"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Ademin vefatı

Rivayet edildiğine göre, Adem ölümünden önce on bir gün hasta yatmış ve oğlu Şisi yanına çağırıp vasiyetini yapmış, Onu yerine vasi tayin etmiştir. Ayrıca ondan, vasiyet yoluyla kendisine öğrettiği bilgileri Kabil ile onun evladından gizli tutmasını istemiştir; çünkü Adem bildiklerini yalnız Habile tahsis edip öğrettiği için Kabil onu kıskanıp öldürmüştü. Bunun üzerine Şis ve oğulları Ademin emrine uyarak bu bilgileri gizli tuttular. Bundan dolayı Kabil ve evladı bu bilgilerden faydalanamadılar.
Ebu Hureyrenin rivayet ettiği bir hadiste Nebi şöyle buyurur: Allahademi yarattığı zaman Ona: “Ey Adem! Şu melek grubunun yanına git ve onlara, es-Selamü aleyküm diyerek selam ver.” buyurdu. Adem de onların yanına gelip selam verdi. Bunun üzerine onlar da: “Aleykes-selam ve rahmetullah” diyerek karşılık verdiler. Bundan sonra Adem Allahın huzuruna döndü ve Allah ona: “İşte bu, hem senin ve hem de zürriyetinin kendi aralarında selamlaşma şekli olacaktır” buyurdu. Sonra Allah (C. C.) her iki elini (mecazi manada anlamak gerekir) yumarak ona: “Arzu ettiğini seç al.” buyurdu. Adem: “Gerçi Onun her iki eli de uğurlu ve kutludur; fakat ben Rabbimin sağını tercih edip beğendim.” dedi. Bunun üzerine Allah sağ elini açtı; Adem Onun sağ avucunun içerisinde kendisinin ve bütün zürriyetinin suretlerini gördü. Burada zürriyetinden her bir kişinin eceli belirlenip yazılmıştı. Ademin ömrü ise bin yıl olarak yazılıydı. Adem, onların arasında üzerlerinde nurlar parlayan bir kitle gördü ve: “Ey Rabbim! Üzerlerinde nurlar parlayan bu kişiler kimlerdir?” diye sordu. Allah: “Onlar, kullarıma göndereceğim elçi ve peygamberlerdir.” buyurdu. Onların arasında hepsinden daha nurlu birisi vardı ve ömrü kırk yıl olarak yazılmıştı. Allah (C. C.) Ademe bu nurlu kişinin Davud olduğumu bildirdi. Bunun üzerine Adem: “Ey Rabbim! Bu kişi hepsinden daha nurlu olduğu halde ona kırk yıllık bir ömür takdir edilip yazılmış” dedi. Allah: “Ona da bu kadar ömür yazdım” buyurdu. Adem: “Ey Rabbim! Onun ömrünü uzatmak üzere benim ömrümden altmış yılı eksilt” dedi. Peygamber sözlerine şu şekilde devam etti: Adem yeryüzüne indirilince günlerini saymağa başladı. Ruhunu almak üzere Azrail (Melekül-mevt) yanına geldiğinde Ona: “Ey ölüm meleği Azral! Acele ettin, daha benim altmış yıllık ömrüm var” dedi. Azrail: “Sen Rabbinden bu altmış yıllık ömrünün oğlun Davuda verilmesini istemiştin, senin şu anda ömrün tükenmiştir” dedi. Bunun üzerine Adem: “Ben böyle bir şey yapmadım” cevabını verdi. Peygamber sözlerine devam ederek şöyle buyurdu: Adem, verdiği sözü unuttu, dolayısıyla zürriyeti de verdiği sözleri unuttu; Adem verdiği sözü inkar etti, dolayısıyla zürriyeti de verdikleri sözleri inkar ettiler. İşte bu yüzden Allah verilen sözlerin yazıyla belgelendirilmesini kanunlaştırdı ve şahit gösterilmesini emretti.
İbn Abbas rivayet ediyor ve şöyle diyor: “Borç ayeti (Bakara 282) indirildiği zaman Peygamber şöyle buyurdular: İlk önce (sözünü) inkar eden Adem olmuştur. (Peygamberimiz bu cümleyi üç defa tekrar etmişlerdir). Allahademi yarattığı zaman Onun arkasını (sırtını) sıvazlayıp kıyamete kadar gelecek olan zürriyetini Ondan çıkardı ve Ademe onları arzedip gösterdi. Adem onların arasından nurlu birisini gördü ve: “Ey Rabbim! Bu benim hangi oğlum?” dedi. Allah: “Oğlun Davud peygamberdir” Adem: “Ömrü ne kadardır?” dedi. Allah:

“Altmış yıldır” buyurdu. Adem: “Onun ömrünü artırmanı isterim” dedi. Bunun üzerine Allah: “Hayır! Ancak sen kendi ömründen verirsen artırırım” buyurdu. Ademin ömrü bin yıl olarak takdir edilmişti; ömründen kırk yılını Davuda bağışladı. Allah tarafından bu hususla ilgili bir belge yazılıp melekler şahit tutuldu. Ademin ölüm zamanı yaklaşıp melekler ruhunu almak için geldiklerinde, meleklere: “Benim daha kırk yıllık ömrüm var.” dedi. Melekler de ona: “Sen o kırk yılı oğlun Davuda bağışlamıştın” dediler. Adem: “Hayır! Ben böyle bir söz vermedim ve Ona böyle bir bağışta bulunmadım.” karşılığını verdi. Bunun üzerine Allah daha önce yazılmış olan belgeyi Ademe ibraz edip gösterdi ve melekleri de şahit tuttu; bununla beraber Allah, Ademin ömrünü bin, Davudun ömrünü de yüz yıl olarak tamamladı.
Said bin Cubeyrin de içerisinde bulunduğu bir cemaatten bu rivayetin bir benzeri rivayet edilmiştir. İbn Abbas, Ademin ömrünün dokuz yüz otuz altı yıl olduğunu söylüyor. Tevrat ehli ise Ademin ömrünün dokuz yüz otuz yıl olduğunu iddia ediyor.

Bu husustaki Resulallahın hadisleri ve alimlerin sözleri bizim anlattıklarımızdan ibarettir. Bununla beraber insanların en bilgilisinin Resulallah olduğunu unutmamak gerekir.
Ademin kendi ömründen oğlu Davuda altmış yıl bağışladığını bildiren Ebu Hureyrenin rivayeti esas alındığı takdirde, yukarıda zikredilen iki hadisle Tevratta geçen Ademin dokuz yüz otuz yıl yaşadığı rivayeti arasında fazla bir farkın bulunmadığı görülür. Belki de Allah Tevratta Ademin, oğlu Davuda bağışladığı kısmı anmayarak yalnız onun eksilen yaşını zikretmiştir.
Yahya bin Ubbaddan rivayette bulunan İbn İshak, Yahyanın babası Abbadın şu sözünü aktarıyor: “Bana gelen bir habere göre, Adem öldüğü zaman Allah tarafından onun kefen ve hanutu (güzel kokulu bir madde) cennetten gönderilmiş, sonra kabir ve defin işleri için melekler görevlendirilmiş ve onlar Ademi defnetmişlerdir. ”
Übeyy bin Kaabın rivayet ettiği bir hadiste Peygamber şöyle buyurur:

Ademin ölmesi yaklaşınca Allah kendisine cennetten kefen ve hanut gönderdi. Havva melekleri görünce onların arkasından Ademin yanına girmek istedi. Bunun üzerine Adem Havvaya: “Rabbimin elçileri (melekleri) ile beni kendi halime bırak. Başıma ne geldiyse hep senin yüzünden geldi; çektiğim mihnetlerin sebebi hep sendin” dedi. Adem ölünce melekler onu sidirli su ile tekli sayıda (bir, üç, beş gibi) olmak üzere yıkadılar, yine tekli sayıda olmak üzere elbiseye sarıp kefenlediler, sonra lahdine indirip defnettiler. Bundan sonra onlar: “İşte bu tarzda hareket etmek Ademden sonra gelecek olan nesli için bir sünnet olsun” dediler.
İbn Abbas anlatıyor: “Adem öIünce oğlu Şis Cebraile: Ademin namazım kıldır dedi. Cebrail de ona: İleri geç, babanın namazım kıldır, otuz defa tekbir al, bunun beşi namaza aittir, geri kalan yirmi beşi ise Ademe ikram ve ihtiramdır dedi.”
Rivayet edildiğine göre, Adem Garul-kenz denilen Ebu Kubeys dağındaki bir mağaraya defnedilmiştir. İbn Abbas ise, “Nuh gemiden çıktıktan sonra Ademi Beytül-makdise defnetmiştir,” diyor.
Yukarıda zikredildiği üzere, Adem cuma günü vefat etmiştir. Yine anlatıldığına göre Havva, Ademden sonra bir yıl yaşamış, sonra yukarıda anlattığım mağarada eşinin yanına defnedilmiş ve Tufana kadar burada kalmıştır. Daha sonra Nuh onları yerlerinden çıkarıp bir tabuta yerleştirdikten sonra gemisine almıştır. Yeryüzündeki sular çekildikten sonra Tufandan önceki yerlerine tekrar yerleştirmiştir.
Rivayete göre, Havva iplik eğirmek, bez dokumak, hamur yoğurmak, ekmek yapmak gibi kadınlar tarafından yapılan bütün işleri yapmıştır.
Biz, buraya kadar Adem ile düşmanı İblisin durumlarını, onlarla ilgili haberleri, Ademin düşmanı olan İblisin kibirlenip gururlandığı, taşkınlık edip isyan ettiği zaman Allahın onu huzurundan ve rahmetinden kovarak cezasını çabuklaştırdığını ve kıyamete kadar kendisine mühlet verdiğini, yaptığı hatadan ve verdiği sözü yerine getirmemekten dolayı Ademin cezasını dünyada iken çabuklaştırdığını, fakat hatasından tövbe edip rucu ettiği için onu rahmetiyle kuşattığını anlatıp tamamladık. Şimdi de Allahın izniyle Ademin iki oğlu Kabil ve Şise, bunların çocukları konusuna geçebiliriz.