Muhtar, ibn ez-Zübeyrin Küfe Valisi olan ibn Mutii Küfeden çıkartınca ibn Muti, ibn ez-Zübeyrin yanına yenik düşmüş olarak gitmekten hoşlanmadığı için Basraya gitti. Muhtar Küfeyi eline geçirince ibn ez-Zübeyri oyuna getirmeğe çalışmak için şöyle bir mektup yazdı: “Sana olan samimi bağlılığımı bilirsin. Sana düşmanlık edenlere karşı ne kadar gayretli olduğumu da bilirsin. Fakat ben sana karşı bu şekilde davrandığım halde sen bana ne verdin? Sana vefakar olduğum zamanlar bile bana vermiş olduğun ahitleri yerine getirmedin. Tekrar sana dönmemi ve aynı samimiyetle sana bağlanmamı arzu ediyorsan bunu da yaparım. Vesselam.”
Muhtarın bundan maksadı, işin dizginlerini tam manasıyla eline geçirinceye kadar ibn ez-Zübeyrin kendisinden uzak kalmasıydı. Şia ise bu durumdan hiç haberdar olmamıştı. ibn ez-Zübeyr ise Muhtarın gerçekten kendisiyle barış halinde mi, yoksa savaş halinde mi olduğunu anlamak istediğinden Mahzumlu Ömer bin Abdurrahman bin Haris bin Hişamı davet edip Küfe Valiliğine getirdi ve Ona: “Muhtar bizim emirlerimizi dinleyip itaat etmekte olan birisidir.” dedi. Bunun üzerine Ömer otuz kırk bin dirhem harcayarak yol hazırlığı yaptı ve Küfeye doğru yola koyuldu. Muhtar bu durumu haber alınca Zaide bin Kudameyi çağırdı ve yetmiş bin dirhem verip şunları söyledi: “Bu para Ömer bin Abdurrahmanın buraya gelmek için harcamış olduğu paranın iki katıdır.” Daha sonra Muhtar yanına beş yüz atlı alarak Ömer ile karşılaşıncaya kadar gitmesini ve bu harçlığı Ona verip geri dönmesini istemesini söyledi. Bunun üzerine Ömer geri dönecek olursa mesele yoktu, aksi takdirde Ona yanındaki atlıları göstermesini söyledi.
Zaide bin Kudame parayı aldı ve yolda Ömerle karşılaşıncaya kadar ilerlemeğe devam etti. Ömeri görünce parayı verdi ve geri dönmesini söyledi. Ömer Ona şöyle dedi: “Müminlerin emiri beni Küfeye vali olarak tayin etmiş bulunuyor. Benim oraya gitmem kaçınılmaz bulunuyor.” Bunun üzerine Zaide gizlemiş olduğu atlılara çıkmalarını söyledi. Ömer atlıların gelmekte olduğunu görünce parayı aldı ve Basraya doğru gitti. Orada ibn Muti ile birlikte, Haris bin Ebi Rabianın komutanlığı altında bir araya geldiler. Bu olay ise Abdlı Müsenna bin Muharribenin Basrada ortaya çıkışından önce olmuştu.
Denildiğine göre, Muhtar ibn ez-Zübeyre şöyle yazmıştı: “Ben Küfeyi kendim için yurt edinmiş bulunuyorum. Şayet bunu benim için münasip görüyorsan ve bana bir milyon dirhem verilmesini emredersen buradan Şama giderim ve ibn Mervanın hakkından gelirim.” Bunun üzerine ibn ez-Zübeyr şöyle dedi: “Bu Sakifin yalancısını ne zamana kadar idare edeceğim ve o ne zamana kadar beni aldatmak isteyecek.” Muhtara: “Allaha yemin ederim, tek bir dirhem bile yok.” diye yazdı. Mektubuna şu beyti de ekledi:
Kesemle alçak adamla tartışamam Canım oldukça itaatle ölüme giderim ben.
Daha sonra Abdülmelik bin Mervan, Abdülmelik bin Haris bin Ebil-Hakem bin Ası Vadil-Kuraya gönderdi. O sırada da Muhtar ibn ez-Zübeyr ile kendisi yalnızca Şamlılarla uğraşmak amacıyla, karşılıklı olarak birbirlerine ilişmemek üzere antlaşmıştı. Abdülmelikin asker gönderdiğini haber alan Muhtar ibn ez-Zübeyre şöyle yazdı: “Ben ibn Mervanın senin üzerine asker göndermiş olduğunu haber almış bulunuyorum. Arzu edersen sana yardımcı olabilirim. ”
ibn ez-Zübeyr cevap olarak ona şunları yazdı: “Eğer sen bana itaat eden birisi isen, orada bulunanlardan benim için beyat al ve alelacele ordu gönder. Onlara Vadil-Kurada bulunan ibn Mervanın askerlerinin üzerlerine giderek çarpışmalarını emret. Vesselam.”
Bunun üzerine Muhtar Hemdanlı Şurahbil bin Versi çağırarak, çoğunluğu Arap olmayanlardan müteşekkil ve aralarında yalnızca yedi yüz Arapın bulunduğu üç bin kişilik bir ordunun başına getirip yola çıkardı ve şöyle dedi:
“Sen Medineye girinceye kadar yoluna devam et. Medineye girdiğin zaman bana mektup yaz ve orada emrim gelinceye kadar kaL.” Muhtarın bundan maksadı askerlerinin Medineye girmesinden sonra onların başına bir emir gönderip, daha sonra da ibn Verse emir vererek, Mekkede ibn ez-Zübeyri muhasara altına almaktı.
Diğer taraftan ibn ez-Zübeyr Muhtarın kendisine tuzak kurmakta olduğundan çekindiği için, Mekkeden Abbas bin Sehl bin Saadı iki bin kişilik bir asker grubuyla birlikte gönderdi. Ona ayrıca bedevilerden de kendisiyle birlikte savaşa katılmalarını istemesini emretti ve şöyle dedi: “Bu gelenlerin bana itaat etmekte olduklarını görürsen mesele yok, aksi takdirde onları yok edinceye kadar gereken planlarını uygula.”
Abbas bin Sehl, er-Rakim denilen yerde ibn Vers ile karşılaştığında arkadaşlarına savaş düzeni vermiş olduğunu gördü. Abbas onlara yaklaştı ve selam verdikten sonra gizlice ibn Verse: “Sizler ibn ez-Zübeyre itaat etmekte değil misiniz?” diye sorunca, ibn Versin: “Tabii” diye cevap vermesi üzerine Abbas Ona: “O halde hep birlikte Vadil-Kurada bulunan ibn ezZübeyrin düşmanı üzerine gidelim.” dedi. ibn Vers şöyle cevap verdi: “Ben size itaat etmekle değil, Medineye gitmekle emrolundum. Ancak oraya gittikten sonra görüşümü ortaya koyacağım.” Bunun üzerine Abbas Ona şöyle dedi:
“Şayet ibn ez-Zübeyre itaat etmekte iseniz, bana sizleri alıp gitmemi emretmiş bulunuyor.” Bu sefer ibn Vers şöyle dedi: “Hayır, ben sana tabi olmayacağım; Medineye varıp beni buraya gönderene mektup yazacağım, O da bana bir emir verecektir.” Abbas Ona: “Senin görüşün daha doğrudur.” deyip bıraktı ve maksadını anladıktan sonra şunları ekledi: “O zaman ben de Vadil-Kuraya gidiyorum.”
Abbas ve beraberindekiler orada konakladılar, ibn Verse kesilmiş ve derisi yüzülmüş develer ve koyunlar gönderdiler. ibn Vers ve beraberindekiler açlıktan ölmek üzereydiler; onları aldılar, yedikten sonra da suya gidip gelmeğe başladılar. Abbas yanındakilerden bin kişi dolaylarında kahraman asker alarak ibn Versin çadırına doğru gitti. ibn Vers onları görünce arkadaşlarının toplanması için seslenmiş, Abbas yanlarına varıncaya kadar etrafında ancak yüz kişi toplanabilmişti. Aralarında kısa bir süre çarpışma oldu, sonunda ibn Ver s yetmiş koruma görevlisiyle birlikte öldürüldü. Daha sonra Abbas, ibn Vers ile birlikte bulunanlar için bir eman sancağı kaldırdı. Hemdanlı Süleyman bin Himyer ile Abbas bin Cade el-Cedeli etrafında kalan yaklaşık üç yüz kişi dışında herkes bu eman sancağının yanına gitti. Abbas bin Sehl sancağın altına gelmeyenlerden iki yüz kişi kadarını öldürdü. Geri kalanları da kurtulup kaçtılar. Pek çoğu da yolda öldü.
Muhtar ibn el-Hanefiyyeye mektup yazıp durumu bildirdi ve şöyle dedi:
“Ben düşmanları sana boyun eğdirsinler, bölgeyi sana itaat ettirsinler diye bir ordu göndermiştim. Bunlar Taybe (Medine)ye yaklaştıklarında onlara şöyle şöyle yapıldı. Şayet uygun görüyor isen Medineye çok kalabalık bir ordu göndereyim. Sen de bunlara kendi yanından bir adam gönder ki benim senin itaatinin altında olduğumu bilsinler. Bu teklifımi uygun görüyorsan böyle yap. Sen göndereceğim bu askerlerin sizin hakkınızı daha iyi gözettiklerini, siz ehlibeyte karşı ibn ez-Zübeyre mensup olanlardan daha bir şefkatli olduğunu göreceksin. Vesselam.”
ibnül-Hanefiyye Ona şöyle yazdı: “Mektubunu okudum. Hakkımı ne derece gözettiğini öğrendim, beni sevindirecek ne gibi niyetler beslediğine de muttali oldum. Benim en çok sevdiğim şey, yapmakla Allaha itaat edebildiğim bir iştir. Sen de elinden geldiğince Allaha itaat et. Ben çarpışmak isteseydim, herkesin yanıma doğru alelacele gelip toplandığını, yardımcılarımın pek çok olduğunu görecektim. Fakat sizlerden uzak duruyorum. Allah hükmünü verinceye kadar sabredeceğim. O hüküm verenlerin en hayırlısıdır.” Daha sonra da Ona kan dökmekten uzak durmasını emretti.