"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Resulallahın nesebi ve ataları ile uzak dedeleri

Resulallahın adı Muhammeddir. Kisra Anuşirvanın hükümdarlığı anlatılırken doğumundan söz edilmişti. Onun tam adı: Muhammed bin -Abdullahtır. Babası Abdullahın künyesi: Ebu Kusemdir. Ebu Muhammed de denildiği gibi, (künyesi) Ebu Ahmeddir diyenler de vardır, Abdülmuttalibin oğludur.
Abdullah, kardeşlerinin en küçüğü idi. Abdullah Ebu Talib (ki adı: Abdu Menaftır), ez-Zübeyr, Abdülkabe, Atike, Umeyme, Berre bin -Abdulmuttalibin çocukları olup bunların anneleri: Fatıma binti Amr bin – Ayiz bin – İmran bin – Mahrum bin – Yakaza idi.
Abdülmuttalib, Zemzem Kuyusunu kazmak isteyip Kureyşten -ileride açıklayacağımız gibi- zorluklarla karşılaşınca, şöyle bir adakta bulunmuştu: On tane oğlu olup bunlar, kendisini (Kureyşe karşı) koruyacak bir yaşa gelecek olurlarsa, onlar arasından bir tanesini, Kabede Allah için kesecekti. On tane çocuğu olup onların kendisini koruyacak bir duruma geldiklerini görünce, vaktiyle yapmış olduğu adaktan onları haberdar etti. Onlar da kendisine itaat göstererek: “Ne yapalım?” diye sorunca onlara: “Sizden her biriniz bir ok alıp üzerine adını yazsın.” dedi. Çocukları denileni yapıp okları babalarına getirdiler ve Kabenin içerisine Hübelin bulunduğu yere girdiler. Hübel onların en büyük putları idi. Bu put, Kabeye hediye edilen şeylerin toplandığı bir kuyunun başında bulunuyordu.
Hübelin yanında yedi ayrı ok bulunurdu. Bunların her birisi üzerinde ayrı bir şey yazılı olup bir tanesinin üzerinde de Akl yazılı idi. Diyeti kimin ödeyeceği konusunda aralarında anlaşmazlık çıkacak olursa, bu okun yedisini de kullanırlardı. (Bu ok kime çıkarsa, diyeti o öderdi). Birisi üzerinde evet yazılı idi. Bir işi yapmak istediklerinde şayet evet çıkacak olursa o işi yaparlardı. Bir başkasında hayır yazılı idi. Bir işi yapmak, ya da terk etmek istediklerinde bu okları çekerlerdi. Hayır çıkacak olursa, o işi yapmazlardı. Bir başkasına Sizdendir; öbüründe Size katılmıştır; bir ötekisinde ise < Abdülmuttalib, okların çekimi ile görevli olan kimseye: “Benim bu çocuklarımla ilgili olarak şu oklarını çekiver.” diyerek yapmış olduğu adağı ona haber verdi. Abdullah, kardeşlerinin en küçüğü ve babasının en çok sevdiği çocuğu idi. Görevli, okları çekme işine başlayınca, Abdülmuttalib Allaha dua etmeye başladı. Görevli, ok çekti ve Abdullah çıktı. Bunun üzerine Abdülmuttalib, Abdullahın elinden tutup onunla İsaf ve Nailenin bulunduğu yere doğru ilerlemeye koyuldu. Bütün kurbanlıklarını bu iki putun yanında keserlerdi. Kureyşliler, sohbet meclislerinden dağılıp ona: “N e yapmak istiyorsun?” diye sorunca O: “Bunu kesmek istiyorum” dedi. Kureyşlilerle diğer çocukları hep bir ağızdan: “Allaha yemin ederiz, bu konuda sana çıkar bir yol gösterilmedikçe, sen onu kesmeyeceksin. Çünkü eğer böyle birşey yapacak olursan, aramızdan çocuğunu kesmeye kalkışanlar türeyip gideceklerdir.” dediler. Muğire bin -Abdullah bin -Amr bin -Mahzüm ona: “Allaha yemin ederim bu konuda sana bir çıkar yol gösterilmedikçe, sen de onu kesmeyeceksin. İsterse onu bu ölümden kurtarman, tüm mallarımızı feda etmemizi gerekmsin.” derken diğer taraftan Kureyşlilerle çocukları yalvarıyorlardı: “Yapma şunu. Hicrde bir kahine (kadın kahin) var. Ona gidip durumu sor. Sana onu kes, diyecek olursa kesersin, senin için bir çıkar yol gösterir se kabul edersin.”
Kadının yanına gitmek üzere çıktılar. Kadın o sırada Hayberde bulunuyordu. Abdülmuttalib durumunu anlattı. Kadın: “Bugün gidin. Bana haber veren cinim gelecek, ona durumu soracağım.” demesi üzerine yanından ayrılıp ertesi gün bir daha geldiler. Kadın onlara: “Evet, bana haber gelmiş bulunuyor. Sizde diyet ne kadardır?” diye sorunca onlar: “On deve” dediler. Gerçekten de öyleydi. Bu sefer kadın onlara şöyle dedi: “Memleketinize dönün ve bir tarafa on deve koyarak, develerle adamınız arasında kura çekin. Eğer kura adamınıza çıkarsa, o zaman Rabbınızı razı edinceye kadar onar onar develerin sayısını artırın. Develere çıkacak olursa, o develeri kesin. O zaman Rabbiniz de razı olmuş olur, adamınız da kurtulmuş olur.”
Bunun üzerine derhal Mekkeye geri döndüler. Bunu uygulamaya koyuldukları zaman Abdülmuttalib Allaha dua etmeye başladı. Sonra da bir tarafa Abdullahı, öbür tarafa da on deveyi koyup ok çekmeye başladılar. Ok, Abdullahın aleyhine çıkınca, develerin sayısını on daha artırdılar. Fakat oklar yine Abdullah ın aleyhine çıktı. Onlar durmadan develerin sayısını artırıyor, fakat oklar da hep Abdullahın aleyhine çıkıyordu. Sonunda develerin sayısı yüzü buldu. Bu sefer yine çektiler. Bu kere oklar develerin tarafına çıktı. Hazır olanlar: “Ey Abdülmuttalib, artık Rabbin razı olmuş bulunuyor.” dedilerse de Abdülmuttalib: “Allaha yemin ederim ki, üç defa daha ok çekilmedikçe kabul etmeyeceğim.” dedi. Üç kere daha ok çekimi yapıldı ve üçünde de develer tarafına çıktı. Bunun üzerine develer kesildi ve oldukları gibi bırakıldı. Onlara yaklaşmak isteyen hiçbir kimse -insan ya da yırtıcı bir hayvan olsun- alıkonulmadı.
Abdullah bin -Abdülmuttalibin, Resulallahın annesi Vehebin kızı Amine ile evlendirilmesine gelince, Abdülmuttalib, develeri kesme işini bitirince, oğlunu elinden tutup yolda ilerlemeye başladılar. Yolda Varaka bin -Nevfelin kızkardeşi, Nevfel bin -Esedin kızı olan Ümmü Kattala rast geldiler. Beytin yanında bulunuyordu. Onu görüp yüzüne dikkatle bakınca şunları söyledi: “Ey Abdullah, nereye gidiyorsun?” Abdullah: “Babamla beraberim” deyince kadın: “Baban seni kurtarmak için kestiği deve kadar vermeyi sana vaat ediyorum, yeter ki hemen yanıma gel.” teklifinde bulundu, fakat Abdullah: “Babam yanımdadır. Ne ona aykırı bir hareket yapabilirim, ne de ondan ayrılabilirim.” diye cevap verdi.
Abdülmuttalib, oğlu ile birlikte Vehb bin -Abd-i Menaf bin -Zührenin yanına varıncaya kadar, yolda yürümelerine devam ettiler. Vehb, Beni Zührenin ileri geleniydi. Oğlunu, Vehbin kızı olan Amine ile evlendirdi. Aminenin anne tarafından soyu şöyledir: Berre bint Abdiluzza bin – Osman bin – Abdüddar bin – Kusayy, Berrenin anne tarafından soyu: Umm Hubeyb bint Esed bin – Abdüluzza bin – Kusayydır, Umm Hubeybin anne tarafından soyu: Berre bint Avf bin – Ağabeyyd bin – Avle bin – Adiyy bin – Kaabdır.
Abdullah, nikahlandıktan sonra, babasının evinde .Amine ile gerdeğe girdi . .Amine, Muhammede hamile kaldı. Abdullah, sonra yanından ayrılarak bir önceki gün kendisinden kam almasını isteyen kadının yanından geçince Ona: “Ne oluyor sana? Dün bana yapmış olduğun teklifi bugün niye tekrarlamıyorsun?” dedi. Kadın: “Dün seninle beraber olan o nur, senden ayrılmış bulunuyor. Artık bugün sana ihtiyacım yok.” dedi.
Ümmü Kattal, kardeşi Nevfelden, bu Ümmete İsmailoğullarından bir peygamber geleceğini işitip dururdu.
Denildi ki; Abdülmuttalib, oğlu Abdullahı evlendirmek üzere çıktığında, yolda Tübaleli, adı Fatıma binti Murre olan Hasama mensup ve Yahudiliğe girmiş bir kahineye rast gelirler. Bu kahine, Abdullahın yüzünde bir aydınlık görünce: “Ey genç, şu anda yanıma gel, buna karşılık sana yüz deve vermeyi vaat ediyorum.” deyince Abdullah ona şu (anlamdaki) mısraları okur:
Ölüm iyidir, elbet harama düşmekten,

Ortada ise helal yok, ben onu araştırıyorum;

Senin bu istediğinse, çok uzaktır benden.
Sonra da şunları ekler:
“Şu anda babamla birlikteyim. Ondan ayrılmak imkanım yok.”
Abdülmuttalib, yoluna koyulup onu .Amine bint Vehb bin -Abdi Menaf bin -Zühre ile evlendirir. Abdullah üç gün hanımının yanında kaldıktan sonra dışarı çıktı. Yolda giderken, daha önce kendisini bilinen şekilde çağıran Hasamlı kadına rastlar. O kadına şöyle der: “Daha önceki isteğin hakkında (şimdi) ne diyorsun?” Kadın ona: “Ey genç, dedi. Ben kötü niyetli birisi değilim. Fakat senin yüzünde bir nur gördüm. Ben o nurun benim olmasını istedim. Fakat Allah, benim bu isteğimi kabul etmeyip onu dilediği yere bıraktı. Benden sonra ne yaptın ki?” Abdullah: “Babam beni .Amine bint Vehb ile evlendirdi” dedi. Bunun üzerine Fatıma bint Mürre şu şiiri okudu:
Şimşek çakan bir bulut gördüm ben,

Parladıkça parladı yağmur yüklerinde,

Bu çevresini ayın on dördü gibi,

Aydınlatan bir nurdu sanki.

Onu nail olacağım bir övünç umdum

Fakat her çakmak çakan ateş yakamaz Zühre Kabilesine mensup olan kadın,

Senin elbiselerini çıkarırken senden Nasıl bir hayır aldı, bilmiyor.
Yine bu konuda aynı kadın şunları demiştir:
Haşimoğulları! Amine nin kardeşinizden aldığı,

Sönmeye yüz tutmuş kandilin, yağını çekmesine benzer,

Gencin kazandığı herşey, bir azim sonucu olmadığı gibi,

Kaybettikleri de zaafindan dolayı değildir.

Birşey istediğin zaman güzelce iste,

Sana bir birine yaklaşan iki el yeter:

Ya sımsıkı kapalı bir eldir bunların biri,

Yahut da parmak uçlarına kadar açılmış biri.

Amine ondan aldığını aldı;

O aldıklarının eşi ve benzeri yok.
Onun yanından geçen bundan başka birisidir, de denilmiştir.
Zühri der ki: “Abdülmuttalib oğlu Abdullahı Medineye kendilerine hurma getirmek üzere göndermiş ve Abdullah orada ölmüş idi. Hayır, Abdullah Kureyşin bir kervanı ile birlikle Şamda bulunuyordu. O kervanla birlikte dönüşte Medinede konakladıklarında hasta bulunuyordu. Orada yirmi beş yaşında iken vefat etti ve Nabiğa el-Cadlnin evine defnedildi.” Yirmi sekiz yaşında vefat ettiği de söylenmiştir. Abdullah, Resulallah doğmadan önce vefat etmiştir.