"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Yezidin yaradılış özellikleri

Muhammed bin Ubeydullah bin Amr el-Utbi anlatıyor: Muaviye beraberinde hanımı olan Karazanın kızı ile birlikte annesi tarafından yürümeğe alıştırılmak istenen Yezid i seyretti. Annesi bu işini bitirdikten sonra çocuğunu öpünce Karazanın kızı: “Allah annenin bacaklarının siyahına lanet etsin!” deyince Muaviye şu cevabı verdi: “Allaha yemin ederim, Onun seyredip oyalandığı bu kişi senin seyredip kendisiyle oyalandığın kişiden daha hayırlıdır. ” Muaviyenin bu Karazanın kızından Abdullah adında bir oğlu vardı ve bu ahmak birisi idi. Kadın “Allaha yemin ederim ki hayır, fakat sen bunu daha çok seviyorsun.” deyince Muaviye şöyle cevap vermişti: “Zamanı gelince ben sana bunu açıkça ispat edeceğim.” Daha sonra Muaviye Abdullahın yanına çağrılmasını emretmiş, Abdullah gelince: “Yavrucuğum, ben sana layık olduğun şeyi vermek istiyorum, şu anda sen benden ne istersen kesinlikle bu isteğini yerine getireceğim,” demişti. Abdullah Ondan şöyle bir istekte bulunmuştu: “Şu anda benim senden istediğim bana güzel bir köpek ve bir de eşek almandır.” Bunun üzerine Muaviye Ona şöyle cevap verdi: “Yavrucuğum, zaten sen eşşeğin birisin, sana bir de eşek mi alayım. Haydi, kalk, çık, git!” Muaviye daha sonra Yezidi huzuruna çağırtıp Ona da kardeşine söylediğini söyleyince Yezid secdeye kapandıktan sonra başını kaldırıp şunları söyledi:

“Müminlerin emirini bu zamana eriştiren ve benim hakkımda bu görüşe sahip kılan Allaha hamd olsun. Benim sana olan ihtiyacım beni ateşten kurtarmandır, çünkü ümmetin işlerini üç gün süreyle üzerine alan bir kimseyi Allahateşten kurtarır. O bakımdan senden sonra yerine geçmem için beni veliaht tayin et. Diğer isteklerim bu yıl yazın yapılacak gazveye beni komutan tayin etmen, döndüğüm zaman hacca gitmem için bana izin vermen ve Hac emirliğini yapmak üzere görevlendirmen, Şam halkından her bir kişinin maaşını onar dinar artırman, Cumahoğulları, Sehmoğulları ve Adiyoğullarının yetimlerine benim antlaşmalılarım olmaları hasebiyle maaş bağlamandır.” Muaviye kendisine: “Bütün bu istediklerini yapacağım,” diyerek alnından öptü. Daha sonra hanımı Karazanın kızına: “Nasıl gördün?” diye sorunca: “Sen Onu dediği şekilde veliaht olarak tavsiye et ey müminlerin emiri” diye cevap vermiş, Muaviye de bunu yapmıştı.
Amr bin Subeyne anlatıyor: Yezid babası hayatta iken haccetti, Medineye vardığında içki sofrasına oturdu. ibn Abbas ile Hüseyin onun yanına girmek isteyince kendisine: “ibn Abbas şarap kokusunu alır, şarap içtiğini anlar.” denilince ibn Abbasın yanına alınmamasını söyleyip Hüseyinin içeri girmesine müsaade etti. Hüseyin içeri girip de şarap kokusu ile birlikte hoş kokuların gelmekte olduğunu görünce: “Ne güzel bir koku, nedir bu?” demiş, Yezid Ona şu cevabı vermişti: “Bu Şamda yapılan bir kokudur.” Daha sonra bir bardak getirilmesini istemiş ve onu içmişti. Daha sonra bir bardak daha isteyerek: “Ebu Abdullaha ver, içsin” demiş, Hüseyin Ona şu cevabı vermişti: “Kendi içkini kendin iç, gözüm kalır diye düşünme!” Bunun üzerine Yezid şu beyitleri okumuştu:
Hayret sana arkadaş! Çağırdım da gelmedin, Genç kızlara ve şehvete Eğlenceye ve şaraba… Süslü bir kaptadır o. Arapların efendileri de etrafında. Bu kaplarda senin kalbini Çürüten ve fayda vermeyen bir şey var!
Bunun üzerine Hüseyin ayağa kalkmış ve: “Hayır Muaviye -nin oğlu, asıl senin kalbin çürüsün.” demişti.

Şakik bin Seleme anlatıyor: Hüseyinin öldürülmesinden sonra Abdullah bin ez-Zübeyr ayaklandı ve ibn Abbası kendisine beyat etmek için davet edince ibn Abbas buna yanaşmadı. Yezid, ibn Abbasın bu hareketini kendi beyatine bağlı kalmak anlamında kabul ettiğinden Ona şöyle bir mektup yazdı: “Mülhid ibn ez-Zübeyrin seni kendisine beyat etmek üzere davet etmiş olduğunu, senin de bizim beyatimize bağlı kaldığını ve bize böylelikle vefakarlık göstermiş olduğunu haber almış bulunuyorum. Bu bakımdan Allahın seni akrabalık haklarına riayet edip ahitlerine vefakarlık gösteren kimselere vermiş olduğu mükafatların en hayırlısıyla mükafatlandırmasını dilerim. Ben hiç bir şey unutmam, bu bakımdan senin yapmış olduğun bu iyiliği ve akrabalık bağlarına bağlı bulunmanı layık olacağın şekilde en kısa zamanda mükafatlandırmayı unutacak değilim. Şimdi sen ibn ez-Zübeyrin diliyle büyülemiş olduğu taşradan yanına gelenlere göz kulak ol ve onlara ibn ez-Zübeyrin gerçek durumunu bildir, çünkü bunlar en çok seni dinlerler ve orada bulunanlar arasında en çok sana itaat ederler. ”
ibn Abbas Onun bu mektubuna şu cevabı yazdı: “Senin mektubunu almış bulunuyorum. ibn ez-Zübeyrin beyatini kabul etmememden dolayı Allaha yemin ederim ki senden bir iyilik beklemiyorum, senin övgünü de ümit etmiyorum; fakat Allah benim niyetimi çok iyi bilir. Benim yapmış olduğum iyiliği unutmadığını ileri sürüyorsun. Ey insan, sen bana hiçbir iyilik yapma, çünkü ben de sana herhangi bir iyilik yapmıyorum. Mektubunda seni insanlara sevdirmemi, buna karşılık onları Abdullah bin ez-Zübeyre buğz ettirip yardımcı olmaktan alıkoymamı, da benden istemişsin. Hayır, hiçbir zaman böyle bir şey olmayacaktır, çünkü biz senden ne sevinecek bir şey gördük, ne de şeref verici her hangi bir durum. Böyle bir şey nasıl olabilir! Sen Hüseyini, Abdülmuttalibin gençlerini öldürdün. Onlar hidayetin kandilleri, ileri gelenlerin yıldızlarıydı. Senin süvarilerin, emrin üzerine hepsini aynı yerde yakaladı ve onları kana buladı. Üzerlerinde ne varsa o düzlükte onlardan alındı, susuz olarak hepsi öldürüldü. Ne kefenlendiler, ne de başlarının altına herhangi bir şey konuldu. Rüzgarlar onların üzerine toprakları savuruyor. Onlar Allahın, kanlarının dökülmesinde ortak kılmadığı kimseleri gelip de onları kefenleyerek gömülünceye kadar öylece kaldılar. Keşke ne bana ne de onlara ilişmeseydin ve oturduğun yerde otursaydın. Ben senin Hüseyini Resulallahın hareminden Allahın haremine kovalamanı, Onun üzerine süvariler yollamanı unutamıyorum. Sen Onu Irak yoluna düşürünceye kadar kovalamakta aralıksız olarak devam ettin. O da etrafına korku ile bakarak oradan çıktı. Sonunda senin atlıların Onun bulunduğu yere indi. Bu hem Allaha, hem Onun Resulüne, hem de Yüce Allahın üzerlerinden her türlü kirliliği giderip tertemiz kıldığı aile halkına karşı bir saldırganlık idi. Hüseyin sizden antlaşma istedi ve geri dönmeyi talep etti, fakat siz Onun yardımcılarının azlığını görerek ailesinin kökünü kazımayı fırsat bildiniz, Ona karşı birbirinize yardımcı oldunuz. Kardeşlerimi öldürmüş olduğun halde sevgimi istemenden daha hayret edilecek bir şey göremiyorum. Senin kılıcın hala benim kanımdan damlalar akıtmaktadır. Ve sen intikam alacağım kimselerden birisin. Bu gün bize karşı zafer kazanmış olman seni gururlandırmasın. Bir gün gelecek, biz de mutlaka sana karşı muzaffer olacağız. Vesselam.”
Şerif Ebu Yala Hamza bin Muhammed bin Ahmed bin Cafer el-Alevinin huzurunda Yezidden söz edilince şunları söyledi: “Ben Yezidin kafir olduğunu söylemiyorum, çünkü Resulallah :Ben Allahtan çocuklarımın üzerine kendilerinden olmayan herhangi bir kimseyi musallat kılmamasını niyaz ettim. O da bana bu isteğimi verdi. diye buyurmuştur.”