Yezid bin Müferriğ el-Hımyeri Abbad bin Ziyad ile birlikte Sicistana gitmişti. ibn Müferriğ, ibn Ziyad ile birlikte Türklerle bir savaşa girişmiş, ancak Abbad bin Ziyad Yezid bin Müferriğe kızarak sefere geç katıldığını söylemişti, çünkü Abbad bin Ziyadın yanındaki askerler atlarına verecekleri yemleri tamamen tüketmişlerdi. Abbad bin Ziyadın kendisini kınamasından dolayı ibn Müferriğ Ona şöyle demişti:
Keşke şu sakallar ot olsaydı Onları Müslümanların atlarına yedirseydik.
Abbad bin Ziyadın bir hayli uzun bir sakalı vardı. Bunun için orada bulunanlar Abbad bin Ziyada ibn Müferriğin, söylediği bu şiirle kendisini kastettiğini söylemişlerdi. Abbad bin Ziyad Onu yakalamak isteyince kaçmış ve Onu bir kaside ile hicvetmişti. Bu şiirin bir kısmı şöyle idi:
Harbin oğlu Muaviye estiğinde Sen kendi yandaşlarına haber ver, dağılsınlar. Annenin Ebu Süfyan ile yatmadığını ispatlamak için şahitler tut; O annen ki örtüsünü başından sıyırıp atmıştı. Ancak bu iş son derece karışıktı Ve bunun sonucunda korku ve endişeler vardı.
Muaviye bin Harba şunu bildirin: Yemenden gönderilmiş bir mektup vardır. “Senin baban yoktur” diye söylense mi kızarsın, Yoksa baban zina eden bir adamdır dense mi razı olursun? Haberin olsun ki senin Ziyada olan akrabalığın Filin dişi merkebin oğluyla olan akrabalığı gibidir.
Yezid bin Müferriğ Basraya, Ubeydullah bin Ziyad ise Şama Muaviyeye gitmişti. Kardeşi Abbad bin Ziyad Ubeydullaha bir mektup yazarak durumu bildirmiş ve ibn Müferriğin yazdığı şiirleri Muaviyeye gönderip Onu öldürmek için izin istemişti. Ancak Muaviye böyle bir izne razı olmamış ve Onu sadece tehdit etmelerini emretmişti.
Yezid bin Müferriğ Basraya varıp el-Ahnefe ve Basranın ileri gelen kimselerine sığınmak istemiş, ancak hiç kimse Onu komşuluğa kabul etmemiş ve himayesine almamıştı. Münzir bin Caruda sığınmak isteyince Münzir Onu himaye etmeyi kabul edip evine almıştı. Münzir bin Carudun kızı Ubeydullah bin Ziyadın hanımı idi. Ubeydullah bin Ziyad Basraya geri geldiğinde Yezid bin Müferriğin şehirde olduğunu haber vermişlerdi. Bu arada Münzir bin Carüd Ubeydullaha “Hoş geldin” demeğe gitmiş, Ubeydullah da emniyet kuvvetlerini Münzirin evine gönderip ibn Müferriği yakalatmıştı. Yanına getirdikleri sırada Münzir hala orada bulunuyordu. ibn Müferriğin getirilmesi üzerine Münzir, Ubeydullaha: “Ey Emir! Ben Onu himayeme aldım.” demiş, ancak Ubeydullah: “Ey Münzir! O seni ve babanı methediyor, beni ve babamı ise hicvediyor. Böyle olduğu halde sen yine Onu tutup bana karşı himaye etmeye çalışıyorsun.” diye çıkışmıştı. Sonra ibn Müferriğe ishal yapıcı bir ilacın içirilmesini emredip Onu bir merkebe bindirerek şehirde dolaştırmıştı. ibn Müferriğ sürekli olarak altına yapıyor ve Münzir bin Carudu şu şekilde kınıyordu:
Ben Kureyşi terkedip onları komşu ve koruyucu edinmedim de Şu güvenilmez Abdi Kaysı komşu edindim. Bazıları bizi himayelerine aldılar, fakat onların bu himayeleri Irakın durmadan saçılan osuruklarıymış.
Benim komşum ve koruyucum cezimeden uyuşuk bir adammış;
Şu komşuyu koruyabilecek tek kişi varsa o da altını kirleteni temizleyecek adamdır.
Ubeydullah için de şöyle demişti:
Senin bana yaptığını su yıkar, temizler; fakat Benim yaptığım kemiklere işler ve oradan hiç bir zaman silinemez.
Sonra Ubeydullah Onu kardeşi Abbadın yanına, Sicistana göndermişti. Şamdaki Yemenliler Muaviye ile bu konuda konuşmuş, O da Abbada haber gönderip Onu kendisine göndermesini istemişti. Yezid bin Müferriğ Şama geldiğinde Muaviyenin yanına varmış, ağlayarak özür dilemiş ve:
“Benim başıma bir sürü felaket geldi ki bu felaketlerin hiç biri başka bir Müslümanın başına gelmemiştir.” demişti. Muaviye Ona: “Sen Muaviye bin Harbe şunu bildir, diye başlayan kasideyi söyleyen kimse değil miydin?” diye sormuş, O da: “Hayır, Müminlerin emirini yücelten Allaha yemin ederim ki asla ben bu lafı söylemedim. Bu kasideyi Mervanın kardeşi Abdurrahman bin el-Hakem söylemiştir. Onlar beni Ziyadın hicvi konusunda kullandılar.” diye karşılık vermişti. Muaviye bunun üzerine: “Annenin Ebu Süfyanla yatmadığını ispatlamak için şahitler tut diyen ve şiirlerle ibn Ziyadı hicveden sen değil miydin? Hadi kalk, seni affettim, istediğin yerde yerleş.” demiş, ibn Müferriğ de kalkıp Musula gitmiş ve orada evlenmişti. Zifafa girdiği gecenin sabahı kalkıp ava çıkmış, yolda giderken merkebe binmiş birisi ile karşılaşmıştı. Ona:
“Nereden geldin?” diye sormuş, adam da Ahvazdan geldiğini söyleyince bu defa: “Mesrukan Suyu ne oldu?” diye sormuş, adam da: “Olduğu gibi duruyor.” şeklinde cevap vermişti. Yezid bin Müferriğ daha sonra Basraya gitmiş, Ubeydullah bin Ziyadın huzuruna çıkmış, Ubeydullah da eman verip Onu affetmişti.
Diğer taraftan Muaviye bin Ebi Süfyan Abdurrahman bin el-Hakeme bir hayli kızmıştı. Onu affetmesini isteyenler olmuşsa da Muaviye şöyle demişti:
“Hayır! Ubeydullah bin Ziyad kendisinden razı olmadıkça vallahi asla razı olup Onu affetmem.” Bunun üzerine Abdurrahman bin el-Hakem kalkıp Basraya Ubeydullahın yanına gitmiş ve Ona şöyle demişti:
Sen Harbin oğullarına katılmış birisisin. Bana iki kızımdan bile çok daha sevimlisin. Ben seni yalnızca kardeş, amca ve amcaoğlu olarak görüyorum, Ancak sen beni nasıl görüyorsun?
Ubeydullah da Ona: “Seni son derece kötü bir şair olarak görüyorum.” demiş ve affetmişti.
Bu yıl hac emirliği görevini Osman bin Muhammed bin Ebi Süfyan yerine getirmişti. Bu yıl Küfe Valisi Numan bin Beşir, Basra Valisi Ubeydullah bin Ziyad, Medine Valisi Velid bin Utbe, Horasan Valisi Abdurrahman bin Ziyad, Sicistan Valisi Abbad bin Ziyad ve Kirman Valisi de Kerim bin el-Avar idiler.
Bu yıl içinde Ali ile birlikte Sıffin Savaşlarına katılmış olan ve başka bir rivayette H. 56. yılda vefat ettiği de kaydedilen Kays bin Saad bin Ubade el-Ensari Medinede vefat etmişti. Yine bu yılda vefat edenlerden biri Said bin el-As idi. Said bin el-As, H. 1. yılda dünyaya gelmişti. Babası Bedir Gününde Mekkeli müşrikler arasında öldürülenlerden birisiydi. Yine bu yıl içinde ashabdan Mürre bin Kaab el-Beheri ile Resulallahın müezzini olan Ebu Mahzure el-Cümehi Mekkede vefat etmişti. Bugüne kadar Onun soyundan gelenler Mekkede müezzinlik yapmaktadırlar. Diğer bir rivayette Onun H. 69. yılda vefat ettiği de kaydedilir. Yine bu yılda Mekkede Abdullah bin Amir bin Küreyz vefat etmiş ve Arafata defnedilmişti. Ayrıca bu yıl içinde Ebu Hüreyre vefat etmişti. Onun Osmana karşı olan muhabbetinden dolayı Osman bin Affanın evlatları cenazesini taşımışlardı.
Bu yıl içinde Müslümanlar Umeyr bin Hubab es-Süleminin komutanlığında Kemah Kalesine gaza düzenlemişlerdi. Umeyr şehir surlarının üzerine tırmanmış, orada bulunan Rumları tamamen bertaraf edinceye kadar çarpışıp durmuş, nihayet Müslümanlar da surlara tırmanmışlar ve Umeyr de şehri fethetmişti. Umeyrin bu fetihten dolayı son derece övündüğü ve bu fetih sırasında yaptıklarından dolayı da Müslümanlar tarafından övülmekte olduğu bilinmektedir.