Bu yıl içerisinde Cumade ayında Tekrit fethedilmişti.
Bunun sebebi ise şudur: Antak:, Musuldan Tekrite yürümüş ve kendi toprağını korumak amacıyla etrafında hendek kazmıştı. Ayrıca Onunla birlikte Bizanslılar, iyadlılar, Tağlibliler, Nemrliler ve Şeharicler de vardı. Saad bu durumu haber alınca Ömere bir mektup yazdı. Ömer de şöyle cevap verdi: “Oraya Abdullah bin el-Mutemmi gönder ve öncü kuvvetlerinin başına Ribi el-Efkeli, atlıların başına ise Arfece bin Hersemeyi tayin et.”
Bunun üzerine Abdullah Tekrit üzerine yürümüş, Antakın bulunduğu yerde karargah kurarak beraberindekilerle birlikte kırk gün süreyle muhasara altına almıştı. Karşılıklı olarak birbirlerinin üzerine yirmi dört defa yürüdüler. Bunlar Celulada toplananlardan silahça daha güçsüz idiler. Abdullah bin el-Mutemm Antak ile birlikte bulunan Araplara haber göndererek onları kendisine yardımcı olmaya çağırdı. Araplar ondan hiçbir şey gizlemiyorlardı. Bizanslılar Müslümanların kendilerine galip geleceğini göıünce komutanlarını bırakıp kendilerine ait olan malları gemilere taşıdılar. Diğer taraftan Tağlib, iyad ve Nemrliler Abdullahı durumdan haberdar ettiler ve kendisinden eman isteyerek Onunla birlikte olduklarını bildirdiler. Abdullah onlara: “Eğer söyledikleriniz doğruysa islama giriniz” diye haber gönderince onlar da bu çağrıyı kabul ederek Müslüman oldular. Bunun üzerine kendilerine şu haberi gönderdi: “Bizim tekbir getirdiğimizi işitecek olursanız bilesiniz ki hendeğin kapısına gelip dayanmış bulunuyoruz. O zaman siz de Dicle tarafındaki kapıları ele geçiriniz ve tekbir getirerek gücünüzün yettiği kimseleri öldürünüz.”
Abdullah ve Müslümanlar hücumlarını yaparak tekbir getirince Tağlib, iyad ve Nemrliler de tekbir getirerek kapıları ellerine geçirdiler. Bizanslılar Müslümanların Dicle tarafından ve arkalarından kendilerine baskın yaptıklarını sanarak onların ellerinde bulunan kapılara doğru koşmağa başladılar. Bu esnada Müslümanların kılıçları ile o gece islama girmiş bulunan Rıbililerin kılıçları onları biçmeye başladı. Hendek içinde Tağlib, iyad ve Nemrlilere mensup ve Müslüman olan kimselerin dışında kurtulan olmadı. Diğer taraftan Abdullah bin el-Mutemm, Ribi bin el-Efkeliiki Kale anlamına gelen veel-Hısneyn diye bilinen Ninova ile Musula gönderdi. Ninova,Doğu Kalesi, Musul iseBatı Kalesi diye bilinirdi. Abdullah, Ribiye: “Haydi onlar olandan haberdar olmadan üzerlerine git” diye talimat vererek onunla birlikte Tağlib, iyad ve Nemrlileri gönderdi. Bunun üzerine ibn el-Efkelel-Hısneyn diye bilinen Ninova ile Musul üzerine gitti. Gerçekten de durumu haber almadan onların etrafına vardılar ve muzzaffer olup ganimetler elde ettikleri hissini uyandırdılar, onlara zafer müjdesini bildirdiler, kalelerin kapılarında durdular. ibn el-Efkel gelerek kalele-rine hücum etti, fakat kapılarını kapattılar Daha sonra barışı kabul ettiklerini belirterek zimmi statüsüne girdiler
Ganimetleri paylaştırdıklarında her süvarinin payı üç bin dirhem, piyadenin payı ise bin dirhem idi. GanimetIerin beşte birini Ömere gönderdiler. Musul ile savaşmak görevi Ribi bin el-Efkele, haraçları toplamak görevi ise Arfece bin Hersemeye verildi.
Denildiğine göre, Ömer bin Hattab, Utbe bin Perkadı Musul üzerine gitmekle görevlendirmiş ve orası hicretin 20. yılında fethedilmiştir. Utbe Musula gelmiş, Ninova halkı kendisiyle savaşmış, sonundadoğu kalesi olarak bilinenNinova Kalesini kılıç zoruyla fethetmiş, Dicleyi geçtikten sonraBatı Kalesi diye bilinen Musulun halkı onunla cizye vermek üzere barış antlaşması yapmıştı. Daha sonra el-Merci, Banhezra, Baezra HibtCın Dasin ve Kürtlere ait bütün sığınakları da fethetmiş, bu arada Karda, Bazebdi ve Musula bağlı bütün kasabaları da ele geçirmişti. Böylelikle bütün bunlar da Müslümanların egemenliği altına girmiş oldu.
Denildiğine göre, iyad bin Ganm, ileride belirteceğimiz gibi, bir yeri fethettikten sonra Musula gelmiş ve iki kaleden birini fethetmiş, diğerine Utbe bin Perkadı göndermiş, O da burayı, halkın cizye ve haraç ödemeleri şartıyla eline geçirmişti. Doğrusunu Allah en iyi bilendir.