"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

İbn abdüül-muttalib

Abdülmuttalibin adı Şeybedir. Ona bu adın verilmesinin sebebi, doğarken saçlarının kır olmasıydı. Annesi, Selma binti Amr bin Zeyd olup Hazrec Kabilesinin Neccaroğulları kolundandı. Künyesi Ebul-Haristir. Ona Abdülmuttalib (Muttalibin Kölesi) denmesinin sebebi şudur: Babası Haşim, Şam bölgesine ticaret amacıyla yola çıkmıştı. Medineye gelince, Neccaroğullarından Hazrecli Amr bin Lebibin misafiri oldu. O sırada Amrın kızı Selmayı görüp ve beğenmesi üzerine onunla evlendi. Ancak Selmanın babası, doğum yapacak olursa, mutlaka ailesi arasında olma şartını koşmuştu. Daha sonra Haşim, yoluna devam etmiş ve (işini bitirip) Şamdan geri dönmüştü.

Selma ailesinin yanında olduğu halde, Haşim ile gerdeğe girerler. Daha sonra Mekkeye giderler ve hamile kalır. Doğumu yaklaşınca, hanımını ailesinin yanına götürür. Şama doğru giderlerken Haşim, Gazzede ölür.
İşte Abdülmuttalib, Haşimin Selmadan oğludur. Abdülmuttalib Medinede yedi yıl kaldı. Daha sonra Haris bin Abdu Menaf oğullarından birisinin yolu Medineye düştü. Orada ok atan çocuklara rast geldi. O çocuklar arasında Şeybenin attığı ok hedefi buldu. Çocuk şöyle diyordu: “Ben Haşimin oğluyum. Ben Mekke Vadisinin Efendisinin oğluyum.” Harisi olan adam ona: “Sen kimsin?” diye sorunca çocuk: “Ben, Haşim bin Abdu Menafin oğluyum.” dedi. Harisi adam Mekkeye varınca, Muttalibi Hicrde buldu. Ona şöyle dedi: “Ya Ebal-Haris, biliyor musun, ben Yesribde oynayan çocuklar gördüm. Bunlar arasında senin kardeşinin oğlu da vardı. Böyle birisinin orada bırakılması iyi olmaz.” Bunun üzerine Muttalib şunu söyledi: “Onu getirmedikçe evime dönmeyeceğim.” Harisi, ona bir dişi deve verdi. O da bu deveyi alıp yola koyuldu ve akşam üzeri Medineye vardı. Top oynamakta olan çocuklara rast geldi. Yeğenini tanıtıp nerede olabileceğini sordu. Ona nerede bulacağını söylediler. Onu alıp devesinin terkisine bindirdi. Onu, annesinden izin aldıktan sonra alıp gittiği de söylenmiştir. Böylece Mekke yoluna koyuldu. Kuşluk vakti Mekkeye vardığında halk toplantı yerlerinde bir arada bulunuyordu. Ona: “Şu arkanda bindirdiğin kim?” diye soruyorlar o da: “Benim kölemdir.” diyordu. Çocuğu alıp hanımı Hatice binti Said bin Selimin yanına evine götürdü. Kadın ona: “Kim bu?” diye sorduğunda, ona da: “Kölemdir.” dedi. Ona bir elbise alıp giydirdi sonra da akşam üzeri yanına alarak çıktı. Abdu Menaf oğullarının toplantı yerine gitti ve onlara yanındaki bu çocuğun yeğeni olduğunu bildirdi. Fakat bundan sonra çocuk Mekkede dolaştıkça, vaktiyle onun hakkında “Bu benim kölemdir” dediği için, çocuğa: “İşte bu, Abdülmuttalib (Muttalibin kölesi)dir” deniyordu.

Daha sonra Muttalib, Onu babasının mülkünden haberdar ederek, mülklerini teslim etti. Diğer amcası olan Nevfel bin Abdu Menaf, Muttalibin ölümünden sonra, elinden kendisine ait olan bir avlusunu alır. Bunun üzerine Abdülmuttalib, Kureyşin ileri gelenlerine varıp amcasının bu haksızlığını önlemelerini istedi. Ancak bu ileri gelenler kendisine: “Biz, seninle amcan arasına girmeyiz.” dediler. Bu sefer Abdülmuttalib, Neccaroğullarından olan dayılarına yazarak, onlara durumunu anlattı. Ebu Esad bin Udes en-Neccari, yanına seksen atlı alıp Mekke Vadisine kadar geldi. Abdülmuttalib de onu karşılamaya çıktı. Abdülmuttalib: “Dayıcığım, eve gidelim.” dediyse de, dayısı:
“Hayır, Nevfeli görmeden gelmem.” dedi. Hicrde Kureyşin yaşlılarının da bulunduğu bir sırada Nevfeli bulur ve tepesine dikilir. Kılıcım çekerek: “Bu yapının (Kabenin) Rabbine yemin ederim ki, ya kızkardeşimizin oğlunun avlusunu geri verirsin, ya da kılıcım seni doğrar.” deyince Nevfel: “Bu yapının Rabbine and olsun, avlusunu geri vereceğim.” dedi. Ondan sonra dayısı, hazır bulunanları şahit tuttuktan sonra, Abdülmuttalibe: “Haydi yeğenim, artık eve gidebiliriz.” dedi. Onun yanında üç gün kaldı. Hep birlikte umre de yapıp geri döndüler.
Bu durum Abdülmuttalibi bir antlaşma yapmaya itti. Bişr bin Amr, Verka bin Fülanı ve Huzaa Kabilesinden bazı kimseleri çağırıp onlarla Kabede bir antlaşma yaptı. Bu konuda bir belge de tanzim ettiler. Buna göre Sikaye (Hacılara su dağıtma işi) ve Rifade (vergi toplama ve yaralılara bakma işi) görevleri Abdülmuttalibin uhdesine veriliyordu. Abdülmuttalib, zamanla kavmi arasında şeref ve itibar kazandı, büyük bir yer işgal etti.
Daha sonra Zemzem Kuyusunu kazdı. Zemzem ise İbrahimin oğlu İsmailin kuyusudur. Yüce Allah, bu kuyuyu İsmailin su ihtiyacını gidermek için fışkırtmıştı. Daha önceden de belirtildiği gibi, Cürhümiler bu kuyuyu kapatmış idi.