"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Adem ve havva yeryüzünün neresine indirildi

Rivayet edildiğine göre, Allah, Adem ile birlikte eşi Havvayı onları yarattığı gün olan cuma günü güneş batmazdan önce gökten yeryüzüne indirdi.
Ali, İbn Abbas, Katade ve EbuI-Aliye bu hususta şöyle diyorlar: “Adem, Hindistanın Serendib topraklarında bulunan Nud (veya Bud) Dağı üzerine, Havva da Ciddeye indirildi.”
İbn Abbas diyor ki: “Ademin Havvayı aramak için attığı adımlardan her ayak bastığı yer köy ve kasaba, adımlarının arasındaki boşluklar ise ova ve sahra oldu. Hatta Adem yürüyerek Cem denilen yere gelince Havva ile buluştu. Bu yüzden onların buluştukları yere, buluşturucu ve bir araya getirici manasına geldiği için Müzdelife adı verildi. Ayrıca onlar Arafatta tanıştıkları için buraya da tanışma manasına gelen Arafat ismi verildi. Cem denilen yerde birbirleriyle buluşup bir araya geldikleri için burasına da Cem denildi. Yılan, İsfahana, İblis de Meysana indirildi.”
Bir diğer rivayette ise Adem çöle, İblis de Ubülleye indirilmişlerdir.
Ebu Cafer et-Taberi diyor ki: “Bu husustaki haber ve rivayetlerin doğruluğunu bilmek ancak hüccet derecesinde bir haber (hadis)in rivayet edilmesiyle mümkün olur. Kaldı ki biz, bu hususta Ademin Hindistana indirildiğini bildiren bir haber (hadis)den başkasını da bilmiyoruz. Bu haberin sıhhatini de İslam alimleri reddetmemişlerdir.”
İbn Abbasın ifadesine göre; Adem, Nud Dağı üzerine indirildiğinde ayakları yerde, başı da gökteydi; meleklerin tesbihini dinliyordu, melekler ise ondan korkuyorlardı. Bu yüzden melekler, Allahtan Ademin boyunun kısaltılmasını istediler, bunun üzerine Allah boyunu altmış arşına indirdi (yaklaşık 40 m). Adem ise meleklerin seslerini ve tesbihlerini işitemez bir hale geldiği için bu duruma. çok üzüldü. Hatta Adem: Ey Rabbim! Ben yurdunda senin komşun idim, benim senden başka da rabbim yoktu. Beni cennetine koymuştun, dilediğim yerden yiyor, dilediğim yerde kalıyordum; fakat sen beni mukaddes bir dağa indirdin, ben burada da meleklerin seslerini işitiyor, cennetin kokusunu alıyordum. Şimdi ise boyumu altmış arşına düşürdün; bu yüzden meleklerin sesleri kesildi, Arşının etrafındaki tavaf görüntüleri gözlerimden uzaklaştı, cennetin kokuları kayboldu dedi. Bunun üzerine Allah ona: Ey Adem! Bu senin işlediğin günahın bir neticesidir diye cevap verdi.
Allah, Adem ile Havvanın çıplaklığını görünce, cennetten indirdiği sekiz çift koyundan bir koçu boğazlamasını Ademe emretti. Bunun üzerine Adem bir bıçak alıp bunu boğazladı ve yününü aldı. Havva bu yünü eğirdi, Adem ise eğrilen bu yünü dokudu; kendisine bir cübbe, Havvaya bir gömlek ile bir baş örtüsü yaptı. Böylece her ikisi de bunları giyindiler.
Anlatıldığına göre, Allah, Adem ile Havvaya bir melek göndermiş ve bu melek hayvanların ve koyunların derilerinden giyecekleri şeyi onlara öğretmiştir.
Yine anlatıldığına göre, yukarıda geçen yün ve deri elbiseler Ademin evladının giymiş oldukları elbiselerdi. Adem ile Havvanın elbiseleri ise cennet yapraklarından üzerlerine örttükleri elbiselerdi.
Allah Ademe şöyle vahyetti: Ey Adem! Arşımın hizasında benim bir harem yerim vardır. Sen oraya git, benim için ev (mabet) yap. Meleklerimin Arşımın çevresinde nasıl tavaf ettiklerini gördün, sen de bu evimin çevresinde o şeklide tavaf et. İşte ben orada senin ve bana itaatte bulunacak olan evladının dualarını kabul edeceğim.
Bunun üzerine Adem: Ey Rabbim! Bu benim için nasıl mümkün olur? Benim buna gücüm yetmez, ayrıca ben buranın yolunu da bilmiyorum dedi. Ademin bu ilticası üzerine Allah onun refakatine bir melek verdi ve Adem onunla birlikte Mekke tarafına gitti. Adem, çayırlı çimenli bir yere uğradığında meleğe: Beni buraya indir. dedi. Melek ise onun bu türlü tekliflerine: Olmaz, olduğun yerde dur. diye karşılık verirdi. Bu durum Mekkeye kadar böyle devam etti. Nihayet Ademin inip konakladığı her yer mamur oldu, geçip gittiği yerler ise çöl ve sahra halini aldı. Adem Sina (Tur-ı Sina), Zeytun, Lübnan, Cudi ve Hıra olmak üzere bu beş dağdan getirdiği taşlarla bu evi (Kabeyi) yaptı. Onun temelini ise Hira dağından getirdiği taşlarla kurdu. Nihayet evin (Kabenin) yapısı tamamlandıktan sonra melek onu Arafata götürdü ve ona bugün hacıların yaptıkları bütün hac menasikini öğretti. Bundan sonra melekle birlikte Adem Mekkeye geldi ve bir hafta evi (Kabeyi) tavaf etti. Daha sonra Adem Hind ülkesine geri döndü ve orada Nuh dağında öldü.
Bu görüşe göre, Adem ile Havva birlikte yere inmiş oluyorlar; ayrıca evi (Kabeyi) de Adem yapmış oluyor. İşte bu görüş, Allahın izniyle ilerde anlatacağımız üzere evin (Kabenin) gökten indirildiği görüşüne aykırı düşmektedir.
Anlatıldığına göre, Adem Hint ülkesinden kırk defa yaya olarak gelip hac yapmıştır. Adem Hint ülkesine indiği zaman onun başında cennet ağacının yaprağından yapılmış bir taç vardı. Adem yere indikten sonra tacın yapıldığı ağacın yaprakları kuruyup yere döküldü. İşte bundan Hint ülkesinde bulunan her türlü hoş kokulu bitki üredi. Bir rivayete göre de bu hoş kokulu bitkiler Havva ile Ademin üzerlerini kapattıkları cennet yapraklarından meydana gelmişlerdir.
Bir başka rivayete göre, Adem cennetten çıkarılmakla emredildiği zaman o cennetteki her ağacın yanından geçerken dallarından birer tane koparmış ve yere indiği zaman bu dallarla birlikte inmiştir. İşte Hint ülkesindeki hoş kokulu bitkilerin aslını bunlar teşkil etmiştir. Ayrıca Allahademe cennet meyvelerinden de vermiştir. İşte bizim dünyadaki meyvelerimiz, bu cennet meyvelerinden meydana gelmiştir. Ne var ki, cennet meyveleri bozulmaz; fakat dünya meyveleri çürüyüp bozulur.
Yine Allahademe her şeyin sanatını öğretti. Adem ile birlikte cennet kokuları, Hacerul-esved (siyah taş) ve Musanın asası da indirildi. Hacerul-esved, cennet yakutundan bir taştı ve yere indirilmezden önce kardan daha beyazdı. Musanın asası ise cennetin ağaçlarından as mersin ağacı) ile lüban (çam ağacın)dan yapılmıştı. Bunlardan sonra da örs, tokmak ve kerpeten gibi aletler indirildiler.
Ademin endam ve şekli gayet güzeldi; hatta Yusuf hariç, evladından hiçbirisi kendisine benzemiyordu. Cebrail Ademin yanına bir kese buğdayla birlikte gönderildi. Adem: Bu nedir? diye sordu. Cebrail: Bu seni cennetten çıkaran nesnedir. diye cevap verdi. Adem: Ben bunu ne yapacağım? dedi. Cebrail: Bunu yeryüzüne (toprağa) serp. diye karşılık verdi. Adem buğday tanelerini yere serpti ve anında bu taneler Allah tarafından yetiştirilip buğday haline getirildiler. Bundan sonra Adem bu tanelerden biten ekinleri biçip bir araya topladı ve ovalayarak samanından ayırdıktan sonra onları öğütüp hamur kardı ve ekmek yaptı. İşte bunların hepsi Cebrailin ona öğretmesi ile oldu. Ayrıca Cebrail Ademin yanına taş ve demir getirdi; Adem bunları birbirine sürtünce ateş çıktığını gördü ve böylece ateş yakmasını öğrendi. Yine Cebrail ona demirciliği ve ekin ekip biçmesini de öğretti. Bu arada kendisine bir de öküz gönderildi. Böylece Adem onunla çift sürmeye başladı. Bir rivayete göre Allahın Adem ile Havvaya hitaben: Ey Adem! Hiç şüphesiz o (İblis) senin de eşin Havvanın da düşmanıdır. Bundan dolayı sakın o sizi cennetten çıkarmasın, sonra zahmete düşersin. (Ta ha 117) buyurduğu zahmet, işte bu rençperlik zahmetidir.
Bundan sonra Allahademi (Nud) dağından indirdi ve yeryüzü ile birlikte onun üzerinde bulunan cin, hayvan, kuş ve benzeri diğer bütün varlıkları onun hakimiyet ve mülkiyetine verdi. Bunun üzerine Adem Allaha maruzatta bulunarak: Ey Rabbim! Şu yeryüzünde seni benden başka kim tesbih edecek? dedi. Allah ona: Pek yakında senin sulbünden bana hamd edip beni tesbih edecek bir zürriyet çıkaracağım. Ayrıca yeryüzünde Adımın anılması için yüksek yüksek evler (mabetler) yapacağım; yine yeryüzünde kendisine üstünlük ve şeref tahsis edeceğim bir ev (mabet) yapacağım ve ona kendime nispet ederek evim (yani Beytullah) ismini verip onu emniyetli bir harem (dokunulmazlık) yeri kılacağım. Kim bana saygı duyarak bu eve hürmet gösterip harem yeri kabul ederse, kendisine bahşedeceğim şeref ve itibara hak kazanacaktır. Kim de onun ahalisini korkutursa, bana karşı olan ahdini bozmuş olur ve harem kıldığım bu yerin hürmetini ihlal etmiş sayılır. Yine ben bu evimi yeryüzünde insanlar için kurulmuş ilk ev (mabet) kılacağım. Kim bu evimi kastederek hac yapmak maksadıyla gelir ve bundan başka bir maksadı da yoksa bana gelmiş, beni ziyaret etmiş olur ve benim misafirim sayılır. Kerim (cömert) olana yakışan ise misafir ve konuklarına ikram etmek ve hemen onların hacetlerini yerine getirmektir. Ey Adem! Hayatta kaldığın müddetçe bu evin imar ve bakımını sen yapacaksın. Bundan sonra da buranın imar ve bakımını senin evladından gelecek olan ümmetler ve peygamberler asırlar içerisinde sırayla üstleneceklerdir. buyurdu.
Bundan sonra Allahademe harem yeri kıldığı eve (yani Beytül-harama) gitmesini emretti. Bu ev (mabet) tek bir yakut, bir rivayete göre tek bir inci halinde cennetten indirilmişti. Bu ev (mabet), Allahın Nuhun kavmini suda batırdığı tufana kadar olduğu gibi kaldı. Tufan esnasında Allah bu evi göğe kaldırdı, temeli ise yerinde kaldı. Allah bunu İbrahim için hazırladı ve Allahın izniyle ilerde bahsedeceğimiz üzere İbrahim bu temel üzerine Kabeyi inşa etti.

Nihayet Adem hac yapmak ve tövbe etmek üzere Beytül-harama hareket etti. Adem ile Havva ettikleri hata ve kaybettikleri cennet nimeteri yüzünden burada iki yüz sene ağladılar ve kırk gün hiç bir şey yiyip içmediler; ancak kırk gün sonra yiyip içmeğe başladılar. Bu arada Adem A.S.) Havvaya yüz yıl yaklaşmadı. Neticede Adem hac için Beytül-haramı ziyaret etti ve Rabbinden kelimeler bekleyip tövbe etti; Allah da onun tövbesini kabul etti. Bu husus şu ayette bildirilmektedir: Ey Rabbimiz! Biz kendimize yazık ettik. Eğer bizi bağışlamaz, bizi esirgemezsen her halde zarara uğrayanlardan olacağız. (Araf 23).