Yukarıda anlattığımız üzere, Fil ashabının başına gelen felaketlerden sonra Araplar arasında Kureyşin itibarı bir hayli arttı. Araplar Kureyş için: “Onlar Allahın yakınlarıdır, Mekkedeki sakinleridir ve Allah onları koruyor.” demeğe başlamışlardı. Bunun üzerine Kureyşliler kendi aralarında toplanıp: “Biz, İbrahimin oğulları, Haremin ahalisi, Kabenin sahipleri ve Mekkenin sakinleriyiz. Hiç bir Arap bizim sahip olduğumuz mevkie ve haklara malik değildir. Ayrıca Araplar bize tanıdıkları hakları başka hiç bir kimseye tanımazlar. Öyle ise geliniz, Haremde gösterilen hürmeti Harem dışındaki şeylere göstermemek noktasında birleşelim. Eğer biz, Harem dışındaki şeylere Haremdeki gibi hürmet gösterirsek, Araplar: Kureyş Harem dışındakilere tıpkı Haremdeki gibi hürmet gösteriyor. diyerek bizi ve Haremimizi hafife alırlar.” dediler. Bunun üzerine Kureyşliler, Arafatta vakfe yapmayı ve buradan Minaya gitmeyi terk ettiler. Halbuki onlar, Arafattaki vakfenin ve buradan Minaya gitmenin haccın icaplarından ve İbrahimin dininin esaslarından olduğunu biliyorlardı ve itiraf edip kabul ediyorlardı. Ayrıca Kureyşliler: “Biz Harem ahalisiyiz, Haremden başkasına hürmette bulunmayız. Aynı zamanda biz humusuz” diyerek Arafatta vakfe yapıp oradan Minaya inmenin diğer Araplara mahsus olduğuna inanıyorlardı. Hums ile aynı kökten olan hamaset kelimesinin manası şiddet ve dinde salabet göstermek demektir. Dolayısıyla onlar dinlerinde salabet gösterdikleri için kendilerine Hums ismini vermişlerdir. Sonra Kureyşliler kendi kadınları tarafından doğrulmuş olan, fakat Harem dışındaki (hill) bölgelerde sakin olan Arapları da bu doğum münasebetinden dolayı Harem sakinleri olarak kabul ettiler. İşte bu doğum münasebetiyle Kinane, Huzaa ve .Amir kabilelerini Harem sakinleri arasına aldılar. Daha sonra Kureyşliler bir takım bidatler ihdas ederek, Hums (Harem) ahalisinin ihramlı iken peynir yapıp yağ çıkaramayacaklarını, ihramIı oldukları müddetçe kıldan yapılmış çadırlara giremeyeceklerini, ancak deriden yapılmış çadırların altında gölgelenebileceklerini, söylediler. Ayrıca Harem dışından hac veya umre yapmak maksadıyla gelen kimselerin yanlarında getirmiş oldukları yiyecekleri Harem dahilinde yiyemeyeceklerini, kudüm tavafını ancak Hums elbiseleri ile yapabileceklerini, bu tür elbise bulamadıkları takdirde çıplak olarak tavaf edeceklerini, şayet onların ileri gelen büyüklerinden birisi çıplak olarak tavaf etmek istemez ve hums elbisesi de bulamazsa, kendi elbisesi ile tavaf yaptıktan sonra bu elbiseyi üzerinden atması gerektiğini ve atık dedikleri bu elbiseye artık sahibinin ve başkasının el süremeyeceğini söyleyerek bir takım kaideler koydular.
İşte diğer Araplar Kureyşlilerin ihdas ettikleri bu bidatlere din gibi sarıldılar ve onların koydukları esaslara göre tavaf etmeğe başladılar. Harem dışından yanlarında getirdikleri yiyecekleri bırakıp Harem den satın aldıkları yemekleri yediler. Buraya kadar anlatılanlar erkekler için söz konusu idi. Kadınlar ise tavaf esnasında bütün elbiselerini çıkarırlar, ancak üzerlerinde dirsekten koltuk altına kadar açık olan bir gömIekle tavaf ederler ve bu esnada: “Bu gün bir kısmı veya hepsi görüldü; açılam da helal görmüyorum.” derlerdi. Allah tarafından Muhammed peygamber olarak gönderilinceye kadar bu şekilde hareket ettiler. Peygamber, Kureyşin ihdas ettiği bu bidatleri kaldırdı ve Haremdekilerin de Arafata çıkıp vakfe yaptıktan sonra oradan Minaya inmeleri esasını getirdi. Bundan sonra hacılar Harem dışından getirdikleri elbiseler ile tavaf etmeğe başladılar ve hac mevsiminde Harem dahilinde dışardan getirmiş oldukları yiyecekleri yediler. Bu hususta Allah, diğer Arapların yaptıkları gibi Kureyşlilerin de Arafattan Minaya inmelerini emrederek: Sonra insanların (Arapların) elbirlik döndüğü yerden siz de dönün. Allahtan (günahlarınızı) bağışlamasını isteyin. Şüphesiz ki Allah çok yarlıgayıcı, hakkıyla esirgeyicidir. (Bakara 199) buyurur. Ayrıca Allah, Harem dışındaki hill bölgelerden getirilen elbise ve yiyeceklerin Harem bölgesinde terk edilip bu elbiselerle tavaf edilmemesi ve yiyeceklerin yenilmemesi konusunda: Ey Ademoğulları! Her mescid (gidişiniz) de süs (lü, güzel elbiseler) inizi (üzerinize) alın; yiyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez. De ki:
“Allahın, kulları için çıkardığı süsü ve güzel rızIkları kim haram etti?” De ki: “O (nlar), dünya hayatında inananlar içindir. Kıyamet günü ise (bunlar) yalnız onların olacaktır.” İşte biz bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz. (Araf 31, 32) buyurur.