Bu yıl içerisinde Horasanda ibn Hazim es-Sülemi ile Temimoğulları arasında savaş oldu. Bunun sebebi şuydu: Horasanda bulunan Temimoğulları orada bulunan Rabialara karşı ibn Hazime yardımcı olmuşlardı. Bundan önce bu olaydan söz edilmişti. Horasanda olaylar sükunet bulunca ibn Hazim Temimoğullarına ilgisiz kalmış, kendi oğlu Muhammedi Herat Valiliğine Bukeyr bin Vessacı ise güvenlik kuvvetlerinin başına getirmiş, daha sonra onun yanına Utaridli Şemmas bin Disarı vermişti. Oğlu Muhammedin annesi Temimli idi. ibn Hazim Temimoğullarına bu şekilde ilgisiz kalınca bunlar oğlu Muhammedin yanına gittiler. ibn Hazm ise oğlu Muhammede Bukeyr ve Şemmasa mektup yazarak Temimoğullarının Herata girmesini yasaklamalarını istemişti. Şemmas Temimoğullarının yanında yer alırken Bukeyr ibn Hazimin emrine uyarak onları alıkoymak istedi. Buna rağmen Temimliler Herat bölgesinde kaldılar. Bukeyr Şemmasa şöyle haber gönderdi: “Ben sana otuz bin veriyorum, sen de Temimoğullarından her birisine gitmeleri şartıyla bin dirhem ver.” Ancak Temimoğulları bunu kabul etmediler ve Muhammedi tuzağa düşürmek amacıyla beklemeğe koyuldular. Muhammed avlanmak için çıktığında yakalayıp bağladılar. O gece hep içki içtiler, küçük abdestlerini bozmak istediklerinde hep onun üzerine yaptılar. Şemmas onlara şunları söyledi: “Madem bu noktaya kadar geldiniz, sizden kamçılayarak öldürdüğü iki arkadaşınıza karşı onu öldürünüz.” Muhammed daha önce Temimlilerden iki kişiyi ölünceye kadar kamçılatmıştı. Temimliler öldürmek isteyince Dablı Ceyhan bin Meşçaa onları bunu yapmaktan alıkoymak istemiş ve kendisini Muhammedin üstüne atmıştı. Ancak Temimliler bunu kabul etmeyerek Muhammedi öldürdüler. Daha sonra ibn Hazim bu davranışından ötürü Ceyhana teşekkür etmiş Fertena günü öldürdüğü kimselerle birlikte Onu öldürmemişti. Muhammedi öldürmeyi üzerine alan iki kişiden birisinin adı Acele, diğerinin adı ise Kesib idi. ibn Hazim bu konuda şunları söyledi: “Kesibin kavmine kazandırdığı şey ne kadar kötüdür. Acele de şerrin, kavmine daha bir aceleyle gelmesine sebep olmuştur.”
Temimliler Merve yöneldi ve başlarına Haris bin Hilal el-Kurayiyi getirdiler. Büyük çoğunluğu ibn Hazim ile savaşmak konusunda fikir birligine vardılar. Haris bin Hilal beraberindekilerle birlikte iki yıl süreyle Abdullah bin Hazime karşı savaştı. Savaş bu derece uzayınca Haris ortaya çıkıp ibn Hazime seslendi ve şunları söyledi: “Aramızda savaş yeteri kadar uzadı. Niye hem benim kavmimi, hem de kendininkini öldürüp duruyorsun? Haydi, çık önüme, kim diğerini öldürürse arz onun olsun.” ibn Hazim Ona: “Adalete uygun ve insaflıca konuştun.” diye karşılık verdi ve Harisin karşısına çıktı, birbirleriyle vuruştular ve birbirlerinin üzerine erkek develer gibi hücum ettiler, fakat biri diğerinin hakkından gelemiyordu. Daha sonra ibn Hazimin gafletinden yararlanan Haris başına bir darbe indirdi ve Hazimin başında bulunan kürk başlığı yüzüne düştü. Bu arada Harisin de atının dizginleri koptu ve kılıcı elinden düştü. ibn Hazim atının boynuna kapanarak arkadaşlarının yanına geri döndü. Ertesi gün erkenden savaşmağa devam ettiler. Bu kapışmanın üzerinden böylece bir kaç gün geçtikten sonra her iki taraf da vuruşmaktan usandığı için üç gruba ayrılıp dağıldılar, onlardan bir grup Bahlr bin Verka ile birlikte NeysabUra, bir başka grup bir başka tarafa, Harisin grubu ise Merv er-Rüza doğru gitti. ibn Hazim HarisiMelhame diye bilinen bir kasabaya kadar takip etti. Haris ile birlikte on iki kişi vardı. Diğer arkadaşları kendisini terk edip dağılmıştı. ibn Hazim, Harise yetiştiğinde Haris ve arkadaşları harabe bir yerde bulunuyorlardı. ibn Hazim yaklaşınca Haris arkadaşlarıyla birlikte onun karşısına çıktı. ibn Hazimin bir kölesi hamle yapıp Harise bir darbe indirdiyse de ona bir şey yapamadı. Haris adamlarından birine: “Elimdeki kılıçla Onun silahına karşı durmam, bana ağaç cinsinden bir şey ver”
dedi, o da kendisine hünnap ağacından bir sopa verdi. Haris, ibn Hazimin kölesinin üzerine hamle yaparak Ona bir darbe indirdi, köle ağır bir yara alarak yere düştü. Daha sonra Haris, ibn Hazime şöyle dedi: “Sana ülkeyi bıraktığım halde hala benden ne istiyorsun?” ibn Hazim, “Bir daha dönesin” deyince Harisin: “Hayır, dönmeyeceğim.” diye cevap vermesi üzerine Onunla “Horasandan çıkması ve bir daha kendisiyle savaşmaması” şartlarıyla barış yaptı. ibn Hazim Ona kırk bin dirhem verdi, Haris de ibn Hazime sarayın kapısını açtı. ibn Hazim saraya girdi, Harise borcunu üzerine aldığını söyledi ve uzun uzun konuştular.
ibn Hazimin başındaki yaranın üzerinden bir pamuk parçası uçunca Haris onu aldı ve yerine koydu. ibn Hazim kendisine: “Bugünkü şu dokunman dünkü dokunmandan daha yumuşak.” deyince Haris kendisine şunları söyledi:
“Allaha ve sana karşı özür beyan ediyorum; fakat Allaha yemin ederim, şayet üzengim kesilmemiş olsaydı kılıç senin kafanı biçmiş olurdu.”
Bu konuda Haris bu beyitleri söylemiştir:
Kolumun kemiklerini yerinden aldı Rudeyninin seher vakti yaptığı hamle. iki yıl süreyle gözümü yumduğum her yerde, Taş üzerindeki elim yastığım oldu. Elbisem demirdi gözüm uyurken, Kılıcın ettiği yer de hatırımdaydı.
Carif taunu Basrada Ubeydullah bin Mamerin valiliği zamanında bu yıl olmuş ve pek çok kişi ölmüştü. Ubeydullahın annesi de bu taundan ölmüştü. Kendisi emir olduğu halde, annesini taşıyacak kimse bulunmamış ve sonunda ücretle taşıtmışlardı.
Bu sene hac emirliğini Abdullah bin ez-Zübeyr yaptı. Medine Valisi Musab, Küfe Valisi ise ibn Muti idi. Basra Valisi Mahzumlu Haris bin Rabia idi. Horasanda ise Abdullah bin Hazim vardı.
Sehmli Abdullah bin Amr b. As bu sene vefat etti. Ömrünün son zamanlarında gözleri görmez olmuştu. Vefat yeri Mısırdır. Onun 68 yılında vefat ettiği de söylenmiştir.