıcını kuşandı. Kelbli Humeyd bin Hureys de yanındaydı. Abdülmelikin yanına gitmek üzere kalktığında halıya ayağı takıldı ve tökezledi. Humeyd Ona: “Allah aşkına sözümü dinle de Onun yanına gitme.” dedi. Amrın Kelbli hanımı da aynı şeyi söylediyse de Amr onların dediklerine kulak asmayıp yanına yüz köle alarak gitti.
Diğer taraftan Abdülmelik ise Mervanoğullarını yanında toplamıştı.
Amr kapıya gelince girmesi için izin verdi, O da girdi. Her bir kapının yanında Amr ile birlikte gelmiş olanlardan bir kaç kişi alıkonuyordu. Abdülmelikin huzuruna gireceği zaman yanında sadece çocuk yaşta bir kölesi kalmıştı. Amr Abdülmelikin yanına girdiğinde Mervanoğullarımn, Hassan bin Bahdelin, Huzaalı Kabisa bin Züeybin toplanmış olduklarını görünce bir kötülük düşünüldüğünün farkına vardı. Bunun üzerine Amr yanındaki çocuğa dönüp: “Kardeşim Yahyaya git ve yanıma gelmesini söyle.” dedi. Ancak çocuk anlamadı ve: “Efendim?” deyince Amr: “Allahın yangınında ve ateşinde sen yanımdan kaybol!” diye çıkıştı. Abdülmelik, Hassan ve Kabisaya gitmeleri için izin vermişti, onlar da kalkıp giderken evin kapısında Amr ile karşılaşmışlardı. Amr tekrar yanındaki çocuğa: “Haydi, Yahyaya git ve yanıma gelmesini söyle.” deyince çocuk yine: “Efendim?” dedi. Amr da bunun üzerine tekrar: “Yanımdan kaybol!” diye çıkıştı.
Hassan ile Kabisa dışarı çıkınca kapılar kapanarak Amr içeri girdi.
Abdülmelik Onu güzel bir şekilde karşıladı ve: “Buraya gel, buraya gel ey Ebu Ümeyye!” diyerek tahtın üzerine, kendisinin yanına oturttu. Uzun bir süre Onunla konuştuktan sonra şöyle dedi: “Hey çocuk, şunun kılıcını alıver!” Amr: “Ne oluyoruz ey Müminlerin emiri?” deyince Abdülmelik: “Benimle yan yana ve kılıcını kuşanmış olarak oturmayı nasıl düşünebilirsin?” diyerek yanındaki kılıcı aldırdı. Arkasından yine konuşmağa daldılar. Daha sonra Abdülmelik Ona şöyle dedi: “Ey Ebu Ümeyye! Sen bana itaatsizlik etmeğe başladığında kendi kendime şöyle yemin ettim: “Şayet gözüm sana doya doya bakacak olursa ve seni elime geçirirsem prangaya vurduracağım.” Bunun üzerine orada bulunan Mervanoğulları şöyle sordu: “Sonra Onu serbest mi bırakacaksın ey Müminlerin emiri?” Abdülmelik: “Tabii, ben bununla Ebu Ümeyyeye ne yaparım ki?” dedi. Bu sefer Mervanoğulları Amra: “MüminIerin emirinin yeminini yerine getirt.” deyince Amr şöyle karşılık verdi: ” Allah senin yeminini yerine getirmiş olsun ey müminlerin emiri!”
Bunun üzerine Abdülmelik döşeğinin altında bulunan prangaları çıkardı ve: “Hey köle, kalk ve bu prangayı Ona vur!” dedi. Köle kalkıp Amrı prangaya vurduktan sonra Amr şunları söyledi: “Ey Müminlerin emiri! Sana Allahı hatırlatıyor ve beni bu şekilde herkesin önüne çıkartmanı istiyorum.” Abdülmelik Ona şöyle cevap verdi: “Ey Ebu Ümeyye, ölüme yaklaşmışken de mi bana tuzak kurmayı düşünüyorsun? Allaha yemin ederim, seni bu şekilde prangaya vurulmuş olarak herkesin önüne çıkartacak değiliz.” Daha sonra Abdülmelik Onu öyle bir itti ki, Amrın ağzı tahta çarptı ve ön dişleri kırıldı. Bunun üzerine Amr şöyle dedi: “Ey Müminlerin emiri! Allahı hatırlamanı istiyorum. Bir kemiğim kırılmış bulunuyor, bundan daha kötü bir şey yapmağa kalkma.” Abdülmelik şu cevabı verdi: “Allaha yemin ederim, sana bundan fazla bir şey yapmadığım takdirde bunu yanıma bırakacağına ve Kureyşin durumunu düzelteceğine inansaydım seni serbest bırakırdım; fakat her hangi bir beldede ikimizin durumunda iki kişi bir araya gelmiş se kesinlikle biri diğerini çıkartmıştır.” Amr Abdülmelikin kendisini öldürmekte kararlı olduğunu görünce: “Şimdi de sözünde durmamak mı ey ibn ez-Zerka?” dedi.
Denildiğine göre, Amr ön dişleri kırılınca elini ağzına götürmeğe çalıştı.
Bunun üzerine Abdülmelik kendisine şunları söyledi: “Ey Amr! Ön dişlerinin bundan sonra nefsinin asla memnun kalamayacağı bir duruma gelmiş olduklarını görüyorum.”
Bu sırada müezzin ikindi ezanını okudu. Abdülmelik namaz kıldırmak üzere dışarı çıkınca kardeşi Abdülazize Amrı öldürmesini emretti. Abdülaziz ayağa kalkıp kılıçla Amrı öldürmek isteyince Amr Ona şöyle dedi: “Sana Allahı hatırlatıyor ve aramızdaki akrabalık dolayısıyla beni öldürme işini üzerine almamanı istiyorum. Beni akrabalık itibariyle senden daha uzak birisi öldürsün.” Bunun üzerine Abdülaziz kılıcı bıraktı ve yerine oturdu. Abdülmelik alelacele bir namaz kıldırdı, herkes içeri girdi ve kapılar kapatıldı. Abdülmelik çıkarken herkes beraberinde Amrın olmadığını görmüştü. Bu Yahya bin Saide bildirilince Yahya Amra ait bin azatlı köle ve pek çok arkadaşı ile birlikte geldi. Bunlar Abdülmelikin kapısında: “Ey Ebu Ümeyye, bize sesini duyur!” diye bağırmağa başladılar. Yahya Humeyd bin Hureys ve Züheyr bin Ebred ile birlikte sarayın kapısını kırarak içeri girdi, önlerine gelene kılıçlarıyla vurmaya başladılar. Abdülmelikin oğlu Velid de başına bir darbe yedi. Divanda görevli bulunan ibrahim bin Arabi Onu taşıyıp evrak odasına götürdü.
Abdülmelik namaz kılıp gelince Amrın hala yaşamakta olduğunu gördü ve Abdülazize: “Bunu niçin öldürmedin?” diye sordu. Abdülaziz şu karşılığı verdi: “Bana Allahı ve aramızdaki akrabalığı hatırlattı, ben de öldüremedim.” Bunun üzerine Abdülmelik şunları söyledi: “Hay Allah topuklarına işeyen annenin cezasını versin, sen ondan başkasına çekmemişsin.” Daha sonra Abdülmelik eline kısa bir mızrak aldı ve Amra saplamak istedi, ancak mızrak işlemedi. ikinci defa tekrarladığı halde yine mızrak girmedi. Bu sefer Abdülmelik eliyle Amrın pazusuna vurdu. O zaman zırhın farkına vardı ve: “Bir de zırh mı giyinmişsin? Sen hazırlıklı gelmişsin.” dedi. Daha sonra Abdülmelik eline bu işler için hazırlanmış özel kılıcı aldı ve Amrın yatırılmasını emıetti. Abdülmelik Onun göğsü üzerine oturup şu beyti okuyarak kafasını kesti:
Ey Amr! Vazgeçmezsen eğer bana hakaretten ve beni küçük düşürmekten. Cesedinin: “Bana su verin” diyeceği yerde seni öldürürüm.
Abdülmelik titreyerek Amrın üzerinden silkindi. Onu Amrın göğsünün üzerinden taşıyıp tahtına bıraktılar. Şöyle dedi: “Ben bu iş gibisini hiç görmedim. Onu dünyada hüküm sahibi olduğum ve ahiret endişesi taşımadığım halde öldürdüm.”
Mervanoğulları ve yanlarında bulunan azatlıları, Yahya ve beraberindekiler içeri girip kendilerini çıkartmağa başlayınca çarpışmağa koyuldular. Diğer taraftan Sakifli Abdurrahman bin Um el-Hakem gelip Yahyaya Amrın kafasını verdi, O da halkın arasına attı. Abdülaziz bin Mervan da kalkıp para keselerini getirdi ve bunu halkın önüne atmağa başladı. Bu gelenler başı ve parayı görünce paraları aldılar ve dağıldılar. Arkasından Abdülmelik emir verip bu paraları toplattı ve dağıtılan bütün paralar Bey tülmale geri döndü.
Denildiğine göre, Abdülmelik namaza çıkınca Amrın öldürülmesi için kölesi ibnuz-Zairiyyeye emir vermiş, O da öldürerek başını halkın önüne atmıştı. Yahyanın başına da bir taş parçası atılmıştı. Abdülmelik tahtını mescide çıkarttırarak üstüne oturmuştu. Oğlu Velidi arayıp bulamayınca şöyle dedi: “Allaha yemin ederim, eğer Onu öldürmüş iseler kesinlikle intikamını alacağım.” Bu sırada ibrahim bin Arabi el-Kinani gelip şöyle dedi: “Velid benim yanımdadır, zararsız bir şekilde yaralı bulunuyor.”
Daha sonra Yahya bin Said Abdülmelikin yanına getirilince Onun da öldürÜlmesini emretti. Bunun üzerine Abdülaziz bin Mervan ayağa kalkıp şöyle dedi: “Ey müminlerin emiri, canım sana feda! Sen bir gün içerisinde bütün Ümeyyeoğullarını mı öldÜreceksin?” Bunun üzerine Abdülmelik emir vererek Yahyanın hapsedilmesini istedi. Abdülmelik Anbese bin Saidin de öldürülmesini istemiş, Abdülaziz aynı şekilde Onun da bağışlanmasını dilemişti. Abdülmelik Kelbli Amir bin Esvedi de öldürmek istediyse de Abdülaziz engel oldu. Daha sonra Amr bin Saidin çocuklarının hapsedilmesi için emir verdi. Arkasından amcaları Yahya ile birlikte onları da hapisten çıkarttı, onlar da Musab bin ez-Zübeyr in yanına gittiler.
Abdülmelik daha sonra Amrın Kelbli hanımına: “Bana Amra yazmış olduğum sulh mektubunu gönder.” diye haber gönderdi. Amrın hanımı gelen elçiye şöyle dedi: “Git, Ona bu barış mektubunun kendisiyle birlikte kefenlerinin arasında olduğunu, Rabbinin huzurunda Ona karşı delilolarak kullanacağını söyle.” Abdülmelik ile Amr nesep itibariyle Ümeyyede birleşiyorlardı. Abdülmelik Mervanın oğlu, Mervan Hakemin, Hakem Ebu-Asın, O da Ümeyyenin oğludur. Amrın babası Said, Onun babası ise Ümeyyedir. Diğer taraftan Amrın annesi olan Um el-Benin Hakemin kızı olup Abdülmelikin halasıdır.
Abdülmelik Musabı öldürünce ve herkes Onun etrafında toplanınca Amrın çocukları gelip Abdülmelikin huzuruna girdiler. Amrın bu çocukları dört tane olup isimleri: Ümeyye, Said, ismail ve Muhammeddir. Abdülmelik onları görünce şöyle dedi: “Sizler öyle bir ailesiniz ki, hala kendinizi bütün kavminizden daha üstün görüyorsunuz, halbuki Allah size hiç de böyle bir üstünlük vermemiştir. Benimle babanız arasındaki durum ise yeni bir şey değildir. Aksine bu bizden de, sizden de öncekilerin nefislerinde Cahiliyye döneminden beri yer etmiş bir şeydir. ”
Onların yaşça en büyükleri olan Ümeyyenin cevap vermesi beklendi, ancak konuşamayıp sustu. Bunun üzerine ortancaları olan Said bin Amr ayağa kalkıp şöyle dedi: “Ey müminlerin emiri! Sen bize Cahiliyye döneminde olmuş bir şeyden söz etme, çünkü YÜce Allah islamı göndermiş, Cahiliyyeyi yıkmış, cennetini vaat etmiş, cehenneminden de sakındırmış bulunuyor. Seninle Amr arasında olanlara gelince: Amr senin amcanın oğluydu. Neler yaptığını sen daha iyi bilirsin. Amr şimdi Allahın huzuruna varmıştır. Zaten hesaba çekici olarak Allah yeter. Yemin ederim ki eğer sen bizleri aranızda olup bitenlerden ötürü sorumlu tutacak olursan kesinlikle yerin altı üstünden bizim için daha hayırlıdır.”
Bu sözler üzerine Abdülmelik onlara karşı yumuşayıp: “Babanız beni birbirimizi öldürmemiz gibi bir durumla karşı karşıya bıraktı. Ben de kendim ölmektense Onu öldürmeyi tercih ettim. Sizlere gelince, ben size ne diye yakınlık duymayayım ve ne diye akrabalığımızın hakkını vermeyeyim?” dedi. Onlara mükafatlar, hediyeler verdi; hukuklarına riayet etti ve kendisine yakınlaştırdı.
Denildiğine göre, Halid bin Yezid günün birinde Abdülmelike: “Ben Amrı nasıl tuzağa düşürüp öldürdüğüne hala şaşıyorum.” demiş, bunun üzerine Abdülmelik şu iki beyitle cevap vermiş:
Korkusu gitsin diye yakınlaştırdım Onu bana, Sonra da üzerine kararlı ve sağlam atılayım diye. Dinim için gazaba gelerek ve dinimi korumak için yaptım, Hiç kötülük işleyenle iyinin yolunu tutan bir olur mu?
Denildiğine göre, Amrın karşı gelmesi ile öldürülmesi Abdülmelikin Iraka Musab ile çarpışmak üzere gittiği sırada olmuştu. Amr Ona şöyle demişti: “Sen Iraka çıkıyorsun ama baban kendisinden sonra bu işi bana vermişti ve ben Onunla birlikte bu şartla çarpışmıştım. O halde sen bu işi bana ver.” Ancak Abdülmelik Amrın bu teklifini kabul etmemiş, Dımaşka geri dönmüş ve daha önce sözünü ettiğimiz şekilde Onu öldürmüştü.
Bir başka rivayete göre de Abdülmelik, Amrı kendisinin yerine Dımaşkta vekil bırakmış, fakat Amr Abdülmelike muhalefet ederek oraya sığınmış ve kendisini korumaya almıştı. Doğrusunu Allah daha iyi bilir.
Abdullah bin ez-Zübeyr Amrın öldürüldüğünü işitince: “ibnuz-Zerka şeytanın tokadını yemiş olan kişiyi öldürdü.” dedikten sonra şu ayeti okudu: işte bizler işledikleri (günahlar) yüzünden zalimleri bu şekilde birbirine musallat ederiz. (Enam suresi, 129).

Aynı haber ibnul-Hanefiyyeye ulaşınca O da şöyle dedi: Her kim sözünden cayarsa, kendi aleyhine caymış olur. (Feth suresi, 10). Daha sonra şunları ekledi: “Kıyamet günü, yapılmış olan gadr ölçüsünde Ona bir sancak dikilecektir.