"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Zevv ve keykubadın hükümdarlıkları hizkilin peygamberliği

Yuşa bin Nun vefat ettikten sonra İsrailoğullarının başına Kalib bin Yufenna geçti, ondan sonra ise onların başına İbn el-Acuz (yaşlı kadının oğlu) denilen Hızkil bin Nuri (Buzi) geçti. Hızkile İbn el-Acuz denilmesinin sebebi şu idi: Hızkilin annesi, yaşı bir hayli ilerlemesine rağmen Allahtan bir erkek çocuk istemişti, Allah da onun dileğini kabul ederek Hızkili ihsan etti. İşte bu yüzden ona İbn el-Acuz denildi. Hızkil, ölmüş bir kavmin diritilmesi için Allaha dua etti, Allah da onun duasını kabul ederek onları diriltti.
Bu hadisenin sebebi şu idi: Raverdare (Daverdan) adındaki bir kasabada veba hastalığı baş göstermiş, buranın ahalisi kasabalarını terk ederek başka bir tarafa gidip oraya yerleşmişlerdi. Kasabada kalanların pek çoğu ölmüş, terk edenler ise sağ kalmıştı. Veba hastalığı kalktıktan sonra kasabalarını terk edenler, tekrar yerlerine geri dönmüşlerdi. Bu sırada kasabada sağ kalanlar: “Bu arkadaş ve dostlarımız kasabayı terk etmekle bizden akıllı hareket ettiler, eğer biz de onlar gibi hareket etseydik hiç birimiz ölmez sağ kalırdık.” dediler. Ertesi yıl tekrar veba hastalığı baş gösterdi, bu defa kasaba halkı hep birlikte kasabalarını terk ettiler. Kasabalarını terk edenlerin sayısı, bir rivayette otuz bin küsur, diğer bir rivayette üç bin, bir başka rivayette ise dört bin kişiden ibaretti. Bu rakamlar üzerinde daha başka rivayetler de vardır. Nihayet kasabalarını terk edenler, daha önceki yere gelip yerleştiler. Bu sırada Allah tarafından gönderilen bir meleğin sayhasıyla onların hepsi ölmüştü, daha sonra kemikleri çürüyüp orta yerde kalmıştı. İşte onların çürümüş kemiklerinin yanından geçmekte olan Hızkil onları görünce durdu ve onların tekrar diriltilmeleri hususunu düşündü.
Bunun üzerine vahiy yoluyla Allah ona: “Ey Hızkil! Benim onları nasıl dirilteceğimi görmek ister misin?” buyurdu. O da: “Evet, görmek isterim.” dedi. Bu sırada kendisine: “Öyle ise onlara seslen.” denildi. Bunun üzerine Hızkil: “Ey çürümüş kemikler! Allah size bir araya toplanmanızı emrediyor.” diye seslendi. Bu emir üzerine kemikler uçuşarak bir araya gelip iskeletler haline geldiler. Bundan sonra Hızkil tekrar: “Ey iskeletler haline gelen kemikler! Allah size ete bürünmenizi emrediyor.” diye seslendi. Bunun üzerine iskeletler, etlenip kana hüründüler, hatta öldükleri esnada üzerlerinde bulunan elbiselerini dahi giydiler. Bu defa Hızkil: “Ey Ruhlar! Allah size eski bedenlerinize dönmenizi emrediyor.” diye seslendi. Hulasa ruhların cesetlere girmesi üzerine onlar dirilip ayağa kalktılar ve dirildikleri zaman: “Ey Rabbimiz! Seni tenzih eder, sana hamd ederiz. Senden başka ilah yok, ancak sen varsın.” dediler. Bundan sonra onlar diri olarak kendi toplumlarının yanlarına geri döndüler; halbuki onlar, bunları ölmüş biliyorlardı. Onlar kendi kavimlerinin yanlarına döndüklerinde yüzlerinde ölüm belirtileri vardı. Hatta onlar, bundan sonra nasıl elbise giyerlerse giysinler, giydikleri elbiseler mutlaka kirli kefen şeklini alıyordu. Daha sonra onlar tekrar ecelleri ile öldüler, kendilerinden sonra da Hızkil vefat etti.
Hızkilin İsrailoğulları arasında ne kadar kaldığı zikredilmemiştir. Bir rivayete göre, diriltilen bu kişiler Hızkilin kendi kavmi idi. Onlar öldükleri zaman Hızkil ağlayarak: “Ey Rabbim! Ben sana ibadet eden ve seni zikreden bir kavmin içerisinde bulunuyordum. Şimdi ise tek başıma kaldım.” diyerek üzüntüsünü dile getirdi. Bunun üzerine Allah: “Onları yeni baştan tekrar diriltmemi ister misin?” dedi. O da: “Evet, isterim.” karşılığını verdi. Allah: “Onların hayatım sana bağışladım.” buyurdu. Bunun üzerine Hızkil ölen kavminin insanlarına hitaben: “Allahın izniyle dirilin.” diye seslendi. Onlar, Allahın izniyle dirilip bir müddet daha onunla birlikte yaşadılar.