Yukarıda bahsettiğimiz üzere, Ensar (Evs ve Hazrec) Medineye geldiğinde, hakimiyet Yahudilerin elinde bulunuyordu. Onların bu hakimiyetIeri ise, Yahudi asıllı olan Fityunun onların başına geçmesine kadar devam etti. Fityun aslında İsrailoğullarından bir Yahudi idi, fakat daha sonra Salebeoğullarının tarafına geçip onlara intisap etmişti ve çok kötü bir kişiydi. Onun döneminde Yahudiler her hangi bir kadınla evlendikleri zaman zifaftan önce evlenmek istedikleri kadını Fityuna takdim eder ve bu kötü duruma boyun eğerlerdi. Fityunun aynı hareketi Evs ve Hazrec kabilelerine de yaptığı rivayet edilmektedir.
Hazrec Kabilesinden Malik bin Aclan es-Saliminin kız kardeşi evlenmişti. Zifaf vaktinin yaklaştığı bir sırada kardeşi Malikin de hazır bulunduğu aile meclisinden baldırları çıplak olarak çıkmıştı, bunun üzerine kardeşi Malik: “Çok kötü bir harekette bulundun.” dedi, kız kardeşi ise Malike: “Bu gece bana yapılacak hareket baldırlarımı açmamdan daha kötüdür, çünkü kocam olmayan birisinin yanına götürüleceğim.” dedi ve geri döndü. Bunun üzerine Malik kız kardeşinin yanına girip: “Düşündüğün bir plan var mı?” diye sordu, kız kardeşi: “Evet, bir planım var, fakat siz ne düşünüyorsunuz?” dedi. Malik: “Ben kadınlar ile birlikte içeri gireyim, sonra onlar dışarı çıkıp Fityün yanınıza geldiğinde onu öldüreyim.” diye karşılık verdi. Kız kardeşi Malikin bu planını uygun gördü ve ona: “Bu planını uygula.” dedi. Sonra kadınlar Malikin kız kardeşini alıp Fityuna götürdüler, Malik de kılıcını kuşanıp kadın kılığına bürünerek onlarla beraber gitti. Nihayet kadınlar Malikin kız kardeşini içeride bırakıp dışarı çıktıklarında Fityün hemen onun yanına daldı ve Malik kılıcını çekip onu öldürdü, sonra oradan kaçıp uzaklaştı.
Şairlerden birisi bu hususla ilgili olarak şu mealdeki mısraları söylemiştir: “Acaba kadınların/zın zifaf hediyesini Fityun un ödemesi talihinizin bir hükmü müdür? Böyle verilen bir hüküm ne kadar çirkindir? Nihayet Malik vurduğu bir kılıç darbesiyle içinden koyu kırmızı kanlar çıkartarak onu öldürdü. ”
Daha sonra Malik bin Aclan memleketinden kaçıp Şama (Suriyeye) gitti ve Gassan hükümdarlarından Ebü Cübeyle künyesiyle bilinen hükümdar Ubeyd bin Salim bin Malik bin Salimin yanına geldi. Ebü Cübeyle, Gadb bin Cüşem bin Hazrecin oğullarından birisiydi ve onların başına geçip hükümdar olmuş, kabilesi arasında üstün bir şerefe ulaşmıştı. Bir rivayete göre, Ebu Cübeylenin hükümdar olmadığı, fakat Gassan Hükümdarının katında büyük bir itibara sahip olduğu söylenir. Doğru olan da budur, çünkü Gassan hükümdarlarının arasında böyle bir isim bulunmamaktadır. Aynı zamanda biraz önce zikredildiği üzere, Ebu Cübeylenin Hazrecden olduğu ifade edilmişti.
Malik bin Aclan, Ebu Cübeylenin huzuruna girince önce ona Fityunun yapmış olduğu kötülüğü anlattı, onu öldürdüğünü bildirdi ve bundan sonra kendisinin geri dönemeyeceğini söyledi; bunun üzerine Ebu Cübeyle, Yahudiler zelil ve perişan olup Evs ve Hazrec kabileleri Medinenin en şerefli ahalisi oluncaya kadar hiç bir koku sürünmeyeceğine ve kadınlara yaklaşmayacağına dair Allaha and içti.
Sonra Ebu Cübeyle büyük bir kalabalıkla birlikte Şamdan yola çıktı ve kendisini Yemene gidiyormuş gibi gösterip Medineye geldi; Zü Hurud denilen yere inip konakladı. Bu arada niyetinin ne olduğunu Hazrec ve Evs kabilelerine bildirdi, sonra haber salıp Yahudilerin ileri gelenlerini yanına çağırdı ve onlara ihsanda bulunma niyetinde olduğunu izhar etti. Bunun üzerine Yahudilerin ileri gelenleri kendilerine en yakın olan kimselerle birlikte Ebu Cübeylenin yanına geldiler ve kapısının önünde toplandılar. Ebu Cübeyle teker teker içeriye alınmalarını emretti ve içeri alınanları baştan sona kadar öldürdü. Ebu Cübeylenin onları öldürmesinden sonra Evs ve Hazrec kabileleri Medinenin en şerefli ahalisi haline geldiler, hurmalık ve mesken edinme konusunda onlara ortak oldular.
Hazrec Kabilesinden Ramk bin Zeyd, Ebu Cübeyleyi bir kaside ile methederek onun hakkında şu mealdeki mısraları söylemiştir:
“Ebu Cübeyle, yer yüzünde yürüyenlerin en hayırlısı, yeminini yerine getirenlerin en vefalısı, iyilikte bulunmak bakımından onların en iyisi ve iyi kişilerin yolunu tanımak cihetinden onların en bilgilisidir. Mühim günler ve savaşlar bize kılıcı çelik kırıntılarını tutup toplayan bir koç (yani Ebu Cübeyle gibi bir yiğit) bıraktı. ”
Ebu Cübeyle, Ramk bin Zeydin arık ve nahifliğine bakarak onun söylediği bu kaside ile bedeni arasında bir irtibat kurup: “Kötü bir kap içerisinde güzel bir bal.” dedi; bunun üzerine Ramk bin Zeyd: “Kişinin değeri, en küçük iki organı, yani kalp ve diliyle belli olur.” karşılığını verdi. Bundan sonra Ebu Cübeyle tekrar Şama döndü.