"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Kisra şirüye bin perviz bin hürmüz bin enuşirvanın hükümdarlığı

Annesi Meryem Bizans Hükümdarı Mavrıkın kızı olup asıl adı Kubad olan Şiruye bin Perviz tahta çıkıp hükümdar olunca ülkenin hatırı sayılır büyükleri ve eşrafı yanına gelip: “Ülkemizde iki hükümdarın bulunması doğru olmaz, ya Kisra Pervizi (babam) öldürürsün, biz o zaman sana kuloluruz ya da biz seni tahttan indirir, Pervize itaat ederiz.” dediler.

Şiruye, onların bu sözlerine kırıldı, babasını merkezden uzaklaştırıp başka bir yere gönderdi ve orada hapsettirdi. Sonra ülkenin saygı değer büyüklerini bir araya topladı ve onlara: “Biz Kisra Pervize yaptığı kötülükleri anlatmak ve bu kötülüklerinden bir kısmına bizzat kendisini vakıf kılmak maksadıyla bir elçi göndermeyi düşündük.” dedi ve ülkenin işlerini tedvirle görevli olan Üstaz Huşnes (Esfad. Cüşnes ) adında birisini gönderdi. Şiruye, Ondan babası Pervize şunları söylemesini istedi: “Yaptığın kötülükler seni bu hale düşürdü, çünkü sen baban Hürmüze karşı cüretli davranıp gözlerine mil çektirdin ve öldürdün. Sonra evladın olan bizlere kötülük edip halkla olan münasebetlerimizi engelledin ve her türlü huzur ve rahattan mahrum bırakın. Ayrıca hapishanelere koyduğun kişileri ebediyen mahkUm ederek onlara kötülük ettin. Diğer taraftan bir çok kadın ahp sırf kendi arzuna tahsis ettin, onlara şefkat göstermedin ve çocuk doğurmalarına müsait olan erkeklerle muaşeretlerine engeloldun. Tebaan olan halka sert ve katı davrandın. Vergi mükelleflerinden vergi toplarken şiddet kullanıp zulmettin. Bizans ve diğer ülkelerin sınır boylarına askerler toplayıp onları aile ve çocuklarından ayırdın. Bu arada sana iyilik etmesine, kızıyla evlendirmesine ve katında iyi bir intiba bırakmasına rağmen Bizans Hükümdarı Mavrıka karşı ihanet ettin. Senin ve ülke halkının ihtiyacı olmadığı, size bir faydası dokunmadığı halde çarmıhı Ona vermedin. İşte bu yaptıklarına dair lehinde bir delilin varsa, bunları anlat; eğer delilin yoksa hakkında ilahi emrin tahakkuk etmesi için hemen Allaha tövbe et.” Nihayet elçi Üstaz Huşnes, Kisra Pervizin yanına geldi ve Şiruyenin sözlerini aktarmak suretiyle elçilik görevini yerine getirdi. Bunun üzerine Kisra Pervız:

“Benden cevap olarak kısa ömürlü olan Şiruyeye söyle ki: Hiç bir kimse için büyük suçlar bir yana, küçüklerini bile yakinen iç yüzünü bilmeden açığa vurup yaymak uygun değildir. Nitekim aslını araştırmadan bize nispet ederek bir takım suçları sayıp döktün. Eğer biz senin söylediğin gibi olsak bile, ey cahil; bu hareketinle bir ayıp işlemiş olacağından bizden sadır olan ve öldürühnemizi gerektiren böyle büyük bir suçu açığa vurmaman ve yaymaman gerekirdi; çünkü senin milletinin kadıları, ölüme mahkum olan bir kimsenin çocuğunu, hükümdar olmak bir yana, babasından ayırırlar ve iyi kimselerle düşüp kalkmasına müsaade etmezler, halbuki biz -Allaha hamdolsun- Onun yol göstermesiyle kendimizi, çocuklarımızı ve tebaamızı kusursuz bir şekilde ıslah edip düzelttik. Şimdi ben, cehaletini anlaman için bize yüklediğin suçların iç yüzünü açıklıyorum. Sana cevabım şöyledir: “Babam Hürmüz hakkında söylediklerine cevabım şudur: Bir takım kötü kimselerin tahrikiyle babamız Hürmüz bizi itham etti, hatta hakkımızdaki kötü düşüncelerinden korkuya kapılarak kapısından uzaklaştık ve Azerbaycana gittik. Böylece aramızın açıldığı etrafa yayıldı. Nihayet devletinin zayıf düşüp otoritesinin kaybolduğunu görünce Azerbaycandan kalkıp kapısına geldik . Fakat bu defa münafık Behram üzerimize hücum ederek bizi ülkemizden uzaklaştırıp kovdu, bunun üzerine biz de Bizans ülkesine gidip sığındık, sonra tekrar ülkemize geri döndük ve babamızı öldürenlerden veyahut onun öldürülmesinde parmağı olanlardan intikam almakla işe başladık. ”

“Oğullarım hususunda söylediklerinize gelince: Ben sizin lüzumsuz şeylerle meşgul olmanızı, dolayısıyla ülke ve tebaaya karşı zarar ve eziyetinizi önlemek için başınıza koruyucu muhafızlar tayin ettim. Ayrıca sizin için bol miktarda harcama yaptım ve bütün ihtiyaçlarınızı temin ettim. Özellikle senin durumuna işaret etmek istiyorum. Müneccimler senin doğumun münasebetiyle bana karşı fitne ve fesat çıkaracak birisi olduğunu veyahut da senin sebebinle bunun meydana geleceğini söylediler. Diğer taraftan Hint Hükümdarı da sana bir mektupla bir hediye göndermişti. Mektubu okuduğum zaman, hükümdarlığımın üzerinden otuz sekiz yıl geçtikten sonra, hükümdar olup tahta geçeceğini müjdelediğini gördüm. Bu mektubu ve müneccimlerin doğumun münasebetiyle söylediklerini ihtiva eden yazıyı mühürleyip muhafaza ettim. Bunlar şimdi eşim Şirinin yanında bulunmaktadır. İstersen bunları okuyabilirsin. İşte bütün bunlar bile, seni öldürmek şöyle dursun, sana olan iyiliklerimizi engellemedi. ”
“Uzun müddet hapishanelerde tuttuğumuzu söylediğin kimselere gelince, bu husustaki cevabım şudur: Ben ancak ölüme mahkum olan veya bir kısım organları kesilmesi gereken kimseleri hapsettim. Halbuki mahkumları korumakla görevli olanlar ile vezirler ölüme mahkum olanların bir yolunu bulup beni öldürmezden önce onları öldürmemi istiyorlardı. Fakat ben kan dökmekten nefret ettiğim ve ölümü hak edenlerin hayatta kalmalarını istediğim için temkinli hareket edip onları öldürmedim ve durumlarını Allaha havale ettim. Eğer onları hapishaneden dışarı çıkaracak olursan, Rabbine karşı isyan etmiş olursun ve bunun akıbetine katlanmak mecburiyetinde kalırsın.”

“Tebaamız olan halka zor ve baskı kullanarak onlardan mal, çeşitli mücevher ve meta topladığımız hususundaki sözünüze gelince: Ey cahil! Şunu bilmelisin ki, Allahtan sonra mülk ve devleti ayakta tutan şey mal ve askerdir. Bilhassa çevresi düşmanlar tarafından sarılmış olan Fars ülkesini düşmanların arzu ve isteklerinden koruyup onları bertaraf etmek ancak asker, silah ve savaş için kuvvet hazırlamakla mümkün olur. Bunlar ise ancak bol miktarda para ve mal ile temin edilir. Bizden önceki atalarımız silah, mal ve benzeri diğer şeyleri toplamışlardı, fakat münafık Behram ve adamları çok az miktarı hariç bunları yağma ettiler. Nihayet biz Azerbaycandan mülk ve tahtımıza döndükten ve halk bize itaat edip boyun eğdikten sonra ülkemİzin her tarafına ispehbed (baş kumandan)ler ve fadusebanlar (bir tür askeri ve idari görev) gönderdik; bunlar düşmanlara karşı koydular ve düşman ülkelerine baskınlar yaptılar. Bu vesile ile düşman ülkelerinden çok miktarda mal ve meta ganimet olarak bize ulaştı. Duyduğuma göre, ölüme müstahak olan kötü kimselerin düşüncelerine uyarak bu malları dağıtmak istiyormuşsun. Sana şu kadarını söyleyeyim ki, bu mallar bir hayli emek sarf edilerek, güçlüklere katlanılarak, hatta tehlikelere göğüs gerilerek toplanmıştır. Sakın böyle bir harekete girişme, zira bu mal ve servet, saltanat ve ülken için bir sığınak, düşmanına karşı koyman için bir kuvvettir. ”
Nihayet Üstaz Huşnes (Cüşnes ), Şiruyenin yanına döndü ve babası Pervizin verdiği cevapları ona anlattı. Sonra Farsın hatırı sayılır büyükleri tekrar Şiruyenin yanına geldiler ve: “Ya babanın öldürülmesini emredersin, yahut da biz seni tahttan indirir, ona itaat ederiz. ” dediler. Bu durum karşısında Şiruye istemiyerek babasının öldürülmesini emretti ve bu iş için babası Pervizin zulmüne uğrayan kişileri seçip görevlendirdi. Nihayet Nimruz bölgesinden Mihr-Hürmüz bin Merdanşah adında bir genç Onu öldürdü.

Kisra Perviz öldürülünce oğlu Şiruye elbisesini parçalayıp ellerini yüzüne vurarak yüksek sesle ağladı. Sonra emriyle babası Pervizin naşı götürüldü ve ülkenin ileri gelen büyükleri ve eşrafı naşı arkadan takip ettiler, Nihayet Perviz defnedildikten sonra Şiruyenin emriyle babasının katili MilırHürmüz öldürüldü.

Kisra Pervizin hükümdarlığı otuz sekiz yıl sürdü. Sonra Şiruye veziri Firuz ile yaptığı bir meşveret neticesinde şecaat ve edep sahibi olan on yedi kardeşini öldürttü. Bundan sonra Şiruye hastalıklara yakalandı ve dünya lezzetlerinden zevk alamaz oldu. Sonra Deskiretül-Melikte öldü, Şiruye kardeşlerinin öldürülmesinden sonra çok üzüldü ve öldürülmelerine dayanamadı. Denildiğine göre, kardeşlerini öldürttükten bir gün sonra kız kardeşleri Buran ile Azermiduht yanına girip ağır konuştular ve ona: “Senin sonu gelmeyen bir saltanata karşı olan hırsın, baban ve kardeşlerini öldürmeğe sevk etti.” dediler. Şiruye, kız kardeşlerinden bu sözü işitince şiddetli bir şekilde ağladı, tacını başından çıkarıp yere attı ve hayatı boyunca keder ve üzüntüsü devam etti. Yine rivayete göre hanedanından gücünün yettiği kimseleri ortadan kaldırıp yok etmişti. Onun döneminde Fars ülkesinde veba hastalığı baş gösterdi ve bu hastalığa yakalanan pek çok kişi öldü. Şiruye de aynı hastalıktan öldü ve hükümdarlığı sekiz ay sürdü.