Vakıdinin söylediğine göre Resulallahın kızı Zeynep bu sene vefat etmiştir.
Leys Kabilesinin Kelb kolundan Galib bin Abdullah, el-Mülevvahoğulları üzerine seriyyesiyle bu yıl gitmişti. Leysli el-Haris bin el-Bersa ile yolda karşılaşmış ve el-Harisi esir almışlardı. Bunun üzerine el-Haris: “Ben Müslüman olarak gelmiş bulunuyorum” deyince Galib ona:
“Eğer söylediğin gerçekten doğru ise bir günlüğüne bağlı kalmanın sana zararı olmaz. Yalan söylüyorsan böylece biz kendimizi güvenlik altına almış oluyoruz” dedi ve arkadaşlarından birini Ona göz kulak olmakla görevlendirip: “Seninle tartışacak olursa kafasını uçur.” diyerek dönünceye kadar yerinden ayrılmamasını emretti. Daha sonraBatn el-Kedid diye bilinen yere varıncaya kadar yollarına devam ettiler. İkindiden sonra konaklayarak Cündub bin Mekis el-Cüheniyi etrafı gözetlemek üzere ileriye gönderdiler. Cündüb anlatıyor: “Etrafı görmemi sağlayacak bir tepeye çıkıp yüzükoyun yattım. Onların arasından birisi çıktı ve benim böylece yattığımı görünce yayını ve iki tane de ok alıp önce onlardan birisini attı. Bu ok yan tarafıma saplandı. Ben, onu çektim ve hiç kımıldamadım. Daha sonra ikinci bir ok attı ve bu da omuzumun baş tarafına gelip saplandı. Bunu da çekip aldım. Ve yerimden kımıldamadım. Adam bunun üzerine şöyle dedi: Allaha yemin ederim, iki okum da ona isabet etti. Eğer bu kişi gerçekten etrafı gözetleyen bir gözcü (casus) olsaydı mutlaka yerinden hareket ederdi, kımıldardı. Davarları çekip gidinceye kadar ve sütlerini sağıncaya kadar onlara mühlet verdik. Daha sonra üzerlerine atılıp hücum ettik, pek çok kimseyi öldürdük. Davarlarını ellerinden alıp önümüze kattık ve alel-acele geri döndük. Durum onların kavmine iletildi.
Ardından kesinlikle karşı koyamayacağımız kadar büyük bir kalabalık geldi, öyle ki bizimle onlar arasında Kudeyd tarafından vadinin iç kısmından başKa bir şey kalmadı. Allah dilediği bir taraftan daha önce benzerini görmediğimiz bir buluttan yağmur indirdi. Vadi öyle bir sel ile dolup taştı ki hiç kimse o selden geçip aşamıyordu. Ben, onların bizlere bakakaldıklarını, hiçbirisinin ileri geçmediklerini gördüm. Böylece Medineye vardık. Müslümanların bu sırada parolası:Emit-Emit; yani öldür, öldür idi. Sayıları on küsur adam idi.”
Bu yıl içerisinde Resulallah el-Ala bin el-Hadramiyi Bahreyne gönderdi. Bahreynde Münzir bin Savi vali olarak bulunuyordu. Münzir, Mecusilerin cizye ödemeleri, kestiklerinin yenilmemesi ve hanımlarının nikahlanmaması şartları üzerinde antlaşma yaptı.
el-Alanın Münzire hicretin 6. yılında, Resulallahın krallara gönderdiği elçilerle birlikte gönderildiği de söylenmiştir. Bundan daha önce sözetmiş bulunuyoruz.
Şüca bin Vehbin Rabiülevvel (29 Nisan – 28 Mayıs 629) ayında on dört kişi ile birlikte Amiroğulları üzerine gönderilmesi de bu yıl gerçekleşmiştir. Şuca ve arkadaşları ganimet olarak birtakım develer aldılar. Onlardan her birisinin payına on beş deve düşmüştü.
Yine bu yılda Amr bin Kaab el-Gifarinin seriyyesi Zatul-Atlah üzerine gönderilmişti. Askerlerinin sayısı 15 idi. Burada büyük bir kalabalık görmüş, onları İslam dinine davet etmiş, onlar bu daveti kabul etmeyerek Amrın arkadaşlarını öldürmüşlerdi. Amr ise kurtulmuş ve Medineye varmıştı. Zatül-Atlah Şam taraflarındadır. Bunlar Kuzaalı olup o zaman başkanları Sedus adında bir kişi idi.