"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Büştasb, hükümdarlığı dönemindeki hadiseler ve babası lührasbın öldürülmesi

Büştasb bin Lührasb hükümdarlığa geçince, devletini sağlam esaslara bağlayıp kanunlarım yaptı. Fars ülkesinde Fesa adında bir yeni şehir kurdu. Ayrıca ülkesinin ileri gelen büyüklerinden yedi kişi seçti ve bunlar için yedi derece tespit edip her birini rütbesine uygun bir bölgeye hükümdar tayin etti. Daha sonra Efrasiyabın kardeşi olan Türk hakanı Hurzasf (Cürzafs )a bir elçi göndererek sulh anlaşması yaptı ve bu anlaşma Büştasb adına Türk hakam Hurzasfın kapısında bir hayvanın (atın) bekletilmesi esası üzerine kararlaştırıldı, çünkü o devirde hükümdarların kapısında bir hayvan bekletilmesi adeti vardı. Fakat yukarıda bahsettiğimiz üzere, Zerdüşt Büştasbın yanına geldikten ve Büştasb onun telkinlerini kabul edip kendisine tabi olduktan sonra, Zerdüşt ona Türk hakam ile aralarında olan sulh anlaşmasını bozmasını tavsiye etti ve: “Ben sana öyle bir yıldız (zaman) tayin edip belirleyeceğim ki, o zaman savaş için yola çıkacak olursan, zafer senin olacaktır.” dedi. İşte yıldızlara bakılarak hükümdarlar için uygun zamanı seçme ameliyesi ilk defa burada uygulanmıştır. Zerdüşt, yıldız ilmine (astrolojiye) vakıftı ve bu konuda çok mahirdi. Büştasb, Zerdüştün teklifini kabul etti ve Türk hakanının kapısında hayvanla birlikte bekleyen görevli kişiye bir haber gönderip onu oradan uzaklaştırdı! Türk hakam Hurzasf, Büştasbın bu hareketine çok öfkelendi ve ona bir mektup gönderdi. Mektubunda, onu tehdit edip yaptığı hareketi hoş karşılamadı ve Zerdüştü kendisine göndermesini istedi; göndermediği takdirde savaş açıp üzerine yürüyeceğini, kendisini ve ailesini öldüreceğini söyledi.

Bunun üzerine Büştasb da ona son derece sert ve ağır bir mektup gönderdi, mektubunda ona savaş ilan ettiğini bildirdi. Neticede taraflar birbirlerinin üzerine yürüdüler ve karşılaştıklarında şiddetli bir savaşa tutuştular. Bu savaşta Türkler hezimete uğradılar ve çok sayıda ölü verdiler. Sonra da hezimete uğramış olarak geri döndüler. Büştasb da Belhe geri döndü. Bu savaştan sonra Zerdüşt, Farsların katında büyük bir itibar kazandı ve zafer onun sözüyle kazanıldığı için şan ve şöhreti gittikçe büyüdü.
Bu savaşta en çok başarı sağlayan ve yararlık gösteren kişi İsfendiyar bin Büştasb idi. Savaş bittikten sonra bir kısım insanlar Büştasb ile oğlu İsfendiyar arasında söz dolaştırıp aralarını açmak istediler ve Büştasba gelerek: “Oğlun İsfendiyar hükümdar olmak istiyor.” dediler. Bunun üzerine Büştasb oğlunu bir savaştan başka bir savaşa sürükleyip durdu; en sonunda onu zincire vurup hapsetti.

Bundan sonra Büştasb, Kerman (Kirman) ve Sicistan taraflarına gitti ve buradan dinini öğrenmek ve kendisini ibadete vermek maksadıyla Tambeder (Tamider) adındaki bir dağa hareket etti. Büştasb, yaşlı ve mecalsiz halde babası Lührasbı, hazinelerini, çocuklarını ve hanımlarını Belhte bırakmıştı. Nihayet bu haber Türk hakanı Hurzasfe ulaştı, o da bu haberin doğruluk derecesini araştırıp tahkik ettikten sonra haberin doğruluğunu öğrendi ve Büştasbın Belhte bulunmamasını fırsat bilerek askerlerini toplayıp Belh üzerine yürüdü. Hurzasf, Belhe gelince burasını ele geçirdi. Lührasbı, Büştasbın iki oğlunu ve hirbizleri (ateşgede hizmetçilerini) öldürdü, ayrıca devlet dairelerini ve burada bulunan defterleri yaktırdı, ateşgedeleri de yıktırdı. Sonra ülkenin diğer beldeleri üzerine seriyyeler (küçük askeri birlikler) gönderdi. Bu birlikler, birçok insam öldürdüler, bir kısmını esir aldılar, bu arada birçok yeri tahrip ettiler. Ayrıca Hurzasf, Büştasbın iki kızını esir aldı. Bunlardan birisi Humana idi. Diğer taraftan onların en büyük sancağı olan Direfş-i Kabiyanı da ellerinden aldı. Bundan sonra Büştasbın peşine düştü. Büştasb ise onun önünde duramadı ve kaçarak Fars ülkesine yakın dağlara sığındı. Nihayet Büştasb başına gelen felaketler sebebiyle elleri ve kolları bağlanıp aciz hale düştü.

Büştasb sıkışıp daha müşkil duruma düşünce, kendi alimlerinden Camasb ile oğlu İsfendiyara haber gönderip onu hapisten çıkarttı ve özür diledi. Ayrıca veliaht yapacağına dair söz verdi. İsfendiyar babasının bu sözlerini işitince ona secde etti, sonra yanından kalkıp babası Büştasbın askerlerini bir araya topladı ve bütün geceyi hazırlık çalışmalarıyla geçirdi. Ertesi gün Türk hakam ile askerlerinin üzerine yürüdü. Her iki taraf karşılaşınca savaşa tutuştular. Neticede savaş çok kızıştı; bu arada İsfendiyar karşı tarafın bir kanadına karşı hamle yaptı ve bu hamleyle büyük bir tesir meydana getirip o kanadı zayıf düşürdü, hamlelerini peş peşe sürdürdü. Türkler arasında karşı tarafın askerlerinin başında İsfendiyarın bulunduğu haberi yayılınca, hezimete uğradılar ve hiçbir şeye bakmadan savaştan çekildiler. İsfendiyar Direfş-i Kabiyanı Türklerin elinden aldıktan sonra geri döndü.

İsfendiyar, babasının yanına gelip huzuruna girince, kazandığı zaferden dolayı çok sevindi ve ona Türklerin peşini bırakmamasını, hakanlarını, ailesinden eline geçirdiklerini ve öldürme imkam bulduğu her Türkü öldürmesini, kendilerinden alınan ganimet mallarını ve esirleri kurtarıp geri almasını öğütledi. Bunun üzerine İsfendiyar Türk ülkesine girdi, pek çok kişiyi öldürdü ve birçok da esir aldı. Bir hayli tahribat yaptıktan sonra Türklerin başkentine kadar geldi ve buraya kılıç zoruyla girip Türklerin hakanını, kardeşlerini ve savaşçılarını öldürdü. Ona ait malları ganimet olarak aldı, hanımlarını esir etti, kendi kız kardeşlerini de kurtarıp geri aldı. Bundan sonra bütün Türk ülkesini dolaştı; hatta Türk ülkesinin en son noktasına ve Tübbet (Tibet)e kadar vardı. İsfendiyar, Türk ülkesini ikta bölgelerine ayırdı, kendilerine eman verip her yıl babası Büştasba belli bir miktar haraç götürüp teslim etmelerini şart koştuktan sonra, bu ikta bölgelerini Türklerin ileri gelenlerine verdi. Bundan sonra İsfendiyar Belli şehrine geri döndü.

Bu defa Büştasb ülkeyi koruyup Türklere karşı zafer kazandığı için oğlu İsfendiyarı çekemeyip kıskanmağa başladı, fakat bunu açığa vurmadı, içinde saklı tuttu. Sonra Büştasb oğluna askerleri hazırlayıp Sicistanda bulunan bahadır Rüsteme savaş açıp üzerine yürümesini emretti ve ona: “Şu Rüstem, ülkemizin tam ortasında hüküm sürüyor. Keykavusun kendisini azad ettiğini ve Sicistanı kendisine ikta olarak verdiğini ileri sürüp bize itaat etmiyor.” dedi. Biz, bu hususu Keykavusun hükümdarlığı bahsinde anlattık. Büştasbın maksadı ise, böyle yapmakla kıskandığı oğlunu Rüsteme öldürtmek veya kendisinden fena halde nefret ettiği Rüstemi kendi oğlu İsfendiyar vasıtasıyla öldürtmek idi. Nihayet İsfendiyar askerlerini hazırlayıp Sicistandan Rüstemi çıkarıp sürmek için onun üzerine yürüdü. Rüstem de ona karşı koydu ve onunla savaşa tutuştu. Neticede İsfendiyar öldürüldü, onu bizzat Rüstem öldürmüştü.
Bundan sonra Büştasb öldü. Onun hükümdarlığı yüz on iki yıl, bir rivayette yüz yirmi yıl, diğer bir rivayette ise yüz elli yıl sürdü.

Rivayet edildiğine göre, İsrailoğullarından birisi Büştasba gelip kendisine peygamber olarak gönderildiğini ileri sürdü ve Büştasb ile Belh şehrinde bir araya geldi. Peygamberliğini ileri süren adam İbranice konuşuyor, Mecusilerin peygamberi olduğunu iddia eden Zerdüşt ise onun söylediklerini tercüme ediyordu. Aynı zamanda orada onlarla birlikte hazır bulunan alim Camasb da İsrailli olup peygamber olduğunu söyleyen bu kişinin sözlerini tercüme ediyordu. Büştasb ve ondan önce gelen ataları ile diğer Farslılar Zerdüştten önce Sabiilik (yıldıza tapıcılık) dininde idiler.