"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
İslam Tarihi - İbnül Esir
Mesnevi Şerif - Mevlana
Peygamberler Tarihi
Tabakat - İbn Sad
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Üssa bin ebyanın rezh el-hindi ile savaşması

Rivayet edildiğine göre Üssa bin Ebya salih bir kişiydi. Babası ise puta tapan ve halkı putlara tapmağa davet eden bir kimseydi. Fakat oğlu Üssa hükümdar olunca, bir münadiye emir verip halka şu şekilde ilanda bulunmasını söyledi: “Haberiniz olsun, küfür artık mensuplarıyla birlikte ölmüştür. İman ve mensupları ise yaşayacaktır. İsrailoğullarından kafasını kim küfür ile dışarı çıkarırsa, mutlaka öldürürüm. Allaha karşı itaat terk edilip Ona isyan edildiği için tufan dünyayı ve dünyada bulunanları sulara boğdu, beldeler yerin dibine geçirildi, göklerden yeryüzüne ateş ve taş yağdırıldı.” Üssa, bu konuda işi oldukça sıkı tuttu.
İsrailoğulları arasından puta tapan ve Allaha karşı isyan ile meşgulolan bazı kimseler hükümdar Üssanın annesinin yanına geldiler ve oğlunun yaptıklarını ona şikayet ettiler. Üssanın annesi de puta tapardı. Nihayet annesi Üssanın yanına geldi, onu fena halde azarlayıp yaptıklarından vazgeçmesini istedi, fakat Üssa annesinin sözlerine kulak asmadı, hatta putlara taptığından dolayı onu tehdit etti ve ondan beri (uzak) olduğunu açıkladı. Bunun üzerine puta tapan halk ondan ümitlerini kestiler; kendisinden korkanlar ise ülkelerini terk ederek Hindistana gitmek üzere yola çıktılar.

Bu sırada Hindistanda Rezh (Zere ) adında bir hükümdar vardı. Kendisi diktatör, zalim ve büyük bir sultan ve pek çok ülke ona itaat edip boyun eğmişlerdi. Halkını da kendisine tapmağa davet ediyordu. İşte İsrailoğullarından kaçan bu grup Hint hükümdarının yanına gelerek kendi hükümdarlarını ona şikayet ettiler, ayrıca kendi ülkelerinin güzelliklerini, bolluğunu, askerlerinin azlığını, hükümdarlarının güçsüzlüğünü ve liyakatsizliğini anlattılar, ülkelerini ele geçirmesi için tahrik edip iştahlandırdılar.
Bunun üzerine Hint hükümdarı önce casuslar gönderdi. Casuslar, oradan ona haberler getirdiler. Nihayet o, haberin doğruluğuna inanınca, askerlerini topladı ve deniz yoluyla Şam bölgesine hareket etti. Bu arada ülkesine gelen İsrailoğulları ona: “Üssanın bir dostu (Allah) var, bu ona yardım eder ve onu destekler.” dediler. Rezh de onlara: “Benim ordularım ve askerlerimin çokluğu karşısında Üssa ve dostu ne yapabilir?” dedi.

Rezhin, ülkesini istilaya geleceği haberi Üssaya ulaşınca Allaha yalvarıp dua etti, Hint hükümdarının kuvveti karşısındaki aczini ve zaafını dile getirdi ve Allahtan kendisine yardım etmesini istedi. Allah da onun duasını kabul etti ve ona rüyasında: “Ben, sana kötülükleri dokunmayacak şekilde Hintli Rezhe ve askerlerine karşı kudretimi göstereceğim ve onların mallarını sana ganimet olarak vereceğim; ta ki düşmanların senin dostunun elinden tuttuğu kişiye güç yetiremeyeceklerini ve dostunun ordusunu yenemeyeceklerini öğrensinler.” buyurdu.
Daha sonra Rezh deniz yoluyla hareket edip sahile geldi, buradan da Beytül-Makdise yürüdü. Beytül-Makdise iki konaklık mesafe kala askerlerini bölgeye dağıttı ve o bölge askerlerle dolup taştı, İsrailoğullarının kalplerini de bir korku sardı. Bu arada Üssa, gözcüler gönderdi, onlar geri döndüklerinde gelenlerin, bir benzeri işitilmemiş derecede kalabalık olduklarını Üssaya bildirdiler. Bu haberi İsrailoğulları işitince haykırarak ağlamaya, birbirleriyle vedalaşmaya başladılar, hatta Rezhe kadar gidip ona teslim olmaya ve boyun eğmeğe karar verdiler. Bu sırada hükümdarları Üssa onlara: “Şüphesiz Rabbim bana zafer vaat etmiştir. Onun vaadinden dönmesi ise söz konusu değildir. Siz tekrar Allaha dua edip yalvarmağa devam edin.” dedi. Onlar da öyle yaptılar ve hep birlikte dua edip Allaha yalvardılar. Onların iddialarına göre Allah vahiy yoluyla Üssaya: “Ey Üssa! Dost dostunu başkasının eline teslim etmez. Düşmanını ise senin yerine ben haklayacağım. Bana tevekkül eden asla horlanmaz. Güç ve kuvvetini benden alan katiyen zayıf düşmez. Sen rahat ve sıkıntısız olduğun zamanlarda beni zikredip andın; ben de seni sıkıntılı olduğun zamanlarda (düşmanının eline) teslim etmeyeceğim. Pek yakında zebanileri göndereceğim ve onlar düşmanlarımı öldürecekler. Seni müjdeliyorum, İsrailoğullarına bunu haber ver.” buyurdu. Müminler, bu müjdeye sevindiler, münafıklar ise onu yalanladılar.

Bunun üzerine Allah ona askerleriyle birlikte Rezha karşı çıkmasını emretti. Üssa oldukça az sayıda bir askerle onun karşısına çıktı ve tümsekçe bir yere gelip durdu, buradan Rezhin askerlerini gözetlemeye başladı. Rezh onları görünce küçümsedi ve hakir gördü. Çevresindekilere: “Ben, bu küçük bir grup için mi askerlerimi toplayıp ülkemden buraya geldim ve bunca masraf yaptım?” dedi. Sonra da yanına gelen İsrailoğullarını ve haber toplayıp getirmek üzere gönderdiği casusları yanına çağırdı, onlara da: “Siz bana yalan söylediniz. Bana İsrailoğullarının çok olduklarını söylediniz, ben de askerlerimi toplayıp bunca masraf yapıp buraya geldim.” dedi ve onların öldürülmelerini emretti. Emir üzerine onlar öldürüldüler. Bundan sonra Üssaya birini gönderdi ve ona: “Sana yardım edecek ve seni benim satvetim (kahredici gücüm) den kurtaracak olan dostun nerede?” diye sordu. Üssa da ona: “Ey bedbaht! Sen ne söylediğinin farkında değilsin. Sen, gücünle Allahı yenmek, ya da azlığına rağmen Onunla çokluk yarışına mı girmek istiyorsun. O, şu anda bulunduğum yerde benimle beraber bulunmaktadır. Allah, kiminle beraber olursa, onun yenilmesine imkan yoktur. Pek yakında başına gelecek (musibetleri) göreceksin.” dedi.
Rezh, onun bu sözlerine öfkelendi ve askerlerini saflar haline getirip savaşa hazırladıktan sonra Üssanın üzerine yürüdü, okçularına atış emrini verdi, okçular da atışa geçtiler ve oklarını Üssa ile askerlerinin üzerlerine yağdırdılar. Bu sırada Allah İsrailoğullarına yardımcı olmak üzere meleklerden bir imdat grubu gönderdi. Onlar, atılan okları alıp Hintli okçuların üzerine fırlattılar. Her okçuyu kendi attığı ok öldürdü, böylece bütün okçular öldürüldüler. Bu esnada İsrailoğullarının saflarından tesbih ve dua sesleri yükselmeğe başladı. Melekler de Hintlilere göründüler. Rezh melekleri görünce, Allah onun kalbine bir korku saldı ve o şaşırıp kaldı, askerlerine seslenerek meleklere karşı hamle yapmalarını emretti. Askerler verilen emre uyarak hamlelerini yaptılar, fakat melekler tarafından öldürüldüler. Geride Rezh, köleleri ve hanımlarından başka kimse kalmadı. Rezh, bu durumu görünce gerisin geri döndü ve: “Üssanın dostu beni öldürdü (mahvedip bitirdi)” diyerek kaçmağa başladı.

Üssa onun gerisin geri kaçmakta olduğunu görünce: “Allahım! Eğer onu helak etmezsen, onun yerindeki naibi (vekili), asker toplayıp tekrar üzerimize gelecektir.” dedi. Bundan sonra Rezh ve beraberindekiler denizin kıyısına geldiler ve gemilere bindiler. Onlar, gemilerle hareket edip yollarına koyuldukları bir sırada Allah tarafından gönderilen bir rüzgar (fırtına) ile hepsi denizde boğuldular.
Üssadan sonra yerine oğlu Safat hükümdar oldu ve ölünceye kadar yirmi beş yıl hükümdarlık yaptı. Daha sonra Amrem (İmran)in kızı ve Ahziyanın kız kardeşi (veya annesi) Azelya hükümdar oldu. Azelya başa geçince, İsrailoğullarından hükümdarlık ailesine mensup olanların bütün çocuklarını öldürmüş, geriye ise sadece Ahziyanın oğulunun oğlu olan Yuvaş bin Ahziya kalmıştı. O da ortada olmayıp gizli kaldığı için kurtulmuştu.
Daha sonra Yuvaş ve adamları Azelyayı öldürdüler. Azelyanın hükümdarlığı yedi yıl sürdü. Bundan sonra kırk yıl Yuvaş hükümdarlık yaptı. Sonra Yuvaşı, büyük annesini öldürdüğü adamlarından birisi öldürdü. Ondan sonra Uziya -ona Guziyada denir- bin Emsıya (Emu-sıya) bin Yuvaş hükümdar oldu ve ölünceye kadar elli iki yıl hükümdarlık yaptı. Ondan sonra Yusam (Yutam) bin Uziya hükümdar oldu ve ölünceye kadar on altı yıl hükümdarlık yaptı. Bundan sonra Hazkıya bin Ehaz hükümdar oldu ve hükümdarlığını ölünceye kadar devam ettirdi. Denildiğine göre, Hazkıyanın, kendisine ömrünün bittiğini bildiren Şayanın arkadaşı olduğu söylenir. Şaya tarafından Hazkıyaya ömrünün bittiği bildirilince o, Allaha yalvarıp ömrünü uzatmasını diledi, Allah da onun ömrünü uzattı ve Şayaya emrederek ömrünün uzatıldığını ona bildirmesini istedi. Bir başka rivayette, ileride de bahsedileceği üzere, bu kıssada geçen Şayanın arkadaşının Sıdkıya olduğu söylenir.