"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Hıms, baalbek ve diğer yerlerin fethi

Ebu Ubeyde, Dımaşkta işlerini bitirdikten sonra Hımsın yoluna koyuldu ve bu arada Baalbek yolunu izleyerek orayı muhasara altına aldı. Baalbek halkı eman isteyince, onlara eman verdi ve barış yaptı. Oradan ayrılıp Halid ile birlikte Hıms üzerine gitti.
Müslümanların Hımsa Mercur-Rumdan gittikleri de söylenmiştir.
Bundan daha önce söz edildi.
Müslümanların Hıms yakınlarında karargahlarını kurmaları üzerine Hıms halkıyla çarpışmalar başladı. Hımslılar özellikle soğuk günlerde Müslümanlarla çarpışıyorlardı. Bu bakımdan Müslümanlar aşırı soğuklarla karşılaşırken Bizanslılar da uzun bir kuşatma altında kalmış oldular. Fakat Müslümanlar da, Bizanslılar da bu duruma karşı sabır gösterdiler. Heraklieos, Hımslılara haber göndermiş ve onlara yardımcı kuvvetler göndereceğine dair söz vermişti. Diğer taraftan bütün Cezire halkına emrederek Hımsa gitmek üzere hazırlanmalarını bildirmişti. Cezire halkı da Müslümanları Hımsı kuşatmaktan alıkoymak amacıyla Şam taraflarına yürüdüler. Diğer taraftan Saad bin Ebi Vakkas da Iraktan Heyt üzerine askeri birlikler göndererek orayı kuşatmalarını sağladı. Onlardan bir kısmı da Karkisiyaya gitmiş olduğundan Cezireliler dağılmış ve sonunda Hımslılara yardım etmekten vazgeçmişlerdi.
Hıms halkı kendi aralarında şöyle diyorlardı: “Şehrinizi bütün gücünüzle elinizde tutmaya çalışınız. Soğukları görünce, ayakları çıplak olduğundan hepsinin ayakları kopacaktır.” Fakat soğuklar başladığında Bizanslıların ayakları soğuktan takatsiz kaldığı halde, Müslümanların bir parmaklarına bile bir şey olmuyordu.
Kış mevsimi bittikten sonra yaşlı bir Rum onları Müslümanlarla barış yapmaya davet ettiyse de onun bu teklifini kabul etmediler. Bir başkası yine onları barış yapmaya çağırdı, onun da bu isteğini reddettiler. Müslümanlar onlara hücum tertipleyip bir tekbir getirdiler, bunun tesiriyle Hıms evlerinin birçoğu yıkıldı, sarsılan duvarları çatladı. Müslümanlar ikinci bir tekbir getirince bundan daha büyük musibetlerle karşılaştılar. Bunun üzerine Hıms halkı Müslümanların yanına gidip onlara barış yapmak teklifınde bululdular. Müslümanlar ise onların başına gelenlerden haberdar olmamıştı. Bu bakımdan onların barış tekliflerini kabul ederek Dımaşk halkı ile yapılan barışın aynı şartlarıyla onlarla da barış antlaşması yaptılar.
Ebu Ubeyde Kindeli es-Simt bin el-Esved başkanlığında Muaciyeoğullarım, Eşas bin Minas başkanlığında SekUnları, Mikdad başkanlığında Bellilileri ve daha başka bir takım kabile kollarını Hıms a yerleştirdi. Alınan ganimetlerin beşte birini Abdullah bin Mesud ile birlikte Ömere gönderdi. Ömer de Ebu Ubeydeye: “Sen bulunduğun bu şehirde kal ve Şam bölgesinin kuvvet sahibi Araplarını sana yardımcı olmaya davet et. Ben sana asker göndermenin arkasını kesmeyeceğim.” diye yazdı.
Daha sonra Ebu Ubeyde Hımsda Ubade bin es-Samiti vekil bırakarak Hama üzerine yürüdü. Hama halkı kendisini itaatle karşıladılar. Bunun üzerine Ebu Ubeyde şahıslardan cizye almak, arazilerinden de haraç almak üzere onlarla barış yaptı. Oradan Şeyzer taraflarına gitti. Şeyzerliler Onu yolda karşılayarak, Hamalılarla yaptığı şartların benzeri şartlarıyla kendisinden barış istediler. Daha sonra Ebu UbeydeHıms Maarrası denen yere gitti. Burası Numan Maarrası diye bilinen yerdir. Daha sonra Ensardan Numan bin Beşire nispet edildi. Maarralılar da kendisinden Hıms halkıyla yapılan şartlarla barış istedi ve ona karşı gelmediler.

Daha sonra Ebu Ubeyde, Lazikiyyeye geldi. Lazikiyye / Laskiye halkı onunla çarpıştı. Lazikiyyenin ancak bir grup kişi tarafından açılabilen büyük bir kapısı vardı. Müslümanlar, buradan uzakta bir yerde karargahlarını kurdular. Daha sonra Ebu Ubeyde emir vererek büyük çukurlar kazdırdı. Bu çukurların her birine atlılar atının üzerinde giriyor ve görünmüyorlardı. Daha sonra Müslümanlar kuşatmayı bırakıp geri gittikleri intibaını verdiler. Gece olup etraf kararınca geri dönüp kazdıkları bu çukurlarda gizlendiler. Sabah olunca Lazikiyye halkı, Müslümanların kuşatmayı bırakıp geri çekildiklerini sandılar. Bunun üzerine davarlarını çıkartıp şehrin dışına yayıldılar. Hiç bir şeyden korkmamış ve şüphelenmemişlerdi. Ansızın Müslümanların bağırarak kendileriyle birlikte şehre girmekte olduğunu gördüler. Böylelikle şehir zor kullanılarak ele geçirilmiş oldu. hristiyanlardan bir kısmı, oradan kaçtılar. Fakat daha sonra arazilerine dönmek için eman istediler. Bunun üzerine kendileriyle, sayılarının artıp eksilmesine bağlı olmaksızın, maktu bir haraç ödemek şartıyla anlaşıldı ve kiliseleri kendilerine bırakıldı.
Müslümanlar da orada büyük bir cami yaptılar. Bu camiyi Ubade bin esSamit bina etmiş, daha sonra genişletilmiştir.
Müslümanlar Lazikiyyeyi fethettikten sonra Cebelede bulunan Bizans halkı da oradan çekildi. Muaviye döneminde ise Bizanslılardan kalan kalenin dışında bir kale daha yaptırılmış ve burası askerle doldurulmuştu.
Müslümanlar, Ubade bin es-Samit ile birlikte Antartusu fethettiler. Burasının oldukça sağlam bir kalesi vardı. Halkını sürgün ettiler. Muaviye Antartus kentini yeniden inşa ederek burayı teşkilatlı bir şehir haline getirmiş, savaşçılara iktalar vermiştir. Muaviye Banyasta da aynı şeyleri yapmıştır. Bu arada Selemye de fethedildi. Denildiğine göre, buraya Selemiyye adı verilmesinin sebebi şudur: Buraya yakın Mütefike diye bilinen bir şehir vardı. Bu şehrin altı üstüne gelmiş ve şehir halkından yalnızca yüz kişi kurtulmuştu. Bunlar da kendilerine yüz ev inşa etmişlerdi. Bu yüzden burayayüz kişi kurtuldu anlamına gelenSeleme mieh adı verildi, daha sonra adında değişiklikler yapılarak Selemye oldu. Ancak böyle bir söz bu şehir halkının Arap olup Arapça konuşmaları halinde doğru kabul edilebilir. Dilleri Arapça olmayan kimseler hakkında böyle bir açıklama doğru olamaz. Daha sonra Abbasın torunlarından olan Salih bin Ali bin Abdullah bin Abbas burayı kendisine yurt edindi. Onun soyundan gelenler burada pek çok yer inşa edip adeta bir şehir haline getirdiler. Onun soyundan gelenlerden pek çok kişi burada yerleşti. Bu bakımdan burası ve çevresindeki arazi onlarındır.