"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Temimoğulları ve secah

Resulallah Temimoğulları arasında amillerini (yani zekat toplama memurlarını) dağıtmış idi. ez-Zibrakan, Sehl bin Mineab, Kays bin Asım, Safvan bin Safvan, Sebre bin Amr, Veki bin Malik ve Malik bin Nüveyre bunlar arasındadır. Fakat Resulallahın vefat haberi yayılınca Safvan bin Safvan, Ebu Bekire Amiroğullarından topladıkları zekatı götürüp teslim etti. Kays bin Asım ise, ez-Zibrikanın ne yapacağına bakıyordu. Çünkü aksini yapacaktı. ez-Zibrikan işinde gecikme gösterince, Kays: “Şu Ukeliyyenin oğlunun yüzünden vay başıma gelenlere! Allaha yemin ederim, ne yapacağımı bilemiyorum. Ben, topladığım zekatları Ebu Bekire gönderip beyat edecek olursam bu sefer kendisi beraberinde bulunan zekat hayvanlarını Sa doğulları arasında kesecek ve onların gözünden beni düşürecektir. Diğer taraftan ben Saadoğulları arasında bu hayvanları kesecek olursam bu sefer o, Ebu Bekirin yanına gidip beni gözünden düşürecektir” diyerek elindeki zekat mallarını Mekais ile diğer kolları arasında paylaştırdı. Diğer taraftan ez-Zibrekan ise Dabbe bin Ud bin Dabiğa, Adiyy, Teym, Ukl, Sevr, Abd Menat bin Udoğullarından oluşan er-Ribablıların ve Avf ile Ebnaoğullarının zekatlarını götürüp teslim ettiler. Bütün bu sayılan isimler Temimoğullarının birer koludur. Daha sonra Kays pişman oldu. el-Ala bin el-Hadrami Ona yetişince zekatla birlikte el-Alayı karşıladı ve birlikte yola çıktı. Temimliler de birbirleriyle uğraşmaya başladılar.
Hanifeoğullarından Sümame bin Usale Temimden yardımlar geliyordu. Fakat bu olayortaya çıkınca, bu Sümamenin zararına oldu. Sümame ise, yalancı Müseylimeye karşı savaşıyordu. Onun bu zor durumu, Ebü Cehilin oğlu ikrime onun yanına varıncaya kadar, böylece devam etti. Bu şekilde Temim yurdunda Temimlilerin Müslümanları, irtidat etmek isteyip şüphe içerisinde olanlarla karşı karşıya iken, Temimli el-Haris bin Sureyd bin Ukfanın kızı olan Secah, Cezireden gelip peygamberlik iddiasında bulundu. Kendisi ve yakınları Tağliblilerden olan dayıları arasında el-Hüzeyl bin imran ile birlikte Rabianın uzak kollarının liderliğini yapıyordu. Hüzeyl hristiyan idi, fakat dinini bırakıp Ona tabi oldu. Onunla birlikte Akka bin Hilal Nemriiler, Ziyad bin Fullan iyadlılar, es-Selil bin Kays Şeybanlılar arasında bu irtidat hareketinin başını çekiyordu; fakat aralarındaki ihtilaf dolayısıyla içinde bulundukları durumdan daha kötüsü ile karşılaştılar.
Secah, Ebu Bekire karşı savaşmak istiyordu, bu bakımdan Malik bin Nuveyreye haber gönderip antlaşma yapmak istedi. Malik teklifini kabul etti ve böylelikle savaşmaktan alıkoyarak Temimoğullarından bazı kollar üzerine gitmesini teklif edince, kabul ederek: “Ben Yerbuoğullarından bir kadınım; o bakımdan herhangi bir mülk sözkonusu olursa o sizin olsun” dedi.
Utarid bin Hacib ile Malik ve Hanzalaoğullarından ileri gelenleri, ondan kaçıp Amberoğullarına sığındılar. Vekiin yaptığını da hoş görmeyip beğenmediler. Çünkü Veki Secah ile antlaşma yapmış bulunuyordu. Yerbuoğullarından, onlar gibi ileri gelen diğer bazı kimseler de kaçtılar ve Malik bin Nuveyrenin yaptığını benimsemediler, hoş görmediler.
Böylelikle Malik, Veki ile Secah bir araya geldi. Secah onlarla seciyeli bir şekilde konuşarak şunları söyledi: “Atlıları hazırlayın, siz de talana hazır olun. Daha sonra er-Ribab üzerine hücum edin. Çünkü onlarla aramızda bir engel yoktur.” Onlar da er-Ribab üzerine yürüdüler. Dabbe ile Abd Menatlılar onlara karşı koydu. Her iki taraftan da çok sayıda kimse öldü. Birbirlerinden karşılıklı esirler aldılar. Daha sonra da aralarında barış oldu. Kays bin Asım bir şiir söyleyerek zekatını götürüp Ebu Bekire teslim etmekten geri kalışının pişmanlığını dile getirdi.
Daha sonra Secah, el-Cezireli askerleri ile birlikte en-Nibac denilen yere varıncaya kadar yoluna devam etti. Fakat Evs bin Huzeyme el-Hüceymi, Amroğullarından bir grub kişi ile birlikte onların üzerine baskın yaptı ve Hüzeyl ile Akkayı esir aldıktan sonra, her iki taraf Evsin Secahtan aldığı esirleri serbest bırakmak ve beraberindekilerle birlikte Evsin topraklarına ayak basmamak konusunda anlaşmaya vardılar.
Daha sonra Secah askerlerini alıp Yemameye hareket etti ve, “Artık Yemame üzerine gidiniz, güvercin gibi hızlıca gidiniz, çünkü bu kesin sonuçlu bir savaştır. Bundan sonra da hiçbir kınama görmeyeceksiniz” dedi. Daha sonra Hanifeoğulları üzerine yürüdü. Müseylime bunun haberini alınca, onunla uğraşacak olursa Sümamenin, Şürahbil bin Hasenenin ve çevrelerinde bulunan kabileIerin Hacre (yani Yemameye) galip geleceklerinden korktuğu için Secaha bazı hediyeler gönderdi. Daha sonra da yanına gidinceye kadar kendisine eman vermesini istedi. Secah da eman verdi. Müseylime, Secahın yanına Hanifeoğullarından kırk kişi alıp gitti. Müseylime: “Yeryüzünün yarısı bizimdir, öbür yarısı da adil olmuş olsaydı Kureyşin idi. Artık Allah Kureyşin kabul etmediği yarıyı sana vermiş bulunuyor.” dedi.
Müseylimenin, kendisine inananlara koymuş olduğu kanunlardan birisi de şu idi: Birisinin bir erkek çocuğu olursa bu çocuk ölmediği sürece kadınlara yaklaşmayacaktır. Ayrıca kişi erkek çocuk sahibi oluncaya kadar çocuk yapacak, fakat erkek çocuğu olduktan sonra kendisini tutacaktır.
Denildiğine göre, Müseylime, Secahtan kendisini kalelerin arkasına sığınmak suretiyle korumak istemiş, Secahın da Ona: “in” demesi üzerine Müseylime: “Adamlarını uzaklaştır” demiş O da böyle yapmıştı. Müseylime bir çadır kurmuş ve çadıra şarap dökmüştü. Bundan amacı Secahın bu kokuyu alarak cimayı hatırlamasını istemesi idi. Onunla bir araya geldiklerinde, Secah: “Rabbın sana neler vahyetti?” diye sorunca, Müseylime: “Rabbinin hamileye ne yaptığını görmedin mi? Ondan türeyen, bir can çıkardı; bu deri ile kemik arasında” diye cevap verdi. Secah, “Peki başka neler vahyetti?” diye sorunca Müseylime: “Allah kadınları ferçler olarak yarattı, erkekleri de onlara zevçler yaptı. Onların içerisine bir şeyler bırakırsın, ondan sonra o kadınlar dilerse onu çıkartırlar, böylelikle bizlere çocuklar verirler.” dedi. Bunun üzerine Secah: “Şahitlik ederim ki sen bir peygambersin” deyince, bu sefer Müseylime: “Ne dersin, seninle evlenip senin kavmin ve benim kavmimle bütün Arapları yiyip bitirsek?” deyince, Secah: “Olur” dedi. Bu sefer Müseylime şu beyitleri okudu:
Haydi kalk yatalım Yatak zaten hazırlanmış Dilersen evde
Başka yerde dilersen Dilersen mülkü paylaşırız
Dilersen dörde böleriz Dilersen verelim üçte ikisini
Dilersen de tümünü.
Bu sefer Secah: “Hayır, hepsini istiyorum; çünkü o daha derleyip toparlayıcıdır.” deyince Müseylime: “Zaten bana da böyle vahyedilmişti” dedi.
Secah Onun yanında üç gün kaldıktan sonra ayrılıp kavminin yanına gittiğinde: “Ne haber?” diye sordular, Secah onlara: “Ben Onun hak üzere olduğunu gördüm. Bu bakımdan Ona tabi olup evlendim” dedi. Onlar: “Peki sana herhangi bir mehir vermedi mi?” diye sorunca Secah: “Hayır” diye cevap verdi. Bu sefer çevresindekiler: “Geri dön ve ondan mehir iste” deyince, o da geri döndü. Müseylime Onu görünce yine kale kapısını kapatıp: “Ne istiyorsun?” diye sorunca, Secah: “Bana mehir vermeni” dedi. Bunun üzerine Müseylime: “Senin tellalın kimdir?” diye sordu. Secah: “Benim tellalım, Sebes bin Ribı er-Riyalıldir” diye cevap verdi. Müseylime onu çağırıp: “Arkadaşlarının arasına Allahın Resulü Müseylimenin Muhammedin size getirmiş olduğu namazlardan olan sabah namazı ile yatsı namazını kaldırdığımı ilan et” diye söyledi. Bunun üzerine Secah, arkadaşları ile birlikte geri dönüp gitti. Bu arkadaşları arasında Utarid bin Hacib, Amr bin el-Ehtem, Gaylan bin Haraşe ve Şebes bin Ribi de vardı. Utarid bin Hacib:
Bizim peygamberimiz kadındır, onunla dolaşıyoruz;

Diğer insanların peygamberleri ise erkek oluyor anlamında bir beyit okudu.
Müseylime onunla: “Yemamenin mahsullerinin yarısını kendisine vermek ve bu mahsulü alacak kimseyi bırakmak üzere” barış yaptı. Secah mahsullerin yarısını alarak el-Cezireye gitti ve geri kalan yarısını almak üzere de Hüzeyl, Akka ve Ziyadı bıraktı. Fakat aniden Halidin onlara yaklaştığını gördüler. Onlar da dağılıp gittiler.
Secah, Muaviye onları el-Cemaa yılında yerlerinden aktarıncaya kadar Tağlibliler arasında kalmaya devam etti. Secah da onlarla birlikte geldi. Tağlibliler de, Secah da güzel bir şekilde islama girip bağlandılar. Ondan sonra Secah Basraya gitti ve orada öldü. Semura bin Cündeb, Muaviyenin Basra Valisi iken Onun cenaze namazını kıldırdı. Bu olay ise Ubeydullah bin Ziyadın Horasandan gelip Basra Valisi olarak göreve başlamasından önce olmuştur.
Denildiğine göre, Müseylime öldürüldükten sonra Secah, el-Ceziredeki Tağlibli dayılarının yanına gitmiş ve onların yanında ölmüş sonra da ondan söz edildiğini, kimse duymamıştır.