Bu senenin Muharrem (18 Mart – 16 Nisan 633) ayında Ebu Bekir Yemamede bulunan Halid bin Velide haber gönderip, Irak üzerine yürümesini emretti. Durum böyle olmayıp Yemameden Medineye geldikten sonra Ebu Bekirin onu Iraka gönderdiği de söylenmiştir. Halid, Banikya, Barusima ve Ülleys denilen yerlere kadar vardı ve buraların halkları Onunla barış antlaşmaları yaptılar. Onunla barış yapanlardan biri ibn Saluba diye bilinen bir kişi idi. Bu antlaşmaya göre, Kisranın payı dışında on bin dinar verilecekti. Kisranın payı ise, adam başı dört dirhem idi. Halid, onlardan ayrıca cizye de aldı.
Daha sonra Hireye varıncaya kadar yoluna devam etti. iyas bin Kabisa et-Tai ile birlikte Hirenin soyluları çıkıp Halidin yanına geldiler. iyas, en-Numan bin el-Münzirden sonra Hire Emıri olmuştu. Halid onları, ya islamı kabul etmeye ya da cizye vermeye yahut da savaş yapmaya çağırdı. Onlar cizye vermeyi kabul edince doksan bin dirhem karşılığında barış yaptı. Böylelikle bu ve barış yaptığı diğer küçük yerleşim alanlarından alınan cizyeler, islam Tarihinde Farslılardan ilk olarak alınan cizyeler oldu.
Denildiğine göre, Ebu Bekir Ona Ubulleden başlamasını emretmiş, diğer taraftan iyas bin Ganma da yazarak Irak üzerine yürümesini ve el-Musayyahdan başlayarak üst taraftan Iraka girip Halid ile karşılaşıncaya kadar yoluna devam etmesini emretmiş idi. Daha önce el-Müsenna bin Harise eş-Şeybani Iraka savaşmak üzere gitmek amacıyla Ebu Bekirden izin istemiş, O da müsaade etmişti. Bu bakımdan Müsenna, Halidin gelişinden daha önce de Iraklılara hücumlar yapıyordu. Ebu Bekir, Halid ile iyasa mürtedIerle savaşmış olanların kendilerine katılmasını ve hiçbir mürtedin de kendileriyle birlikte kesinlikle savaşa katılmamasını emretmiş idi. Onlar da bu emri yerine getirerek daha sonra Ebu Bekirden yardım istemek amacıyla mektup yazınca, Ebu Bekir, Halide, Temimli Kaka bin Amrı gönderdi. Ona: “Sen Ona bir adamı göndererek mi yardım ediyorsun?” diye sorunca, onlara: “Bu adam gibisinin bulunduğu bir ordu, asla yenilmez” diye cevap verdi, iyada da Himyerli Abd bin Gavsı yardımcı olarak gönderdi. Ebu Bekir, Müsenna, Harmele, Mazur ve Selmaya mektuplar yazarak Ubullede Halide katılmalarını emretti. Halid, on bin savaşçı ile birlikte ilerledi. Müsenna ve arkadaşları ile birlikte sekiz bin kişi vardı.
Halid, Ubulleye yaklaşınca askerlerini üçe bölüp onları aynı yoldan geçirmedi, öncü kuvvetlerinin başında Müsenna vardı. Ondan sonra Adiyy bin Hatim, arkasından da Halidin kendisi gidiyordu. Düşmanlarla çarpışmak üzereHafir denilen yerde buluşacaklarını söylemişti. Burası iranlıların hem en büyük gediği, hem de en güçlü yeri idi. Buranın komutanının rütbesiUsvar, adı Hürmüz idi. Hürmüz, karada Araplarla, denizde de Hindlilerle savaşıyordu. Onların haberlerini alınca kral Erdeşire haber saldı ve bizzat kendisi etrafındakilerle birlikte alelacele Halidle karşılaşmak üzere yola koyuldu. Onların Hafir denilen yerde buluşmak üzere sözleştiklerini haber alınca, daha önce oraya varıp konakladı, öncü olarak ise Kubaz ve Enuşecanı geçirdi. Bunlar büyük Erdeşirin oğulları idiler. Kaçmamak için birbirleriyle zincirlerle bağlandılar. Halid, onların bu durumunu haber alınca askerlerle birlikte Kazıma üzerine yürüdü. Fakat Hürmüz buraya da ondan önce geldi. Hürmüz Araplara çok kötü şekilde komşuluk yaptığından hepsi Ona karşı kinle dolmuşlardı. Hatta bu konuda, “Hürmüzden de kafir” diyerek Onu bir darb-ı mesel haline getirmişlerdi.
Halid, yoluna devam edip bir başka suyun kenarında konakladı. Arkadaşları: “Ne yapacaksın?” diye sorunca, onlara: “Yemin olsun, bu su, iki gruptan kim daha sabırlıysa onun olacaktır” diye cevap verince, ağırlıklarını indirdiler. Halid, Farslılar üzerine gitti ve onlarla karşılaştı. Yüce Allah bir bulut gönderip Müslüman saflarının arka tarafına yağmur yağdırdı. Böylelikle Müslümanların manevi güçleri artmış oldu. Hürmüz, ortaya çıkıp teke tek dövüşmek üzere Halidi istedi. Arkadaşlarını da Halidi arkadan vurup öldürmek üzere hazırladı. Halid önüne çıktı ve yaya olarak Ona doğru gitti. Hürmüz de atından inince, çarpışmaya başladılar. Halid, Onu kucağına alınca, Hürmüzün arkadaşları hamle yaptılarsa da bu durum Halidi Hürmüzü öldürmekten alıkoymadı. Kaka bin Amr da karşı hamle yaparak Hürmüzün arkadaşlarını püskürttü. Böylelikle Farslılar bozguna uğradı, Müslümanlar da atlarına binip onların peşinden gitti. Aynı zamanda bu olayaZatüs-Selasil adı da verilmiştir. Kubaz ile Enuşecan kurtuldular. Halid, Hürmüzün üzerindeki değerli eşyaları aldı. Başlığının değeri yüz bin idi; çünkü Hürmüzün Farslılar arasındaki şerefi son noktasına varmış bulunuyordu. Onların adetlerine göre bu mertebeye gelen bir kişinin başlığının değeri yüz bin oluyordu. Halid, zafer müjdesini ve ganimetlerin beşte birini Ebu Bekire gönderdi. Kendisi de Basrada büyük köprünün bulunduğu yerde konaklayıncaya kadar yoluna devam etti. Müsenna bin Hariseyi Farslıların peşinden, Makil bin Mukarrini de Übülleye gönderdi. Makil burayı fethedip malları ve esirleri topladı.
Bu husus nakilcilerin bildiğinin aksinedir. Çünkü Übülle Hicretin on dördüncü yılında Ömer bin Hattab döneminde Utbe bin Gazvan tarafından fethedilmiştir.
Müsenna bin Harise, Hisnül-Mere diye bilinen kaleyi kuşatmış ve kaleye adını veren kadın da islama girmiştir. Halid ve arkadaşları, Ebu Bekirin emri dolayısıyla çiftçilere ilişmediler.