"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Muhammed bin ebi huzeyfenin öldürülmesi

Bu yıl içinde Ebu Huzeyfenin oğlu Muhammed öldürülmüştü. O, Yemame Savaşında öldürülen Ebu Huzeyfe bin Utbe bin Rebia bin Abdişemsin oğluydu. Babasından sonra halef olarak kalmıştı. Ebu Huzeyfe Onu Osman bin Affana teslim etmiş, O da Osmanın yanında yetişmişti. Bir rivayette şarap içtiği ve Osmanın Ona had uyguladığı kaydedilir. Bunun üzerine Muhammed son derece ibadetlere bağlanmış ve takva sahibi bir insan olmuştu. Osmanın hilafeti devrinde vali tayin edilmesini isteyince Osman ona şöyle demişti: “Eğer bu işin ehli bir kimse olsaydın gerçekten seni vali yapardım.” Osmanın bu arzusunu reddetmesi üzerine Muhammed Osmana şöyle demişti: “Ben denizde gaza yapmayı arzu ediyorum. Bana müsaade et de Mısıra gideyim.” Bunun üzerine Osman kendisine müsaade etmiş, hazırlıklarını tamamlayarak Onu yola çıkarmıştı. Muhammed Mısıra vardığında Müslümanlar takvasını ve ibadete bağlılığını görünce kendisine bağlanmış ve etrafında toplanmışlardı. O da Abdullah bin Saad bin Ebi Şerh ile birlikte Savari Gazasına katılmıştı.
Ne var ki Ebu Huzeyfenin oğlu Muhammed bu kumandanı sürekli olarak ayıplıyor ve Onu tayin eden Osmanı tenkit ederek şöyle diyordu:
“Resulallahın kanının akıtılmasını mubah kıldığı bir adamı vali olarak tayin etti.” Bunun üzerine Abdullah bin Saad Osmana bir mektup yazarak: “Muhammed bin Ebi Huzeyfe ve Muhammed bin Ebi Bekr, ikisi birlikte bölgemizde fesatlar çıkartıp halkı bana karşı kışkırtıyorlar.” demiş, Osman da: “Muhammed bin Ebi Bekir o babasına ve ablasına havale edilir, iş biter, ancak Ebu Huzeyfenin oğluna gelince o benim oğlumdur ve kardeşimin oğludur. Benim terbiyemde büyümüş Kureyşin bir yavrusudur.” diye karşılık vermişti. Abdullah bin Saad Osmana ikinci bir mektup yazarak şöyle der:
“Yavru büyüdü, tüylendi ve artık uçmak istiyor.” Bunun üzerine Osman Ebu Huzeyfenin oğlu Muhammede otuz bin dirhem ile gayet iyi süslenmiş ve donatılmış bir deve gönderir. Muhammed bu deveyi ve dirhemleri alıp Mısırda bir camiye götürür ve Müslümanlara hitaben şöyle der: “Ey Müslümanlar! Görüyor musunuz, Osman bana rüşvet verip dinimde ve anlayışımda hileye uğratmak istiyor.” Bu sözleri üzerine Mısır halkı Ona daha çok bağlanıp Osmana kin beslemeye başlamışlar ve kendilerine reis olması konusunda Ona beyat etmişlerdi. Osman Muhammede bir mektup yazarak yapmış olduğu iyilikleri, kendisinin büyümesine ve yetişmesine harcadığı emekleri hatırlatarak şöyle demişti: “Bana teşekkür etmeni beklediğim bir sırada sana karşı yaptığım iyilikleri inkar ettin.” Ancak Muhammed Osmana cevap bile vermediği gibi ahaliyi kışkırtmada daha da aşırı gitmiş, Mısırlıların kalkıp Osmanı muhasara etmelerinde onları teşvik etmiş, onlara her türlü yardımda bulunmuştu.
Mısırlılar Osmanı muhasara etmek üzere Medineye gittiklerinde Ebu Huzeyfenin oğlu Muhammed Mısırda kalmıştı. Bu arada Abdullah bin Saad bin Ebi Şerh de oradan çıkıp gitmişti. Muhammed bundan sonra Mısıra hakim olmuş, Osmanın öldürülüp de Aliye beyat edildiği güne kadar burada vali olarak kalmıştı. Muaviye ve Amr bin el-As Aliye karşı birleşince Amr Mısıra doğru yürümüş ve Kays bin es-Saadın vali olarak gelmesinden önce oraya varmıştı. Mısıra girmek isteyen Amr bunu beceremeyince Muhammed bin Ebi Huzeyfeyi aldatarak Onun bin adamla birlikte çıkıp elArişe gitmesini sağlamış ve el-Arişte onu muhasara ederek mancınıklarla çıkartmağa çalışmış, nihayet adamlarından otuz kişi ile birlikte el-Ariş hisarından inmeğe mecbur kalınca öldürülmüştü.
Ancak bu anlatılanlar pek de doğru şeyler değildir, çünkü Ali kendisine beyat edildikten sonra ilk iş olarak Kays bin Saadı oraya vali tayin etmişti. Kays bin Saadın Mısıra varmasından önce şayet Muaviye ve Amr. bin el-As Mısıra girmiş olsalardı orayı tamamen ellerine geçirebilirlerdi, çünkü onları Mısıra girmekten alıkoyacak resmi bir vali mevcut değildi. Bilinen bir husus vardır ki o da Muaviye ile Amr bin el-Asın Mısıra Sıffin Savaşından sonra hakim olmalarıdır. Ancak doğrusunu Allah bilir.
Başka bir rivayette ise şöyle anlatılır: Mısırlıları Osmanın üzerine gönderen Muhammed bin Ebi Huzeyfedir. Mısırlılar Os-manı muhasara altına alınca Muhammed bin Ebi Huzeyfe Osmanın valisi bulunan Abdullah bin Saadı Mısırdan çıkararak burayı ele geçirmiş, Abdullah bin Saad da Mısırın dışına bir yere çıkarak Osmanın durumunu gözetlemeye başlamıştı. Abdullah bin Saad yolda bir atlı ile karşılaşıp da bu atlı ona Osmanın şahadetini bildirince: “inna lillah ve inna ileyhi raciün.” der. Arkasından Müslümanların ne yaptıklarını sorunca adam, Aliye beyat edildiğini söyler. Abdullah bin Saad yine: “inna lillahi ve inna ileyhi raciün.” der. Atlı adam: “Alinin emir oluşunu Osmanın öldürülmesi gibi bir musibet olarak mı telakki ediyorsun?” diye sorar. O da: “Evet” diye cevap verir. Atlı adam: “Galiba sen Abdullah bin Saadsın” deyince de: “Evet, ben oyum.” diye karşılık verir. Bunun üzerine adam Ona: “Eğer sen kendini kurtarmak istiyorsan bunun için gayret et, çünkü müminlerin emiri Ali seni ve adamlarını yakalayacak olursa ya öldürecek, ya da sürgün edecektir. işte benim arkamda Alinin tayin ettiği Mısır Valisi geliyor.” der. Abdullah bin Saad kimin geldiğini sorunca adam: “Mısıra Kays bin Saad bin Ubada geliyor.” diye cevap verir. Bunun üzerine Abdullah bin Saad: “Yüce Allah Muhammed bin Ebi Huzeyfeyi oradan uzaklaştırdı demek. O amcası oğluna karşı geldi, insanları ona karşı kışkırttı; halbuki Osman Onu terbiyesine almış, yetiştirmiş ve her türlü iyilikte bulunmuştu. Böyle olduğu halde o Osmana karşı her türlü kötülüğü işlemiş, Mısırlılar, muhasara etmeğe giderlerken onları teçhiz etmiş ve Onun öldürülmesine sebep olmuştu. Arkasından Mısıra, kendisine de Osmana da uzak olan birisi vali olarak tayin edilmiş bulunuyor. O hakim olduğu şehirlere bir ay bile olsun sahip olup da onların nimetlerinden yararlanamadan uzaklaştırılmış oldu.” şeklinde sözler söyler. Sonra Abdullah bin Saad süratle kaçarak Muaviyenin yanına varır.
işte bu rivayet Kays bin Saadın Muhammed bin Huzeyfe hayatta iken Mısıra vali olduğunu gösteriyor. Doğru olan rivayet de budur.
Başka bir rivayette ise şunlar anlatılır: Amr bin el-As, Sıffin Savaşından sonra Mısıra gitmişti. Muhammed bin Ebi Huzeyfe, Amrı askerleriyle karşılamış, Amr bin el-As Muhammedin yanındaki askerlerin çokluğunu görünce Onunla bir araya gelmeyi sağlamağa çalışmıştı. Amr Ona şöyle demişti: “işte meydana gelen olayları görüyorsun. Ben iki çizgi arasında -Muaviyeyi kastederek- bu adama beyat etmiş bulunuyorum. Halbuki Onun yaptığı birçok icraattan da hoşnut değilim. Yine çok iyi biliyorum ki senin adamın (Ali bin Ebi Talib) Ondan daha üstün, islamda Ondan çok daha evveliyatı olan ve bu işe çok daha layık bir kimsedir. Askersiz ve ordusuz olarak buluşmak üzere bana bir yer söyle ki orada bir araya gelelim. Sen yanına yüz adam al, ben de aynı şekilde yüz adam alayım ve birlikte oraya gidelim. Yanlarımızda da kınlarına sokulmuş kılıçlardan başka hiçbir şeyolmayacak.” Her ikisi bu konuda anlaşmaya varıp birbirlerine söz verir ve el-Arişde buluşmak üzere ayrılırlar. Sonra Amr Muaviyeye durumu bildirir.
Buluşma zamanı gelince yanlarına yüzer kişi alarak el-Arişe gelmişlerdi. Ancak Amr arka taraflarda durumu gözleyecek bir ordu bırakmıştı. Her ikisi el-AriŞe varıp görüşmeye başladıklarında birden Amrın ordusu çıkagelmiş ve Muhammed bin Ebi Huzeyfe aldatıldığını anlayıp hemen el-Arişte bulunan bir köşke girerek kendisini savunmağa çalışmıştı. Onu bu köşkte muhasara altına alan Amr mancınıklarla taşlamış ve oradan çıkartarak esir alıp Muaviyeye gönderip hapse atılmasını sağlamıştı. Bu arada Muaviyenin hanımı olan Karazanın kızı, Muhammed bin Ebi Huzeyfenin halasının kızı olup Utbenin kızı Fatımanın kızı idi. Ona yemek hazırlayıp hapishaneye gönderirdi. Bir gün yemek içinde bir törpü göndermiş, O da bağlı olduğu pranga ve kelepçeleri bu törpü ile törpüleyip kırarak hapishaneden kaçmış ve bir mağarada gizlenmişti; ancak orada yakalanmış ve öldürülmüştü. Yine sözün doğrusunu Allah bilir.
Bir başka rivayete göre ise Hucr bin Adiyy öldürülünceye kadar hapiste kalmış, sonra oradan kaçmış, Malik bin Hübeyre es-Sekuni onu kovalamış ve Hucra karşılık olarak Maliki öldürmüştü. Malik bin Hubeyre Hucr ıçın Muaviyenin katında şefaatte bulunduğu halde Muaviye onun bu teklifini kabul etmemiştir.
Başka bir rivayette ise şöyle anlatılır: Muhammed bin Ebi Bekir öldürülünce Muhammed bin Ebi Huzeyfe yanındaki bir miktar adamla Amr bin elAsın yanına gitmişti. Amr Ona eman vermiş, arkasından bu emanına hıyanet edip Onu Muaviyenin yanına göndermiş ve Filistinde hapsedilmesine sebep olmuştu. Ancak Muhammed bin Ebi Huzeyfe buradan kaçtıktan sonra Muaviye Onun bu davranışını hoş karşılamadığım Müslümanlara anlatmıştı. Bunun üzerine Hasam Kabilesine mensup ZalIamın oğlu Amrın oğlu Ubeydullah Muhammed bin Ebi Huzeyfeyi takip edip Havranda bir mağarada yakalamıştı. Bazı merkepler gelip mağaraya girmek istemiş, fakat birden ürküp geri kaçmışlardı. Oralarda mağaranın çevresinde ekip biçmekte olan kimseler “Bu merkeplerin kaçmasına bir sebep olmalı?” diye düşünmüşler, gidip mağaraya baktıklarında Muhammed bin Ebi Huzeyfeyi görmüşler, sonra çıkıp gittiklerinde yolda UbeydulIah ile karşılaşmışlar, o da böyle böyle bir adamı görüp görmediklerini sorunca onun mağarada olduğunu söylemişlerdi. UbeydulIah Onu mağaradan çıkartmış, fakat Muaviyenin yanına götürmesi halinde serbest bırakılabileceğini düşünerek boynunu vurdurmuştu; çünkü Muhammed Muaviyenin dayısının oğluydu.